Geçenlerde Tempo dergisindeki eski yazılarımı bulmak için Beyazıt Devlet Kütüphanesine gittim. Orada da tamamı yoktu. Tempo kendi arşivlerini yok etmiş. Sadece Tempo mu? Kültür Üniversitesi Küresel Eğilimler Merkezi düşünce kuruluşu da yazı arşivlerini yok etmiş. Kim bilir başka hangi kurumlar da yok etmiştir. Arşiv neden yok edilir?
Yazılarımı tararken ister istemez gözüme bazı eski haber yazılar da çarptı. Bir tanesi İstanbul’un Milano ve Paris’i geride bırakarak dünyanın moda merkezi olacağını iddia ediyordu. Tutmadı.
Bir diğeri, şehrimizin “gurme” merkezi olacağı iddiasındaydı. Olmadı.
Kronik Olimpiyat adayıyız. O eski yazıların birinde futbolda Avrupa’yı titreteceğimiz iddia ediliyordu. Şimdilerde harika bir nesil yakaladığımız iddiası ile futbolda Avrupa A ligine sıçrayacağımız belirtiliyordu. Hiç maç kazanmamış Zeytinburnu ilçemiz büyüklüğündeki Karabağ bizi 3-1 yenince umarım ayıldık. Suçu kötü sahaya yükledik. Karşı takım sanki aynı sahada oynamadı!
Adet olduğu gibi antrenör suçlu. Ülkemize gelen dünyanın önemli antrenörleri “yetersiz” bulunup gönderildi. Gittikleri yerlerde kupalar kazanmaya devam ettiler. Mesela Almanya’yı şampiyon yapan Joachim Löw bile Fenerbahçe tarafından yetersiz bulunduktan sonra Adana Demirspor’dan da kovuldu. Bizim Avrupa’da başarılı futbolcularımız Milli Takım’da başarılı görülmezken neden diye düşünmüyoruz. Kendimizde kusur arama adetimiz yok. Allah’tan bu yenilgide Amerikan parmağı aranmadı.
Bugünlerde Cumhurbaşkanımızın yakınındaki bir “iktisatçı”, geçmişte bir Türk lirası ile bir doların eşit olacağını ileri sürüyordu. Durum malum.
Türkiye’siz Avrupa Birliği’nin olamayacağı iddia edilmişti.
Liderimizin her konuşmasının herkesi titrettiği iddia ediliyor.
Bu büyüklük hastalığımızın nasıl tedavi edileceğini bilmiyorum. Elbette bir tedavisi vardır. Ancak, bu hastalığın bir “eziklik” psikolojisinin eseri olduğunu düşünmek yanlış olmaz. Tedavi böbürlenmek olmaz.
Yapmayın. Komik oluyoruz.