Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIÖlüm yıl döneminde: Çağlayangil’in zekası ve bir hatıra

Ölüm yıl döneminde: Çağlayangil’in zekası ve bir hatıra

ABD Sefiri Parker Hart vasıtasıyla Makarios’un devamlı çıkardığı çatışmaları durdurması için ABD’den yardım istenecekti. Yeni bakan İhsan Sabri Çağlayangil-Parker Hart görüşmesinde tercüman olmam istendi. Görüşmeden 10 dakika önce gittim. Bakana sorunu anlattım. Harita üzerinde bilgi verdim. Bakan “vallahi bir şey anlamadım: ben konuşurum, istersem maç anlatırım sen meseleyi Sefire izah et” dedi. Sefirin Türkçe bilip bilmediğini sordu. Allah’tan bilmiyordu. Bakan görüşmede sert bir sesle elini kolunu sallayıp arada bir Makarios demeyi unutmadı. Ben ise güya tercüme ediyormuş gibi meseleyi izah ettim. Toplantı bitti. ABD Sefiri giderken bana “bu Bakan galiba çok sert” deyince “öyle olduğu anlaşılıyor” dedim.

1965 yılında İhsan Sabri Çağlayangil Bakan olunca Dışişleri adeta dehşet içinde kaldı. Bakanın diplomasi tecrübesi yoktu. Lisan biliyor muydu? Ne yapacaktık…

Üstelik Bakan olduğu sabah ABD Sefiri Parker Hart  vasıtasıyla Makarios’un devamlı çıkardığı çatışmaları durdurması için ABD’den yardım istenecekti.

Rahmetli Büyükelçi İlter Türkmen  Kıbrıs Dairesi’nde genel müdürümdü. Beni çağırdı ve ihtilaf konusunda Bakana bilgi vermemi ve arkadan yapılacak Çağlayangil-Parker Hart görüşmesinde tercüman olmamı ve not tutmamı istedi. Bakanı tanımadığımız için görüşmeden hemen sonra kimseyle konuşmadan kendisine gelmemi istedi.

Görüşmeden 10 dakika önce gittim. Bakana sorunu anlattım. Harita üzerinde bilgi verdim. Bakan “vallahi bir şey anlamadım: ben konuşurum, istersem maç anlatırım sen meseleyi Sefire izah et” dedi ve Sefirin Türkçe bilip bilmediğini sordu. Allahtan bilmiyordu.

Bakan görüşmede sert bir sesle elini kolunu sallayıp arada bir Makarios demeyi unutmadı. Ben ise güya tercüme ediyormuş gibi meseleyi izah ettim. Toplantı bitti ve Sefiri geçirdikten sonra İlter Beyin yanına gidip Bakanın inanılmaz bir özgüveni olduğunu söyledim. ABD Sefiri giderken bana “bu Bakan galiba çok sert” deyince “öyle olduğu anlaşılıyor” dedim.

Yıllar sonra Parker Hart emekli olunca Washington’daki evindeki bir yemekte o toplantıyı anlattım. Hart’ın gülmekten gözlerinden yaşlar döküldü.

Çağlayangil’e tercüman olmak kolay değildi. Bir seferinde “ettiği hayır ürküttüğü kurbağaya değmez” deyince Orhan Eralp yardımıma gelip İngilizce deyimi söyledi. (Mum verdiği ışığa değmez)

Bir başka sefer elindeki kağıttan New York’ta ABD Dışişleri  Bakanına  bir meseleyi anlatıyordu. Kağıdı görünce not bile tutmadım.  Bitince kağıdı istedim. Bakan gülerek “eski Türkçe” dedi ve tabii not tutmam için tekrarlamak zorunda kaldı!

Kıbrıs Rum Yönetimi bir ara botları “stratejik” maddeler listesine koyarak Türk kesimine geçmesini yasaklamıştı. Çağlayangil, Rum bakanla görüşmesinde Bakanın ayakkabılarının da stratejik sayılıp sayılmayacağını soruverdi !!

1965 yılında BM’de Kıbrıs konusunda aleyhimizde karar çıkınca TBMM’de yapılan görüşmede Çağlayangil’in  lisan bilmediği söylenince İhsan Sabri Bey, “Moliere kadar Fransızca, Puskin kadar Rusça ve Sheakespeare kadar   İngilizce bilmem” deyince Meclis kahkahalara boğuldu.

 Toprağı bol olsun. Ben onun için son Osmanlı derdim

- Advertisment -