Ana SayfaGÜNÜN YAZILARI“Demem o ki, İsrail içinizde”

“Demem o ki, İsrail içinizde”

Siyasî bir sorunu dinî bir sorun olarak görmek konuyu anlamayı imkânsız kılıyor ve hedef saptırıyor. Bir devletin politikalarını değil, bir dinin bütün mensuplarını sorumlu olarak gösteriyor, düşmanlaştırıyor. Buna da, Kuran’da kavmiyetçilik, günümüz dilinde de ırkçılık denir.

Bozcaada’da bir gece meyhaneden çıkmış, odama dönüyordum, yıllar önce. Caminin önünden geçerken dikkatimi çekti: Kapının üstüne ışıklı dijital bir pano takılmış, kırmızı kelimeler sağdan sola doğru akıyor. Eski ve güzel camilerin duvarlarına klima, alarm sistemi, ıvır zıvır vidalanmasına gıcık olduğum için sessiz küfürler savuruyordum ki, panoda “Yahudi” kelimesini gördüm!

“Yakalandık vallahi!” diye geçti aklımdan, “Şimdi de ‘Ne küfrediyorsun lan’ yazacak!”

Öyle olmadı. Şu kelimeler geçti panodan:

“Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin; onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler kavmine hidayet vermez.”

“Yok, daha neler? İmam uydurmuştur herhalde” diye düşündüm. Baktım, uydurmamış. Maide Suresi, 51. ayet.

Yahu, ben zaten hidayet filan istemedim, verilmeyecek olması sorun değil. Ama yazık, beni dost edinen Müslümanların başına bir şeyler gelecek, üzüleceğim, kendimi suçlu hissedeceğim!

Konuyla ilgili olarak danıştığım dindar dostlarım arasında bu ayetteki “dost” kelimesinin sorunlu bir tercüme olduğunu söyleyenler oldu. Belki de haklıdırlar, bilemiyorum.

Ben Bozcaada Alaybey Camii’ni de, zalimler kavmine mensup olduğumu da çoktan unutmuştum. Bu sabah 51. ayet karşıma çıkınca hatırlayıverdim.

Ayetin karşıma çıkmasına İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un Türkiye ziyareti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ağırlanması neden oldu. Ziyaret vesilesiyle Twitter’da Yahudi düşmanlığının zirve yaptığını, antisemitizm fırtınaları koptuğunu tahmin ettiğim için, merak ettim, arama motoruna “Yahudi” yazıp biraz bakındım.

Maide Suresi’nin malum ayeti hemen arz-ı endam etti:

“1) Turkiye ile israil arasindaki işbirliğinin gelistirilmesi icin israil cumhurbaskani ‘herzog’ resmi davetle turkiye’ye geliyormuş. Bu kisi Mescid-i aksayı isgal eden yahudi varlıgını temsil etmektedir. Daha once ben iktidarda oldugum surece israille hicbir olmulu sey dusunmem

2) diyen rte bugun turkiyeye davet ediyor. Hadis-i serife gore ‘kisi sevdigiyle beraberdir’ ve maide suresi 51. Ayette soyle buyurmaktadir ‘Hristiyanları ve yahudileri dost edinmeyin. Onları severseniz onlardan olursunuz.’”

Şöyle şeyler de çıktı karşıma:

“Zalim terörist israil devletinin Herzog denen yahudi hergelesini Türkiye’de Alkışlayacakların elleri kurusun! Sessiz kalanların Dilleri Tutulsun! Ağırlayanların ağrıları artsın! İşbirlikçilerin yeri cehennemin dibi olsun! Bunlarla beraber olanın soyu, sopu kurusun!”

“Cumhurbaşkanı rte’nin davetlisi olarak saray da ağırlanan siyonist terör örgütü lideri herzog’un İşgalci yahudi gaspçıları, bu gün ve her gün ki gibi işgal polisi korumasında Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi.”

“Suriye komplosu ifşa olmasına rağmen Suriye Cumhurbaşkanı Sayın Beşşar Esad zalim, Peygamberler katili Siyonist, zalim faşist Yahudi Herzog saygıdeğer misafir öyle mi?! Bu siyaset şeytani siyasettir, çıkar menfaat siyasetidir; bu imanlı, inançlı özgür halk bu hareketi UNUTMAZ!”

Ama ben en çok şunu sevdim:

“İsrail demişken dünyaya covid için mRNA üretenler de yahudi. Bilmeyenler için söyleyim bizim ülkemizde kullanılan pfizerbiontech mRNA larının sahibi de eski bir selanikli. Herzog gelse ne olur gelmese ne olur. damarlarınızda bunların sıvıları dolaşıyor. demem o ki israil içinizde.”

Yanlış anlaşılmasın; bu tweet’lerdeki İsrail ve siyonizm eleştirisine, ‘zalim’, ‘terörist’ ve ‘gaspçı’ ifadelerine tümüyle katılıyorum. İtirazım, ‘Yahudi hergelesi’, ‘Yahudi gaspçı’, ‘Yahudi Herzog’ ifadelerine.

İtirazımın iki nedeni var.

Birincisi, hergelenin, gaspçının, Herzog’un ve İsrail’de yaşayanların çoğunun Yahudi olması konumuzla alakalı değil. İsrail devletinin Filistin topraklarını işgal etmesi, gaspçı olması, etik anlamda da, mevcut uluslararası hukuk açısından da meşruiyetinin son derece kuşkulu olması Yahudilikle, Müslümanlıkla, şu veya bu dinle ilgili değildir. Siyasî bir meseledir. Sorun dinî değil siyasî nedenlerle ortaya çıkmıştır, çözümü de siyasî olacaktır.

İkincisi, siyasî bir sorunu dinî bir sorun olarak görmek konuyu anlamayı imkânsız kılıyor ve hedef saptırıyor. Bir devletin politikalarını değil, bir dinin bütün mensuplarını sorumlu olarak gösteriyor, düşmanlaştırıyor. Buna da, Kuran’da kavmiyetçilik, günümüz dilinde de ırkçılık denir.

Şöyle bir tweet hiç gözüme çarpmadı maalesef:

“Tarihsel Filistin topraklarında sadece Yahudilere özgü bir ‘Yahudi devleti’ kurulması kabul edilemez. Bu toprakların tümünde din, dil, ırk vs farkı tanımayan, tüm vatandaşların eşit olduğu bir devlet olmalıdır. Olana kadar, Türkiye İsrail’i tanımamalı, cumhurbaşkanını ağırlamamalıdır.”

Benim gözüme çarpmadı, ama siz bakarsanız gözünüze çarpacaktır. İki dakika önce ben tweet’ledim çünkü!

- Advertisment -