Kılıçdaroğlu’nun cumartesi günkü İstanbul Maltepe mitingini medya bölümünden izledim. Geçmiş mitingleri, parti kongrelerini hatırladım. Böyle önemli gösterilere, gazetelerin önde gelen yazarları, yöneticileri katılır, olay yerinden yorumlar yazarlar. İktidar partisinin gösterilerine muhalefete yakın gazeteciler, muhalefetin etkinliklerine de iktidara yakın gazeteciler gider, değerlendirmelerini yaparlardı.
Cumartesi günkü CHP mitinginde yeni usul geçerliydi. İktidara yakın bir isim yoktu. En azından ben görmedim. Çağrılmadıkları için mi, tepki göreceklerinden çekindikleri için mi yoktular? Bilmek zor. Şunu biliyoruz ama: Ekrem İmamoğlu’nun Karadeniz gezisi sırasında çağırdığı bazı gazeteciler “muhalif medya” diye tanımlanan kesimlerde öfke patlamasına yol açtı. İmamoğlu bazı yanlış cümleler de kullanınca, onu linç ettiler.
Güçlü medya
Türkiye’de medya son 50 yıllık tarihinde her zaman etkin bir güç oldu. İktidarlar ile işbirliği yaptığı gibi iktidar devirmede de rol oynadı. Köşe yazarları, toplumun kanaat önderleri gibi davrandılar. Ankara kulislerinin etkili isimleri, çoğu zaman, gazete köşelerinden güç aldı. Ancak günümüzde medya dünyanın her yerinde olduğu gibi zayıflıyor.
Basılı medyanın internet nedeniyle iyice daralması ve ekonomik sıkışıklığın reklam pastasını küçültmesiyle, yayıncılık kazançlı olmaktan çıktı. Dışarıdan mali desteğe bağımlı hale gelen medya, kendi inisiyatifini kullanmakta zorlanmaya başladı.
Yeni iktidar imkanı, yeni siyasetler üretmeyi gerektiriyor. Muhalefet cephesinin içinde, dindar da milliyetçi de sosyal demokrat da liberal de devletçi de Kürt de Türk de Alevi de Sünni de var ve var olacak. Kılıçdaroğlu iktidara ancak bu şekilde yürünebileceğini görüyor. O nedenle muhafazakâr seçmene seslenmeyi önemsiyor.