Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIDoların beklenenden az yükselmesinin nedenleri

Doların beklenenden az yükselmesinin nedenleri

Ekonomi Youtuber’larının bir-iki yıldır konuştuklarının özeti yaklaşık şu: “Dolar, Euro ve Altın patlayacak. Yarın patlayacak. Ertesi gün patlayacak. O da olmadı haftaya patlayacak. Türkiye batacak…” Doların 2023’te, belki 2023’ün ilk yarısında örneğin 25 TL’yi görmesi imkansız değil. Yani bu Youtuber’lar kur konusunda gecikerek de olsa bir şekilde haklı çıkabilirler. Mümkün. Benim rahatsız olduğumsa, aşırı basit bir mantıkla değerlendirme yapılıyor olması.

Dolarda hafif hafif bir yükseliş sürse de aylardır beklenen patlama gerçekleşmiyor. Fed’in 21 Eylül’deki faiz artış ve bizim Merkez Bankası’nın 22 Eylül’deki faiz indirim kararları, beklenen etkiyi yaratmadı. Euro’daki durum özellikle ilginç: 2022 başından bu yana Euro’nun TL karşısındaki değer artışı %19,7 civarında. Yani sene başından bu yana TL mevduat (KKM bile değil düz TL mevduatı kastediyorum) Euro’yla hemen hemen aynı getiriyi sağladı. Ancak tuhaf şekilde bazı insanlarda sanki Euro her hafta %10 yükseliş gösteriyormuş gibi bir ruh hali söz konusu.

Ekonomi Youtuber’ları

Ekonomi Youtuber’larının bir-iki yıldır konuştuklarının özeti yaklaşık şu: “ABD başta olmak üzere önde gelen ekonomiler parasal sıkılaşmaya gidiyor, faiz yükseltiyor. Türkiye tam tersine faiz indiriyor, parasal genişlemeye gidiyor. O nedenle de Dolar, Euro ve Altın patlayacak. Yarın patlayacak. Ertesi gün patlayacak. O da olmadı haftaya patlayacak. Türkiye batacak.”

Ben de çok uzun süredir Türkiye’nin faiz indirmeyi acilen bırakıp hızla faiz artırmaya başlaması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’nin risklerinin farkındayım. Youtube’daki karamsarlığın önemli kısmını paylaşıyorum. Ama bu videolara sürekli maruz kalmaktan da sıkıldım. Bu Youtuber’ların tutmayan tahminlerine rağmen hala kendilerini müthiş haklı görmelerinden de bunaldım.

Doların 2023’te, belki 2023’ün ilk yarısında örneğin 25 TL’yi görmesi imkansız değil. Yani bu Youtuber’lar kur konusunda gecikerek de olsa bir şekilde haklı çıkabilirler. Mümkün. Benim rahatsız olduğumsa, aşırı basit bir mantıkla değerlendirme yapılıyor olması.

Borsa ve parasal genişleme

Parasal sıkılaşma-parasal genişleme konusu, Youtuber’ların anlattığından çok daha karmaşık denklemler içeren bir konu. Birçok şey görmezlikten geliniyor… Örneğin: Türkiye’deki bankaların konut kredisini aşırı zorlaştırarak ciddi bir parasal sıkılaşmaya gidiyor oluşu… Örneğin: Türk halkının borsadaki birikiminin (Batı ülkelerine oranla) çok sınırlı oluşu ve bunun bir nevi “parasal sıkılık”, bir “TL kıtlığı” anlamına gelmesi… Ve bu durumun TL’nin değer kaybını yavaşlatıyor olabileceği… Gerçi geçtiğimiz haftalarda başta Vakıfbank olmak üzere kamu bankalarının hisselerine yönelik alımlar üzerinden İstanbul Borsası (yapay şekilde) yükseltilmeye çalışıldı ama bu hareket kalıcı olmadı.

ABD, varlık balonu ve borsalar

Batı ekonomilerine ve ABD’ye dönersek… ABD merkez bankası parasal sıkılaşma için faiz yükseltiyor olsa da serbest piyasaların doğal dinamikleri bağlamında ABD’de hala bir varlık balonundan (daha doğrudan söylersek: para balonundan) söz etmek mümkün. Parasal genişleme ve sıkılaşma sadece devletlerin, bankaların, merkez bankalarının belirleyebileceği konular değil. Serbest piyasalar da parasal genişleme/sıkılaşmayı etkiliyor. Borsa bir “parasal genişleme” (bazen de sıkılaşma) alanı. Hisseler de aslında bir para türü.

Ülkemizde borsa sık sık kumar olarak düşünülse de borsa ve mevduat birbirine benzer şeylerdir. Borsanın her yükselişi bir parasal genişleme, her düşüşü bir parasal daralmadır. Özellikle reel ekonomik temellerle orantısız büyüklükteki uzun vadeli yükselişler doğrudan doğruya parasal genişleme anlamı taşır. Para basımıyla neredeyse eşanlamlı hareketlerdir. Sadece parayı merkez bankası yerine borsa “basmış” olur.

Nvidia hissesi

ABD (ve genel olarak Batı) ne kadar sıkılaşma politikası güderse gütsün, Batı borsalarındaki “parasal genişlik” o kadar da azalmadı. Somut bir örnekle devam edelim: ABD’nin en büyük 13. şirketi olan Nvidia’nın piyasa değeri, 313 milyar dolar. Bizim borsamızdaki tüm şirketlerin toplam piyasa değeri, 187 milyar dolar. Nvidia şirketinin halka açıklık oranının bizim borsamızdaki şirketlerin ortalamasının en az 2 katı düzeyinde olduğunu da hesaba katarsak Nvidia hisselerinin halka açık kısmının değerinin bizim borsadaki şirketlerin halka açık kısmının değerinin dört katına yaklaştığını görebiliriz. Ki bu sadece Nvidia. Tesla gibi şirketleri hesaba katmamız durumunda çok daha şaşırtıcı yerlere gidebiliriz.

Bu da kaba bir hesapla ABD halkının sadece Nvidia hisselerindeki sahipliğinin bizim halkın tüm hisse sahipliğinin neredeyse 4 katına yaklaştığı anlamına gelir. (Elbette ki tüm Nvidia hisselerine Amerikan halkı sahip değil, İstanbul Borsası’ndaki tüm hisselere de Türkler sahip değil. Burada yaklaşık ve tahmini oranlar veriyorum.)

Dolar bolluğu

Bu tür hesaplamalar çoğu zaman ABD ekonomisinin (ve genel olarak Batı ekonomilerinin) bizim ekonomimiz karşısındaki üstünlüğünü göstermek için yapılsa da ters yönde bir analiz de mümkün: ABD halkının bu kadar büyük hisse servetine sahip olması, ABD adına bir parasal şişkinlik ve dünyada hala (gereğinden fazla) “dolar bolluğu” olması anlamına geliyor. Sadece ABD değil Avrupa, Avustralya ve Japonya vb. için de benzer durumlardan söz etmek mümkün. İşte bunlar Euro ve Dolar gibi para birimlerinin değerini etkiliyor. Doların globalde her şeye rağmen görece güçlü durmasının nedenleri ise ayrıca tartışılabilir.

Amerikan Borsası, İstanbul Borsası, faiz indirimleri

ABD borsasındaki Nvidia şirketinin 2021 net karı 4,3 milyar dolar. Borsa İstanbul’daki şirketlerin 2021 toplam net karı, 18-20 milyar dolar civarında. Böyle bakınca “Nvidia hisse serveti”ni Nvidia’nın reel karının veya reel varlıklarının yansıması saymak iyice zorlaşıyor. ABD halkının elindeki Nvidia hisselerinin değeri bizim halkın elindeki toplam hisselerin neredeyse dört katı düzeyinde olsa da Nvidia’nın 2021 net karı bizdeki şirketlerin toplam 2021 net karının dörtte-beşte biri civarında. 2022’de de bu kar oranlarının çok değişmesini beklemiyorum. Sonuç olarak, ABD halkının elindeki hisse (ve kripto para) serveti, özellikle de şirketlerin reel kar ve varlıklarından kopukluk gösterdiği noktalarda, bir “(aşırı) parasal genişlemişlik” olarak değerlendirilebilir.

Toparlarsak: Son on yılda Türkiye faiz indirimleriyle devasa bir parasal genişlemeye giderken ABD başta olmak üzere Batı dünyasının büyük bir kısmında da özellikle borsalar üstünden müthiş bir parasal genişleme gerçekleşti. Her ne kadar ABD (ve genel olarak Batı) borsaları şu an zirvelerinden uzak olsalar da (örneğin Nvidia hissesinin tarihi zirvesi 333 dolar, şu anki değeri ise 125 dolar) bence ABD halkının elindeki hisse senedi serveti hala bir “parasal şişkinlik” olarak değerlendirilebilir. Türkiye’de inanılmaz bir negatif reel faiz olsa da Batı dünyasında da inanılmaz geniş bir para arzı var ve bu arzın bir boyutunu da borsalar oluşturuyor. Bu bağlamda Türkiye ile Batı arasında bir simetriden, bir dengeden söz edilebilir mi? Belki.

Hisse servetleri arasındaki fark

Bizim halkımızın elinde (büyük Batı ülkelerinden farklı olarak) böyle bir “şişmiş hisse serveti”nin bulunmaması, TL’nin dolar karşısındaki değer kaybını yavaşlatıcı veya engelleyici rol oynuyor olabilir mi? Mümkün. TL’nin beklenilen oranda hızlı değer kaybetmiyor oluşunun, birçok farklı nedeni var. Her şeyi “net hata noksan” veya “Rusya’dan para girişi” ile açıklamak mümkün değil. Son olarak, yazıda “ABD’den değil, bizim borsadan hisse alın, bizim borsamız ucuz” veya “doları değil TL’yi tercih edin” gibi bir öneride bulunmadığımı, sadece kendimce değerlendirmeler yaptığımı belirtmekte yarar görüyorum.

- Advertisment -