Ana SayfaGÜNÜN YAZILARI2025 Oscar’larından ışıltılar

2025 Oscar’larından ışıltılar

Bu senenin belki de en sevindirici kararı, İsrail ordusunun evlerini yıkma girişiminden korunmak için mücadele eden Filistinlilerin hikayesini anlatan No Other Land belgeselinin en iyi belgesel ödülüne layık görülmesi oldu. Belgeselin en dikkat çekici tarafı İsrail-Filistin ortaklığında yapılmış olması. Filistinli yapımcı Basel Adra ödül konuşmasında Filistinlilerin etnik temizliğine bir son verilmesini talep ederken, bu ortak yapımın seslerinin daha güçlü çıkmasına fırsat verdiğini söyledi.

2025 Oscarlar töreni 3 Mart Pazar akşamı Los Angeles’ta gerçekleşti. Bu sene dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de tören anlaşmalı dijital platformlardan hem canlı yayınlandı hem de sonradan seyredilmek üzere sunuma çıktı. Bu sayede giriş röportajları ve aralarla 4 saat 20 dakika süren töreni atlayarak ve kısaltarak seyretmek mümkün oldu. 

Bu senenin açık ara en büyük kazananı Anora adlı film oldu. En iyi filmler listesinde benim favorim olmasa da düşük bütçeli bağımsız bir film olması nedeniyle Anora’nın kazanmasına sevindim. Hollywood’un dev yapımların yanında mütevazi bütçeler ve kısıtlı kaynaklarla çekilmiş daha amatör ruhlu filmlere şans vermesi olumlu bir yaklaşım. Anora bu sene 5 dalda Oskar ödülü kazandı; en iyi senaryo, en iyi film, en iyi direktör, en iyi başrol kadın oyuncu ve en iyi film editi. Sean Baker tarafından senaryosu yazılan ve yönetilen film, yapımcıları tarafından bir aşk komedisi olarak tanımlanıyor; New York’ta geçen hikayede Miami doğumlu ama Özbek asıllı seks işçisi genç bir kadının, müşterisi zengin Rus bir gençle evlenmesi ve sonrasında Rus gencin oligark ailesinin bu evliliği öğrenmesi ile yaşananları konu alıyor. Seyretmesi keyifli, genç oyuncuları yetenekli ve verdiği mesajlar açısından cesur bir film olduğu söylenebilir. 

Filmde Rus oligark bir aileye yer verilmesi filmi ilginç yapan taraflardan. Oscar töreninin sunucusu O’Brian’ın “Amerikalılar sonunda birinin güçlü bir Rus’a kafa tutabilmesinden memnun” sözleri salondan çok alkış aldı. Film adına ödülleri kabul eden yönetmen Baker genç ve sempatik bir karakter; konuşmalarında öncelikle Akademi’ye bağımsız filmlere yer açtığı için teşekkür ederken sektör tarafından bağımsız filmlerin daha çok desteklenmesi gerektiğini belirtti. Ayrıca dijital platformların dominasyonu ve pandemi nedeniyle sinemaların zor durumda olduğuna dikkat çekerek bir filmi sinemada seyretmenin çok farklı bir tecrübe olduğunu, sinema salonlarının desteklenmesi gerektiğini vurguladı. 

Anora’nın genç kadın başrol oyuncusu Mikey Madison konuşmasında tecrübelerini paylaşan seks işçilerine müteşekkir olduğunu ve her zaman onların yanında olacağını vurguladı. Emilia Perez filmiyle yardımcı kadın oyuncu ödülünü alan Zoe Saldana’nın ise kendi konuşmasında trans bireylere teşekkür etmemesi tepkilere yol açtı.  

Benim favori filmim, bu arada salondan da en yüksek alkışı toplayan, I’m Still Here yabancı film dalında Oskar’ı kucaklarken ve Brezilya’ya ilk Oskar ödülünü kazandırdı. Filmin direktörü Walter Salles ödülü kocasının rejim tarafından kaybedilişi sonrası dik durmaya ve otoriter rejim karşısında direnmeye karar veren Eunice Paiva’ya ve filmde ona hayat veren iki kadın oyuncusuna ithaf ettiğini söyledi. I’m Still Here’in ödül kazanmasına sevinirken, The Seed of the Sacred Fig’in Oscarlardan eli boş ayrılmasına üzüldüm. 

Bu seneki Oscar ödülleri başka ilkler açısından da dikkatleri çekti. Wicked filminin kostüm tasarımını üstlenen Paul Tazewell bu kategoride ödül alan ilk zenci olmasını “etkileyici ve müthiş” olarak değerlendirdi. En iyi film dalının adaylarından Emilia Perez filminin yardımcı kadın oyuncusu Zoe Saldano ise Dominik asıllı ilk kadın oyuncu olarak ödüle layık görüldü. Öte yandan sanatçılar ve sunucular konuşmalarında Amerika’daki bölücü siyaset ve kutuplaşmaya bir çok defa atıfta bulundular. 

Bu senenin belki de en sevindirici kararı, İsrail ordusunun evlerini yıkma girişiminden korunmak için mücadele eden Filistinlilerin hikayesini anlatan No Other Land belgeselinin en iyi belgesel ödülüne layık görülmesi oldu. Belgeselin en dikkat çekici tarafı İsrail-Filistin ortaklığında yapılmış olması. Filistinli yapımcı Basel Adra ödül konuşmasında Filistinlilerin etnik temizliğine bir son verilmesini talep ederken, bu ortak yapımın seslerinin daha güçlü çıkmasına fırsat verdiğini söyledi. 

Belgeselin ortak yapımcısı İsrailli Yuval Abraham’ın konuşmasını tercüme ederek buraya aktarmak istiyorum. Los Angeles’ta Oscar ödüllerinin verildiği hınca hınca dolu bir salonda bu konuşmayı yapması etkileyiciydi, izleyiciler de alkışlarıyla desteklediler. 

“Gazze ve halkına yönelik vahşi yıkımın sona ermesi gerekiyor. 7 Ekim saldırısında vahşice rehin alınan ve serbest bırakılmaları gereken İsrailli rehineler. Bassel’e baktığımda kardeşimi görüyorum ama aramızda eşitsizlik var. Ben sivil hukuk altında özgürüm, Bassel ise hayatını kontrol edemediği askeri hukuk altında yaşıyor. Farklı bir yol var, etnik üstünlük olmadan, her iki halkın da ulusal haklarının korunduğu bir siyasi çözüm. Ve söylemeliyim ki, bu ülkedeki dış politika bu yolu tıkamaya yardımcı oluyor. Ve neden? İç içe geçmiş olduğumuzu görmüyor musunuz? Eğer benim halkım gerçekten güvendeyse, eğer Bassel’in halkı gerçekten özgür ve güvendeyse başka bir yol var. Hayat için, yaşamak için henüz çok geç değil, başka yolu yok.”

No Other Land’in kısa bir süre için Türkiye’de gösterildiğini hatırlıyorum; New York, Berlin ve Londra’daki film festivallerinde de yer almış, ödüller kazanmıştı. Umarım belgeseli ülkemizde de sinemalarda ve dijital yayın platformlarında en yakın zamanda seyredebiliriz.  

- Advertisment -