Kasım 2020 ABD Başkanlık seçimlerinden beri dünyadaki seçimleri ilgiyle takip ediyoruz. Biden’in Trump’a karşı elde ettiği zafer, İsrail’de Netanyahu’nun seçimleri kaybederek iktidarı 8 partili koalisyona bırakması çok konuşuldu. Birçok yorumcu erken davrandı ve dünyada bir demokrasi dalgasının yaşanacağını belirtti. Biden’a destek veren geniş seçmen koalisyonuna, İsrail’deki Arap, muhafazakar Yahudi ve sol partilerin bir araya gelmesine odaklanırken bu ittifakların kırılganlıklarını göz ardı edildi. Son günlerde yaşanan gelişmeler bu kırılganlıkların göz ardı edilemeyecek kadar önemli olduğunu, elde edilen demokratik kazanımların ömrünü nasıl kısaltabileceğini bize gösteriyor. Zira Biden’in zaferi, Netanyahu’nun hezimetinin getirdiği demokrasi rüzgarı artık pek hissedilmiyor.
İttifaklar çökmeye mahkum mu?
Demokrasi rüzgarına ilk set ABD’den çekildi. Biden seçim döneminde Trump karşıtlığı üzerine kurduğu seçmen ittifakını seçim sonrasında devam ettiremedi. 2020 seçimlerinde desteğini aldığı sol, merkez-liberal, Trump karşıtı Cumhuriyetçi seçmenleri, siyasetçileri ülkeyi nasıl yöneteceği konusunda ikna edemedi. Halkın %51.3 oyuyla başkan seçilen Biden’in görev onayı iki sene içerisinde FiveThirtyEight anket ortalamalarına göre %39’a düştü. Söz verdiği kapsamlı reformları yapmak konusunda merkez kanadı, müesses nizamın savunduğu dış politika hamlelerinde de sol kanadı memnun edemeyen Biden Demokratların hakim olduğu Senato ve Temsilciler Meclisi’nde yasa yapamayacak bir noktaya geldi. Demokratlar iç sorunlardan dolayı 21 yaşından küçüklerin otomatik silah satın almasının yasaklanması, seçim gününün tatil olması gibi temel konularda bile uzlaşamayan bir parti haline dönüştü. Kendi içinde birleşemeyen ve ortak bir söylem benimseyemeyen Demokratları gören Trump karşıtı Cumhuriyetçiler ve ılımlı muhafazakarlar değişim yaratacakları bir alan göremeyince sahneden birer birer çekildi, Trumpçı Cumhuriyetçilerin saldırılarına karşı duramadılar.
İkinci set ise İsrail’den çekildi. Seçim döneminde ve koalisyon görüşmeleri sırasında farklılıklarını aşan ve bir araya gelmeyi kabul eden 8 birbirine benzemez partinin yarattığı heyecan altı ay sürdü. Netanyahu karşıtlığı ve temel demokratik prensipler çerçevesinde uzlaşabilen muhafazakar Araplar, Netanyahu karşıtı dindar Yahudiler, sol ve merkez partiler detaylı hükümet politikaları üzerinde ciddi anlaşmazlıklar yaşadı. Özellikle Batı Şeria’daki yerleşimci Yahudilerin hukuki durumu, Filistinlilerin konumu gibi konularda uzlaşamayan koalisyonun ömrü 6 ay sürdü. Haziran 2022’de dağılma ve erken seçimi kararı alan sekiz parti, ülkeyi tekrar seçime götürüyor.
En son İsrail ve ABD’yi, Bulgaristan takip etti. Yolsuzluk suçlamalarıyla yıpranan sağ-popülist lider Boris Boriskov’un 10 senelik iktidarını sonlandıran Harvard mezunu, merkez-liberal Kiril Petkov’un Değişimi Devam Ettiriyoruz partisinin liderlik ettiği dört partilik koalisyon 22 Haziran 2022’de güven oylamasını kaybetti. 6 aylık bir demokrasi ve merkez siyaset devrinin ardından Bulgaristan tekrar sandık başına gidebilir. Koalisyonun dağılma sebebi Boriskov’un görevi bırakması noktasında bir araya gelen partilerin bütçe harcamaları ve dış politika konusunda uzlaşı sağlayamamasıydı.
Demokrasi rüzgarının hiç hissedilmediği seçimler de yaşandı. Macaristan’da bir araya gelen sol, aşırı sağcı, merkez liberal muhalefet ittifakı büyük bir hezimet yaşayarak seçimleri kaybetti. Ortak başbakan adayları kendi seçim bölgesinde dahi seçimleri kaybederek meclise giremedi. Macaristan’ı yakından takip eden analistlere göre, muhalefetin seçim hezimetinin en önemli sebeplerinden biri Macar lider Orban’ın başarılı ekonomi yönetiminin yanı sıra muhalefetin seçim listelerinde uzlaşı sağlamaması, ülke yönetimine dair temel konu başlıklarında detaylı bir uzlaşı sağlamamalarıydı.
Bizim payımıza düşen ne?
Bahsedilen her bir seçim Türkiye’de büyük bir ilgiyle takip edildi. Hem iktidar hem muhalefet bu seçimler üzerinden birbirine mesaj verdi. Trump’ın seçim sonuçlarını reddetmesi ve hile iddialarını ileri sürmesi üzerine “Liderimizi Trump gibi yedirmeyeceğiz” mesajları paylaşıldı. Biden’in zaferi muhalefetin henüz açıklanmayan adayının olası zaferiyle benzetildi. Macaristan’da altı partinin bir araya gelip büyük bir seçim hezimeti yaşaması altılı masanın kaderiyle özdeştirildi. Her seçimden, her zafer ve yenilgiden Türkiye’nin payına düşen bir yorum, benzerlik çıkarıldı. Fakat Biden’in, 8 partili İsrail muhalefetinin zaferi ne kadar erken yorumlanmışsa şu anda da Netanyahu’nun, Trump’ın geri dönme ihtimali, Macar muhalefetinin seçim hezimeti o kadar erken ve yüzeysel yorumlanıyor. Yorumların odağında farklı partilerin bir araya gelip birleşmesinin başarılı seçim sonuçlarına vesile olamayacağı var. Ne yazık ki bu yorum söz konusu seçimlerdeki muhalefetin, parti ve seçmen ittifaklarının bir araya gelme süreçlerini oldukça göz ardı ediyor.
ABD, İsrail, Macaristan, Bulgaristan’da yaşanan seçimler, kısa süren koalisyonlar farklı partilerin bir araya gelip uzlaşmasının yanlışlığını değil, yetersizliğini gözler önüne seriyor. Bütün bu ülkelerde temel sıkıntı farklı kesimlerin, partilerin uzlaşması değil, yeteri kadar uzlaşmaması. Biden seçimden önce ortak kabinesini, temel politikalarını oluşturmak için farklı seçmen gruplarıyla bir araya gelip temel bir yol haritası çıkarsaydı bugün hem Demokratları hem küskün Cumhuriyetçileri bir arada tutabilirdi. İsrail ve Bulgaristan’da koalisyon partileri ülkenin temel hususları konusundaki diyaloglarını erken seçim tehdidi karşısında seçim sonrası koalisyon görüşmelerine ertelemese belki daha sağlıklı, öncelikleri belirli bir hükümet modeli ortaya koyabilirdi. Macaristan’da altı partili muhalefet ittifakının milletvekili listesi gibi siyasi çıkarlara odaklanmak yerine daha fazla ortak politika üretim süreci gerçekleştirmesi belki seçimdeki şanslarını arttırabilirdi.
Bütün bu seçimler, kısa süreli değişim hükümetleri görevdeki lidere karşı duyulan öfkenin farklı seçmen gruplarını ve partileri bir araya getirmek, belki de seçimi kazandırmak için yeterli olsa da uzun vadeli, sistematik bir değişim için yetersiz kaldığını gösteriyor. “Trump karşıtlığı” seçim kazandırsa da “yeni”de uzlaşmak için yetersiz, salt bir Netanyahu karşıtlığı Araplar ve dindar Yahudileri bir araya getirebilse de “Nasıl bir ülke istiyoruz?” sorusuna yanıt veremiyor.
Dünyadaki her seçim hezimetinde Türkiye’de muhalefetin kurduğu altılı masanın akıllara gelmesi her ne kadar doğru olsa da eleştirilerin, mesajların içeriği bir o kadar yanlış. Yapılan acele eleştirilerin aksine sorun altılı masanın kurulması değil, altılı masanın uzlaşı alanın yeterince geniş olmaması. Seçimi kazandıracak olan altılı masanın dağılması veya salt iktidara duyulan öfke üzerine birleşmek değil. Seçimi kazandıracak olan Meral Akşener, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu, Temel Karamollaoğlu ve Gültekin Uysal’ın daha fazla konuda uzlaşması, temel politikalar, olası bir muhalefet hükümetinin yol haritası, detaylı geçiş dönemi süreci konusunda temel metinlere imza atması ve belki de seçimden önce ortak bir kabine açıklayacak kadar halka hazır olduklarını, her türlü siyasi gelişmenin karşısında ortak karar alabilecek sistematik uzlaşma mekanizmalarına sahip olduklarını duyurması.
Zira seçim odaklı dar kapsamlı uzlaşılarla, seçim sonrasına bırakılan günlük hesaplarla ve salt mevcut liderlere yönelik öfke temel alınarak kurulan ittifakların uzun soluklu olmadığı ABD, İsrail, Bulgaristan’da bir kez daha karşımıza çıktı.
Bu nedenle dünyada yaşanan gelişmelerden, yaşanan seçimlerden çıkaracağımız ders uzlaşmanın başarısız olduğu değil, yeterince uzlaşmamanın başarısızlığa yol açacağı olmalı. Başarının sırrı, öfkeyi temel alan kısa vadeli, politikasız ittifaklar değil, seçim sonrasında ve sırasında yaşanabilecek krizleri uzlaşı ile çözebilecek, somut politika önerilerine odaklanan, “Nasıl bir Türkiye?” sorusuna detaylı yanıtları olan uzun soluklu ittifaklar. Çünkü politikasız, ortak ruha sahip olmayan ittifaklar her ne kadar seçim kazanabilse de uzun vadede ülkeyi demokratik bir dönüşüme sokacak kapasiteye sahip gözükmüyor.