Kriz büyüyor. Umarım silaha başvurulmadan sonuca ulaşılır. Ama krizin ardında ne var sorgulanmıyor.
1991 yılında Ukrayna’nın bağımsızlık ilanından sonra Sovyetler Birliği’nin sona ereceği anlaşıldı, Ukrayna Rusya’dan sonra Birliğin en güçlü üyesi idi.
Ukrayna, Beyaz Rusya ve Kazakistan’da nükleer silahlar vardı. Kazakistan ve B. Rusya kolayca bu silahlardan vazgeçti. Ukrayna işi uzun müzakerelerden sonra halledildi. ABD, Rusya ve İngiltere 1994 yılındaki Budapeşte Beyannamesi ile Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü adeta garanti ettiler. Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün tehdit edilmesi durumunda BM Güvenlik Konseyi’ne başvuracaklarını beyan ettiler.
O sırada Dışişlerinde NATO Genel Müdürü idim. Meslek hayatımı tehlikeye atarak Ukrayna’nın nükleer silahlardan arındırılmasının yanlış olacağını, bu ülkenin NATO ile Rusya arasında tampon olduğunu, nükleer Ukrayna’nın Rusya’ya denge oluşturacağını söyledim; dinletemedim. Sovyetler’in nükleer silahlarının üçte biri Ukrayna’da idi. Fransızlar ile konuştum; anlattım. Onlar bana hak verdiler. Fransa ve Çin Budapeşte Beyannamesi’ne katılmamakla beraber bazı nüanslarla kendileri benzer bildiriler neşrettiler.
Yıllar sonra Ukrayna’nın nükleer silahlardan arındırılmasının aptalca olduğuna dair çalışmalar çıktı. Aklınız nerede idi. Nükleer silahları olan Ukrayna’yı Rusya böyle hırpalayabilir miydi? Rusya Kırım’ı ilhak edebilir miydi?
Ben demiştim demek istemem ama demiştim.