Sandığı ortadan kaldırmak, muhalefeti yok etmek ya da etkisiz hale getirmek, Türkiye’yi Rusya, Azerbaycan ya da Venezuela yapmak ciddi bir planlama isteyen radikal kararlar. Zannedildiği gibi iktidarın bir yol haritası, bunu yapacak bir kurmay aklı da yok. Türkiye’yi özel olarak planlı bir şekilde bir yere götürmüyorlar, gittiğimiz yeri kimsenin bildiğini zannetmiyorum. Dünyadaki en yaygın ve en yanıltıcı analiz hatası, olan biteni anlamaya çalışırken kendi rasyonaliteni diğer aktörlere yansıtmaktır.
Deniz kenarlarında, bilhassa Gündoğan ve Küçük bükte yapılan oteller denizi kirletmeye başladı. Su sıkıntısına rağmen geçen sene sular Küçük bükte yollara taştı. Neyse ki, bu yıl borular değişmiş ve mesele halledilmiş. Alt yapı artık bu artan nüfus ve binaları kaldırmıyor. Çare nedir ? Ben şehircilik mühendisi değilim. Ama herhalde çaresi vardır. Yunan adaları pırıl pırıl . Sahilde sigara izmariti bile yok. Belki onlar yol gösterebilir.
Her yıl orman yangınları, aynı mevsimde Akdeniz kıyısında benzer bitki örtüsüne sahip bütün ülkelerde çıkıyor orman mühendisleri, uzmanlar çıkıp yangınları bilimsel olarak açıklıyorlar. Ama kimin umurunda…Ertesi yıl ise aynı sabotaj yalanları, “aynı anda bu kadar yangın çıkarmıymış” ukalalıkları, yangınlarda itfaiye görevlilileri ölürken oturduğu yerden “kimse bir şey yapmıyor, delireceğim” Instagram storysi ucuzlukları dolaşıma giriyor.
Radikal selefiliğin en somut modeli Mustafa Kemal’in tasarladığı “din ve diyanet”tir. 28 Şubatçılar MGK kararıyla Kemalist selefiliği Ankara, Samsun ve İstanbul ilahiyat fakülteleri aracılığıyla diriltmeye çalıştılarsa da, bunda başarılı olamadılar. 1971’den beri tanıdığım ahbabım Öztürk, başlangıçta tasavvufla ilgili yaptığı çalışmaları bir kenara itip, Kemalist selefiliğe yöneldikten sonra, gönlünde hep İslam içinde bir Martin Luther olmak vardı.