GÜNÜN YAZILARI

Küfürbazlar ve ötesi

Türkiye’de az buçuk futbolu bilen, tribün ve taraftar gruplarına ucundan kıyısından vakıf olan biri, bu tür eylemlerin öyle kendiliğinden gelişmediğini bilir. Zana bir tür inzivaya çekilmişken ve kamusal alanda onunla ilgili herhangi bir mevzuu yokken, Zana’ya ulu orta küfürler etmenin tek bir gayesi olabilir: Kitleleri karşı karşıya getirmek, çözüm yoluna kaldırılması zor bir taş koymak ve bugüne kadar kat edilen mesafeleri geri çevirmek. 

AİHM’in 16 Aralık kararları, sessizlik ve seçici duyarlılık üzerine

AİHM, 16 Aralık günü verdiği üç ayrı kararla, toplam 2.420 kişi hakkında yürütülen terör suçlarına ilişkin ceza yargılamalarında AİHS'in 6. (adil yargılanma hakkı) ve 7. (kanunsuz ceza olmaz) maddelerinin ihlal edildiğine hükmetti. AİHM tarihinin aynı günde 3 ayrı kararla 2420 kişinin dosyasında birden ağır ihlallere hükmettiği başka bir örnek yok. 

Büyük gerileme çağında göç, hukuk ve gelecek

Bugün İstanbul'un arka sokaklarında, Ankara'nın Önder Mahallesi'nde, Gaziantep'in atölyelerinde gördüğüm Suriyeli veya Afgan çocukların gözlerinde, 40 yıl önce Köln'de, Berlin'de veya Hamburg'da "Ausländer" (yabancı) damgası yiyen, dışlanan, hor görülen bizlerin psikolojilerinden çok daha ağır bir tablo görüyorum. Biz Almanya'da gettolaşmaya, paralel toplumlar kurmaya itildik çünkü devlet göçmenlere "Siz geçicisiniz, bavulunuzu hazır tutun" diyordu. Bugün aynı tarihsel hatayı Türkiye yapıyor. Burada doğan, anadillerinden daha ileri düzeyde Türkçe konuşan, bu ülkenin okullarına giden o çocuklara "Siz misafirsiniz, bir gün mutlaka gideceksiniz" dedikçe, onları bu topluma aidiyet duymayan, öfkeli, marjinal ve kayıp bir kuşak haline getiriyoruz.

Belki de çürüyen toplum değildir?

Şiilikte cevaz verilen bir taktik olan ‘takiye’den yıllarca Türkiye’de İslamcıların kendilerini saklayıp laik, demokrat gibi görünmesi olarak bahsedildi. Son medya skandalıyla öğrendik ki aslında seküler hayatlar yaşayanlar da dindar, muhafazakar, yerli ve milli görünerek takiye yapabiliyormuş. Elit pozisyonlara tanıdık nepotizmiyle adam seçerseniz, o pozisyonları korumanın tek kriteri de mutlak sadakat ve parti çizgisini savunmak olursa sonucun ne olmasını bekliyordunuz ki? Bu dar kadroculuğun doğal sonucu sığlaşma, kalitesizleşme, ahlaki yozluk olacaktı tabii.
- Advertisement -

Mahalle Dindarlığı: Mehmet Akif Ersoy olayına Kierkegaardçı bir bakış?

Dindar bir okulda okumak, muhafazakâr bir ailede doğmak, "o mahalle"de büyümek Kierkegaard’ın perspektifte dindarlık değil, sadece sosyolojik bir coğrafi kaderdir. Siz aslında sosyolojik bir grubun üyesisiniz. Bir kişi muhafazakâr bir çevrede yetişmiş ve tamamen o normları gösteriyor gibi gözükebilir. Ama bu kişi hala içsel olarak Estetik Evrede olabilir. Dışarıdan görünen o "dindar" kabuk kırıldığında ortaya çıkan yaşam tarzı (eğlence, cinsellik, mal hırsı gibi), kişinin aslında başından beri manevi olarak estetik evrede olduğunu gösterir. Yani bir "savrulma" değil, bir "ifşa" söz konusudur.

En Son Çıkanlar