Seçimlerin ardından muhalefette yenilginin hesaplaşması sürüyor.
Bu hesaplaşmanın en sert yaşandığı parti; her zaman diğer partilere göre parti içi demokrasinin daha iyi olduğu hatta bu yüzden çok başlı ve kaotik görünen, eleştirilebilirlik seviyesi ülke ortalamasının üzerinde olan, eleştirince karşında küfür eden militanları en az bulduğun, kendi seçmenleri ve camiasında muhalefet etmenin maliyeti en düşük olan CHP.
Muhalefet bloğunda hem parti içi hem de parti dışındaki eleştirilerden en az hasar alan parti ise İYİ Parti.
Muhalif kanallarda seçim yenilgisinin faturasını muhafazakâr partilere, Suriyelilere kesmek maliyetsiz hatta alkış garantili, Yeşil ve Sol Parti bile aday çıkarmadığı için suçlanabiliyor ama İYİ Parti ile ilgili eleştiriler düşük desibelden dillendiriliyor.
Çünkü İYİ Parti ve Akşener’in Kılıçdaroğlu’nun adaylığına masadan kalkma hamlesi ile itiraz etmesi “haklı çıkmak” olarak görüldü ve bu bir dokunulmazlık zırhına dönüştü.
Halbuki o hamlenin kendisinin yarattığı haftalar süren tartışmalar ve neden olduğu kafa karışıklığı da Altılı Masa’nın yönetemezliği adına iktidarın tezlerini teyit etmiş, Kılıçdaroğlu’na karşı Sinan Oğan’a giden muhalif oylara dönüşecek bir tepkinin oluşmasına neden olmuş, birbirine düşen muhalefetin itibarından çok şey götürmüştü.
Ama Cumhurbaşkanlığı seçimi dışında da İYİ Parti’nin seçim performansı üzerinde yeterince konuşulmadı.
Yeni kurulan bir parti olarak 2018’de girdiği ilk seçimde yüzde 10 oy alarak büyük bir başarıya imza atan İYİ Parti, bazı anketler yüzde 20’yi zorladığı görünen, pek çok ankette ise 13’ün üzerinde göründüğü bir seçimde yüzde 9,7’ye düştü.
2018 seçimlerinde 4 milyon 970 bin oy alan İYİ Parti bu seçimlerde oyunu 5 milyon 269 bine yükseltti. 4,5 milyon yeni seçmenin de eklendiği seçimde oylarını sadece 300 bin artırabildi. Herhangi bir şehirde birinci olamadı, çok az şehirde ikinci olabildi.
Sürpriz biçimde MHP aldığı 10,1 oyla İYİ Parti’yi geride bıraktı. 2018’de 5 milyon 526 bin oy alan MHP, bu seçimde 5 milyon 476 bine gerileyerek yaklaşık 50 bin oy kaybetmesine rağmen İYİ Parti’den daha fazla oy aldı.
Peki nasıl oldu da sağ-muhafazakar- milliyetçi bir iktidara yönelik tepki oylarının adresi olması beklenen milliyetçi-sağ bir parti yükselen milliyetçiliğe, Sinan Ateş cinayetinin MHP’de yarattığı tahribata rağmen, sağ ve milliyetçi seçmenlerin adresi olamadı?
İYİ Partililerin buna hızlı bir cevabı var: “CHP ile ittifak yapıldığı, HDP dışarıdan ittifakın adayını desteklediği için.”
Peki, gerçekten de bu hızlı cevap doğru mu?
CHP ile ittifak mı İYİ Parti’nin muhafazakar, milliyetçi, merkez sağcı kimliğini gölgede bıraktı?
Yoksa mesele İYİ Parti’nin kendi kimliğinde mi?
Bu sorunun cevabı İYİ Parti’nin kongresinden, içinde ve medyasında yapılmayan tartışmalardan çıkmayacak gibi görünüyor
Ama belki de cevap CHP içindeki tartışmalardadır.
Çünkü ilginç biçimde kamuoyunda İYİ Partili olduğu bilinen pek çok kanaat önderi ve gazeteci, CHP’deki Kılıçdaroğlu tartışmasının haftalardır hararetle içindeler.
CHP Genel merkezi önünde Kılıçdaroğlu’nu istifaya çağıran ilk eylemi bozkurt işareti yapan bir İYİ Partili gencin yapması, seçim öncesi Sinan Oğan ve Muharrem İnce’ye destek açıklayan, İYİ Parti’ye yakın duran bazı televizyon tartışmacılarının CHP’lilerin söylemediği sertlikte Kılıçdaroğlu eleştirileri üzerinde durulmayı hak ediyor.
İYİ Parti, bir süredir CHP içinde bir hizipmiş gibi refleksler veriyor.
Bu aslında Akşener’in iki CHP’li belediye başkanının cumhurbaşkanlığı adaylığı için Kılıçdaroğlu ile karşı karşıya gelmesiyle kristalize olmuştu.
Akşener, iki CHP’li başkan için CHP ile bozuşup masadan kalkmış ve onları partilerine isyan edip Samsun’a çıkmaya çağırmıştı.
CHP ile İYİ Parti arasındaki mesafenin en aza indiği andı bu.
Yani İYİ Parti zorla oturduğu masadaki ittifak yüzünden değil kendi isteğiyle CHP’nin gölgesine girdi, CHP’deki parti içi tartışmaların parçası haline geldi.
Peki bunu neden yaptı? Bu taktiksel bir hata mıydı?
Hayır. Hatta bu taktik bile değildi. Organik bir refleksti.
Çünkü, İYİ Parti ile CHP arasında temel konularda ciddi ideolojik farklılıklar yok. Partilerin tavanlarındaki menşei farklılığı partilerin seçmen kitlelerine doğru gittikçe iyice belirsizleşiyor.
Hatta pek çok konuda CHP kendini aşmaya, muhafazakarlara açılamaya çalışırken, İYİ Parti CHP’den daha fazla CHP’li refleksler veriyor.
Sadece Akşener ve Kılıçdaroğlu’nun son iki yıldaki konuşmalarında kaç kez Atatürk dediğine bakılsa bu yönelimler görülebilir.
Altılı Masa’da muhafazakar partilerle İYİ Parti’nin kurması beklenen yakın ilişkiyi, CHP’nin kurması sadece masadaki Cumhurbaşkanlığı adaylığı dengesiyle ilgili değildi.
İYİ Parti eb başından itibaren pek çok fikri konuda da masadaki muhafazakar partililerle karşı karşıya gelmişti.
DEVA Partisi ile Ergenekon, Balyoz tartışmasını CHP’liler değil, İYİ Partililer yaptı. Saadet Partisi ile İstanbul Sözleşmesi tartışmasında da CHP’liler değil, İYİ Partiler vardı.
Altılı Masa’nın Anayasa değişikliği taslağında hassas konulara girilememesinin sebebi de CHP değil, İYİ Parti’ydi.
İYİ Parti’ye yakın isimler, DEVA, Gelecek partilerinin masada olmaması gerektiği tezinin güçlü savunucuları oldular, Kılıçdaroğlu’nun helalleşme, başörtüsü girişimi gibi adımlarına karşı çıktılar.
Nitekim muhafazakar partilerle ittifakı da İYİ Parti değil, CHP yaptı.
Muhtemelen Akşener de, doğal olarak sahip olduğu muhafazakar-dindar- milliyetçi kimliği yüzünden, 28 Şubat’tan gelen, az kalsın onu AK Parti kurucusu yapacak muhafazakar kesimdeki kredisi yüzünden partinin muhafazakar kaslarına fazla yatırım yapmadı.
Bu eksikliği fark edip yaptığı “Ömer’in Yolu” açılımı ise eklektik bir PR’dan ileri gidemedi.
Çünkü üzerine oturduğu ve seslendiği sosyal tabanla Ömer’in yolu kesişmedi. İYİ Parti, çoktan bu kadar muhafazakarlığı kaldıramayacak, sekülerleşen şehirli milliyetçiler ve sağcıların rağbet gösterdiği bir parti olmuştu.
O yüzden bir muhafazakar AK Parti seçmeni İYİ Parti’ye baktığında bir alternatif göremiyor.
Merkez sağ, muhafazakar bir partiden HDP’den ve mültecilerden hoşlanmayan bir CHP görüyor.
Özellikle İYİ Parti’nin kamu yüzleri, İYİ Partili kamusal aydınlar da bu imajı pekiştiriyor.
Nitekim Meclis’teki yemin töreninde yemin metnindeki Atatürk’ü abartılı vurgulayarak mesaj vermek gibi nostaljik bir Kemalist refleksi vermek de bir CHP’linin değil, bir İYİ Partili milletvekilinin aklına geldi.
Nitekim Kılıçdaroğlu’nun helalleşme ve muhafazakar partilerle ittifak politikasından hoşlanmayan, yani CHP’nin kesmediği CHP’lilerin bir kısmının özellikle Trakya ve Ege’deki illerde İYİ Parti’ye doğru kaydığı görüldü.
Masadan kalkma gibi “AK Parti’ye yarar” gibi görünen hamleler yapılmamış olsaydı, bu oy akışı daha fazla olabilirdi.
İYİ Parti, bütün seçim kampanyasında CHP havuzuna borular döşemiş oradan havuzunu doldurmaya çalışan bir parti gibi göründü.
O yüzden İYİ Partililer de hızlarını alamayıp, haklı olarak kendilerini CHP içindeki liderlik tartışmalarının ortasında buldu.
Ama İYİ Parti’nin bütün bunlardan çıkardığı ders CHP ile arayı açmak, ittifaklardan çekilmek olacak gibi görünüyor.
Bu İYİ Parti’nin alternatifliğini zayıflatmaktan başka bir işe yaramayabilir. Çünkü muhalefetin tek şansı ittifak. Ve ittifaka atarlanmak parti içinde havalı dursa da seçmenler gözünde pek bir şey ifade etmiyor.
Çünkü İYİ Parti’nin CHP sorunu dışında değil, esas olarak içinde.