Ana SayfaManşetZaman ayarlı

Zaman ayarlı

Gara operasyonundan sonra HDP’ye karşı girişilen hamleler, emniyet ve yargı mekanizmalarının iktidarın siyasi menfaatlerini gözetecek tarzda zaman ayarlı olarak işletildiğinin bir nişanesi. “Terörle mücadele” söylemi artık mızrağı çuvalda tutmaya yetmiyor; bu tür polisiye ve yargısal operasyonlarda amacın, vatandaşın güvenliğini ve adaleti temin etmekten ziyade, muhalefeti bastırmak olduğu çok net bir şekilde ortada duruyor.

Gara operasyonundan sonra HDP’ye karşı üç hamle yapıldı:

Birinci hamle, Gara’nın kamuoyunda tartışılmaya başlamasının hemen ardından ülke çapında HDP teşkilatlarına yönelik olarak güvenlik (!) operasyonlarının gerçekleştirilmesiydi. Bu operasyonlarda 700’den fazla kişi gözaltına alındı.

Yeni bir durum değil bu; neredeyse PKK’ye karşı atılan her adımdan sonra HDP’nin hedef alınması bir rutine dönüştü. HDP’ye polis baskınları, PKK’ye dönük askeri operasyonların bir mütemmim cüzü gibi! İktidar medyasının da burada çok kritik bir işlevi var; zira her baskını köpürterek vermek, gözaltına alınanları anında suçlu ilan etmek ve PKK ile özdeş kılıp HDP’yi tez elden yargısız infaz etmek bu medyanın vazifesi.

Kesif atmosfer

Meclis’in üçüncü büyük partisinin daimi bir kriminalizasyona tabi tutulmasının gayesi açık: İktidara soru sorulmasını önlemek ve yanlış giden bir şeyler varsa bunun araştırılmasının önüne geçmek. HDP üzerindeki baskıyı katmerleştirmek ve bunun sorgusuz sualsiz kabulünü sağlayacak bir zemin üretmek.

Yaratılan atmosfer öylesine kesif ki, artık iktidar mensuplarını sadece HDP’yi eleştirmek ya da HDP yönetimini topa tutmak kesmiyor. Onlar parti olarak HDP bir yana, şimdi vites artırıp doğrudan HDP’ye oy veren seçmenleri suçlamaya girişiyorlar. HDP’ye karşı el artırmanın prim yaptığı vasatta, seçmene lanet okumakta bir beis görmüyorlar. Çünkü bunun parti içinde kendilerine bir maliyet çıkarmayacağını biliyorlar.

Dokunulmazlık üzerinden muhalefeti yarma

İkinci hamle, HDP’nin dokuz milletvekili hakkında alelacele hazırlanan fezlekelerin Meclis’e gönderilmesiydi. Ateşi ilk yakan Devlet Bahçeli oldu, peşinden AK Parti de ‘HDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması için üzerine düşeni yapacağını’ açıklayarak buna destek verdi. Önümüzdeki günlerde hakkında fezleke bulunan bütün milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması için ya 2016’da olduğu gibi bir anayasa değişikliğinin yapılması ya da Anayasa Adalet Karma Komisyonu kararıyla bazı milletvekillerinin dosyalarının Genel Kurula gönderilmesi gündeme gelecek.

Parti kapatma konusunda bir mutabakata varamayan iktidar ortakları arasında dokunulmazlıkların kaldırılması noktasında bir ihtilaf yok. Dokunulmazlıkları Meclis’in önüne getirdiklerinde, muhalefet açısından üç ihtimal söz konusu olabilir: Bir, Millet İttifakı blok olarak dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı durur. İki, Millet İttifakı dokunulmazlıkların kaldırılmasına onay verir. Üç, ittifak içindeki partiler ve vekiller farklı tavırlar sergiler.

İlk ihtimal, iktidara muhalefeti bir bütün halinde “teröre destek” propagandası üzerinden vurmak olanağı sağlar. İkinci ihtimal, Millet İttifakı’nın HDP ile olan ilişkilerini zedeler. Üçüncü ihtimal de, ittifakın birliğini bozar.

Dolayısıyla AK Parti ve MHP’nin, her halükarda muhalefet içinde bir rahatsızlık yaratacağını ve bunun kendi lehlerine işleyeceğini varsaydıklarından, dokunulmazlık mevzuuna bundan sonra daha fazla yüklenecekleri söylenebilir.

“Bir Hukuksuzluk Belgesi”

Üçüncü hamle de, Yargıtay’ın HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun “terör örgütünün propagandasını yapmak” suçundan verilen 2 yıl 6 aylık cezasını onamasıydı. Gergerlioğlu’nun bir haber sitesindeki –bugüne kadar hakkında herhangi bir cezai işlem yapılmayan- bir haber linkini paylaşmasından ve mahkemenin ifadesiyle “bu açıklamayı sahiplenmiş” olmasından ötürü hüküm giymesinin, hukukla açıklanabilir bir yönü yok.

Osman Can’ın karara ilişkin “Bir hukuksuzluk belgesi” nitelemesi, durumu iyi izah ediyor. Keza 21 sayfalık kararın 16 sayfası, bu karara katılmayan üyenin itirazlarını içeriyor. Ders niteliğindeki şerh, hem esas hem de usul açısından kararın ne denli gayri hukuki olduğunun altını çiziyor.

Gergerlioğlu’nun cezalandırılmasında, onun her kesimden insanın hak ihlali iddiasını araştıran ve halkla paylaşan hak savunucusu kimliğinin payı büyük. Bilhassa, başta Uşak olmak üzere birçok yerde kadınların çıplak arandığı iddiasını gündem taşıması kamuoyunun dikkatini çekti. İktidar önce kati bir dille reddetse de çok sayıda kadının kendilerinin de çıplak arandığını belirtmeleri üzerine, yarım ağızla ve kısmen bunu kabul etmek zorunda kaldı. 

“Onurlu kadın bir sene beklemez”

AK Parti temsilcileri çıplak arama konusunda çok kötü çakıldılar, “Onurlu kadın, ahlaklı kadın bir sene beklemez” ve “Cezaevlerinde talimatla hamile kalıyorlar” gibi olmadık ifadelerle kadınlara yüklendiler ve çırpındıkça battılar.

Gergerlioğlu da bunun için cezalandırılıyor. O, AK Parti’yi en iddialı olduğu yerden vurduğu için iktidarın şimşeklerini üzerine çekti. Önce İçişleri Bakanı tarafından FETÖ’cü olmakla suçlandı. Akabinde hakkındaki karar onandı. Böylece ona hukuki değil, siyasi bir bedel ödetildi. Toplumun hak ihlallerinden haberdar olmasını engellemek için çare, bunları duyuran Gergerlioğlu’nu cezalandırmakta bulundu. 

Salt bu üç olay bile, emniyet ve yargı mekanizmalarının iktidarın siyasi menfaatlerini gözetecek tarzda zaman ayarlı olarak işletildiğinin bir nişanesi. “Terörle mücadele” söylemi artık mızrağı çuvalda tutmaya yetmiyor; bu tür polisiye ve yargısal operasyonlarda amacın, vatandaşın güvenliğini ve adaleti temin etmekten ziyade, muhalefeti bastırmak olduğu çok net bir şekilde ortada duruyor.

Kürdistan 24, 24.02.2021

- Advertisment -