Trump’ın ABD başkanlık seçimlerini kazanması komşu Yunanistan’da heyecan yaratmış durumda. Yunanistan’da en çok sevinen kişi, AB parlamentosunun (aşırı) sağcı milletvekillerinden Afroditi Latinopoulou oldu. Afroditi, Ant1 kanalında konuk olduğu siyaset programında, ekranda Trump’ın dansı gösterilince, dansa oturduğu koltuktan 25 saniye boyunca eşlik etti. Sonuç olarak, 25 saniye boyunca dünya güzelleşti. Veya çirkinleşti.
Genç Yunan siyasetçi Afroditi, ellerini Trump gibi ritmik bir şekilde sallarken, “O halde yavaş yavaş ritme girelim” dedi: “Yeni dönem, yeni gün. Sonunda kendimizi ifade edebiliyoruz, sonunda Amerika’da mantığa, apaçık olana, yıllardır bastırılan mantığa oy verdiler. Mantık deliliği yendi, ışık karanlığı yendi.”
Bu videoyu iki farklı linkten izlemek mümkün…
Programın tamamı:
Sadece dans kısmı:
https://x.com/TabZLIVE/status/1855771852498428212
Yunanistan’ın eski milli tenisçisi Afroditi’nin Trump konusunda AB’nin geleneksel çizgisinden ayrılmasının üstelik dans ede ede ayrılmasının nedeni ne olabilir? Yunanistan’ın ABD ile kurduğu ilişkinin, AB’nin ABD ile olan genel ilişkisinden bağımsız bir boyutu da var tabii. Ama Afroditi’nin heyecanı sadece bununla açıklanamaz.
Afroditi, Trump’ın zaferinden sonra yaşanan değişimi başka bir mecrada da şu şekilde yorumladı: “Scholz hükümetinin düştüğünü ve Macron’un dünyanın güvenini kaybettiğini görüyoruz. Merkez sol ve sosyalist hükümetler birbiri ardına kaybediyor. Yasadışı göçmenlerden oluşan bir Avrupa’yı değil, uluslardan oluşan bir Avrupa’yı ve güçlü ulusları destekleyen politikacılar yükseliyor.”
Yunan medyası, Trump’ın seçilmesinin, Ege’de, Yunanistan açısından dezavantaj yaratmasını beklemiyor. Ki Yunan medyasında, Erdoğan’ın Trump’ı dostu gibi görmesi de irdelendi. “Erdoğan o dostluktan o kadar emin olmasın, Trump’ın bu bölgedeki asıl partneri İtalyan Başbakanı Meloni’dir” şeklinde analizler yapıldı.
“Seküler Türk milliyetçileri”ni çağrıştıran bazı söylemleriyle de dikkatimizi çeken Afroditi’ye dönecek olursak… Selanik’teki Aristoteles Üniversitesi’nin hukuk bölümünde eğitim görmüş 33 yaşındaki Afroditi’nin, %3 oy aranına ulaşmış ve ismi İngilizcede “Voice of Reason” diye geçen, Türkçeye “Aklın Sesi” veya “Mantığın Sesi” diye çevrilebilecek bir partisi var. Partinin Yunanca ismi, “Foní Logikís”. Yunanistan’ın AB Parlamentosu’ndaki 21 sandalyesinden 1’i bu partiye, bizzat Afroditi’ye ait. Afroditi, kendi partisini kurup bu noktaya gelene kadar, birçok parti değiştirmiş. Şu ansa partisini Brüksel’deki parlamentoda tek başına temsil ediyor ve LGBT karşıtı, Arap karşıtı, göçmen karşıtı, çingene karşıtı, sivri dilli, geleneksel cinsiyet rolleri taraftarı, kiliseye düşkün, “full paket” bir sağcı olarak ünlü.
Afroditi, Instagram’da oldukça aktif, güzelliğe büyük önem veren ve başka kadınların dış görünüşünü eleştiren bir kadın. Kadınlara “heykel kadar güzel olmasanız da en azından kendinizi Instagram’da düzgün şekilde yansıtmaya çalışın!” diyor gibi. O hem bir “geleneksel” milliyetçi hem de bir “geleneksel olmayan” milliyetçi. Milliyetçiliğin basamaklarını tenis kortları ve instagram filtreleriyle tırmanarak “çağdaşlık” meşalesini Olimpos Dağı’nın zirvesine yükselten bir kadın. “Tanrı dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslüman” değil. Ama Olimpos Dağı kadar sportif ve bakımlı.
Afroditi’nin, klasik “genç kuşak aşırı sağcı batılı siyasetçi” formatını zorlayan “çıkıntı”lıkları var: Şişman kadınları, koltuk altı kılları görünen kadınları aşağılayan söylemlerinden ötürü büyük tepki çekmiş. Geçmişte profesyonel olarak tenis oynamış olmasının da etkisiyle, insanlardan mükemmel fiziksel kondisyon talep eden bir tavrı var. Bu yüzden de “woke kültür” içinde yaygın olan “beden olumlama” söylemlerine karşı. Belki isminin Afrodit heykelini çağrıştırmasına güvenerek şunu demek istiyor: “Kendi bedeninizle elbette barışık olabilirsiniz ama onun bir heykele benzemesi şartıyla.”
Afroditi’nin partisinin temel kavramları şunlar: Vatan, Din ve Aile…
Bu bağlamda bizdeki “genç kuşak şehirli milliyetçi”lerden ayrıştığı söylenebilir. Onun partisinde, bizdeki (seküler) milliyetçilerdeki “kutsal devlet” vurgusundan çok, “kutsal aile” ve “kilise” vurgusu görüyoruz. Gerçi bu Afroditi’nin kişisel tercihi olmaktan çok, Avrupa sağının/Avrupa milliyetçiliğinin genel çerçevesi gibi.
O, kendisini geleneksel “Yunan Ortodoks Hıristiyan” değerleriyle özdeşleştiriyor. Tabii onlardaki “din” bizdeki “din”den başka bir yaşam tarzına karşılık geliyor. Afroditi’yi bizdeki anlamıyla “dindar siyasetçi” saymak imkansız. Hatta: Bizdeki “genç kuşak seküler milliyetçi”lerin maddi imkan yetersizliğinden ötürü erişemediği laik-modern yaşama, Afroditi sahip.
Afroditi’nin, Yunan medyasının, hayvanların sorunlarına, Yunan halkının sorunlarından daha geniş yer ayırmasından şikayet edişine de değinelim… 2022 yılında, Afroditi, kendi ülkesinin medyasına bir eleştiri getirdi: 17 yaşında bir kızın Pakistanlılar tarafından taciz edilmesi, Afroditi’ye göre, Yunan medyasında, restoranda müşteriden yemek dilenen bir kedinin müşteri tarafından denize atılması kadar yer bulmamıştı.
Afroditi, 2022’de, iktidardaki (ve hala iktidarda olan) merkez sağcı “Nea Demokratia” partisine üyeydi. Ancak alaycı ve kırıcı söylemleri nedeniyle orda barınamadı.
İktidar partisinin Afroditi’den vazgeçmesinde bardağı taşıran son damla; Afroditi’nin, (yukarıda gördüğümüz) Danai Barka adlı Yunan tv sunucusunun şişmanlığına dair aşağılayıcı yorumları oldu. Afroditi iktidar partisinden ayrılınca kendi partisini kurdu, AB seçimlerinde 120.000 oya ulaştı. Ulaştığı bu %3’lük oy oranında, sosyal medyanın katkısı büyük. Afroditi’nin siyasi başarıya giden yolunu açan kırılma noktasıysa, “Partida” adlı partisini tanıttığı Youtube videosudur.
Videoda Afroditi özetle şunları söyledi: “Oy verdiğimiz tüm partilerin aynı politikaları uygulamalarından bıktık. Partilerin seçim öncesi başka şeyler vaat edip, seçimden sonra başka şeyler yapmalarından bıktık. Şehirlerimizin pislik, güvensizlik ve yüksek suç oranına teslim olduğunu görmekten bıktık. İktidar merkezlerinin ülkemize yasa dışı yollarla girenlerle bizden daha fazla ilgilenip onlara AMKA (Yunan Sosyal Güvenlik Numarası) ve yardımlar vermesinden, bunun Yunan vatandaşlarını zarar ettirmesinden bıktık. Bazı sözümona güçsüz kesimlere sözümona yardım edilmesi için tonlarca vergi ödemekten, diğer tüm insanların kaynak ve hizmetlerden mahrum bırakılmasından bıktık. Parlamentodaki tüm partilerin, solun iğrenç politik doğrucu anlatısını benimseyip, gerçeği çarpıtmalarından ve bu anlatıyı eleştirenleri susturmaya çalışmalarından bıktık. Suçluların hapishanelere sanki evlerinden yazlıklarına gidip gelir gibi gidip gelmelerinden ya da hiç ceza almamalarından, buna göz yuman hukuk sistemi ve adalet anlayışından bıktık. Aynı sistem, parası olanı korurken, binlerce Yunanlının evini bir gecede açık artırmaya çıkarabiliyor. Kamu okullarımızın, hastanelerimizin ve yollarımızın perişan durumda olmasından ve bunun kimsenin umurunda olmamasından bıktık. Dinimize yapılan saldırıların cezasız kalmasından ve faillerin asla bulunamamasından bıktık. Polisin görevini yapmasına izin vermeyen siyasi merkezlerden bıktık. (…) Vergilerle boğulmamıza neden olan ve nefes almamıza izin vermeyen devlet yapısından bıktık. Sevdiklerimize yoğun bakımda yatak bulmak için birilerinin yardımına muhtaç olmaktan bıktık. Şeffaflık ve liyakatin olmadığı ortamdan bıktık. Ülkenin trajik durumunun sorumlusu olan politikacıların sanki hiçbir şey olmamış gibi seçimlere katılmalarından bıktık. Kenara itilmiş, değersizleştirilmiş ve 700 Euro maaşla yaşam mücadelesi veren yeni nesil olmaktan bıktık. Burada geleceğimiz elimizden alındığı için yurtdışına gitmek zorunda kalmaktan bıktık. (…) Onurumuzdan mahrum edilmekten ve onu bulmak için dilenmek zorunda kalmaktan bıktık. Gerçek seçenekler olmadan sandık başına gitmekten ve hep daha az yetersizi seçmek zorunda kalıp, sonra onun da önceki kadar yetersiz çıkmasından bıktık. ARTIK YETER. Şimdi bir seçeneğimiz var. (…) PATRIDA, Yunanistan’ın çıkarlarını gözeten bir partidir. Çoğunluğu genç, sıradan vatandaşlardan oluşan, değerli, dürüst insanlarla kurulmuştur.”
Yukarıdaki satırları okurken, Afroditi’nin, boş zamanlarında Zafer Partisi/İyi Parti gençlik kollarına veya Tamgatürk web sitesine telefon edip akıl danışıyor olmasından şüpheleniyor insan. Afroditi’nin öfkesinin, Türkiye’deki “(şehirli)genç kuşak tepkisel milliyetçi”lerin öfkesiyle benzerliğini görmemek imkansız. İlginç olansa, Türkiye’deki bu tür gençlerin genelde Yunanistan karşıtı olması. Gerçi ülkemizde batı dünyasıyla barışık bir çizgiyi hedefleyen bazı “seküler milliyetçilik” denemeleri de görüyoruz ama bunların kitlesel karşılığının olduğunu söylemek zor.
Şu da ilginç: Afroditi, en yüksek oyu, Yunanistan’ın Türkiye’ye kara sınırı olan tek ilinde, yani Evros ilinde almış. Aile kökleri de Evros’a dayanıyor. Meriç Nehri kıyısındaki o meşhur ilden söz ediyoruz… Kimbilir, belki de (seküler) Türk milliyetçiliği ve (seküler) Yunan milliyetçiliği tam olarak aynı ufka bakıyor… Sadece birincinin gözlüğü kırmızı, ikincinin mavi. Birincinin gözlüğünde Atatürk imzası var, ikincinin Aristoteles. Ve elbette: Birinci futboldan anlıyor, ikinci tenisten.