Bahçeli’nin çıkışlarına ve süreçte atılan adımlara dudak büken, ‘dış gelişmeler bunu mecbur kıldı’ diyerek küçümsemeye, ‘Erdoğan’ı yeniden seçtirmek için yapıyorlar’ diyerek süreci akamete uğratmaya çalışanların; betona çakılmış kazık gibi aynı yerde durmaya devam etmeleri, yıllardır toplumu paramparça eden Kürt sorununun nasıl çözüleceğine dair en ufak bir katkılarının olmaması tesadüf değil. Kendi gettolarında o kadar mutlu ve ‘haklılar’ ki kafalarını dışarı çıkartıp dünyada neler olup bittiğini anlamaya çalışmak onlara zül geliyor. TBMM Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder’in tabutuna sarılı bayrağı bile ‘’AKP Kürt oylarını almak istiyor’’ sığlığından öte yorumlayamıyorlar. Kendileri gibi olmayan birinin ne söylediğini, ne hissettiğini, neler yaşadığını anlamaya empati yapmaya tenezzül bile etmiyorlar.
‘Türkiye Müslümanları,’ Müslüman kelimesinin kapsama alanını daraltan insanların düşündüğünden çok daha fazla. Onlar her yerde ve dolayısıyla Müslümanlığı hiçbir parti temsil etmiyor. Bilakis her partinin içinde dinin müntesipleri ve sevenleri var. Durum buyken, dini belli bir siyasetin güdümüne sokan, dahası bir siyasî partiye taraftarlık üzerinden ‘Müslümanlık’ ölçen tutumlar topluma, insana, ama özellikle dine karşı bir kötülük niteliğini taşıyor.
68 olayları, çok gerilerde kaldı. Ancak o dönemde yaşananlar, zengin dersler içeriyor. Biz 68 solcuları, geçmişimizi ciddi bir süzgeçten geçiremedik, hatalarımızı ve sevaplarımızı yeteri kadar konuşamadık. 68 olayları, toplumun bir kesimi için felaket günleri, bir kesimi için ulusalcı baskı dönemi, başka bir kesim için de bayram günleridir. 68 Türkiyesi, çok çeşitli siyasi aktörler tarafından farklı şekilde yorumlanıyor.
Geçmişte, Kürt meselesinin her kritik kavşağında başlığı aynı (“Şu anda hangi mümkün çözümü ıskalıyoruz?”) fakat içeriği o günkü gelişmelere göre farklı çok sayıda takip yazısı yazdım. Bu soruya bugün şöyle bir cevap veriyorum: Şu anda PKK’lıların birer kurşun asker değil ihtiyaçları, arzuları, gelecek kaygıları olan gerçek insanlar oldukları gerçeğini ıskalıyoruz. Bu bakış değişmezse “PKK sorunu” çözülse de “PKK’lılar sorunu” devam eder.
Bir apartmanda temizlik görevlisi olarak çalışan İsmail Aydemir, elinde Tevhit bayrağı ile Filistin’deki soykırımı protesto etmek için yolda yürürken birinin yumruklu saldırısına uğramış ve yaralanmıştı. CHP lideri Özgür Özel o olayda saldırıya uğrayıp ağzı burnu kan içinde kalan İsmail Aydemir’i değil gözaltına alınan saldırganın ailesini arayıp ona “geçmiş olsun” demişti. Tanınmış bir gazeteci “ellerin dert görmesin” diye yazmış, CHP İstanbul Gençlik Kolları ise daha ileri giderek saldırganın posterini yapıp bayraklaştırmıştı. Siyasette ahlaki kuralları kişilerden ve onların tutumundan bağımsız olarak savunmak ve bunu yerleştirmek safdillik, aymazlık veya romantiklik değil gerçekçilik ve basirettir.