Karl Marks ve Friedrich Engels, Ocak 1848’de dünya komünistlerine yüz yıldan fazla bir süre yol gösterecek ünlü Komünist Manifesto’yu yayınladılar. Birçok ülkede ve Türkiye’de Komünist Manifesto uzun yıllar yayınlanamadı. Yayınlayanlar, çevirenler hapislere girdi. Komünist Manifesto’nun bugünün dünyasına ne kadar uygun oldugu tartışılabilir.
Komünist devrim, sosyalist devrim, siyasette zorun rolü gibi birçok mesele artık belki de unutuldu, unutulmaya terk edildi. Ama dünyada adaletsizlik ve eşitsizlik sürüyor. Ben bu ünlü bildirinin son cümlelerini hatırladım. Şöyle diyordu: “Proleterlerin, zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yok.
Bir dünya var kazanacakları. Bütün ülkelerin proleterleri, birleşin!” Proleterlerin birliği ya da işçilerin enternasyonalist dayanışması yani “emekçilerin asıl kardeşleri başka ülkelerin işçileridir’’, diyor manifesto. Tabii bu fikirleri o günün Avrupası içinde düşünmek gerekir. Orada bir anlamı vardı.
Alman, İngiliz ve Fransız isçilerinin sınıf dayanışması milliyetçiliği aşıyor, milliyet, millet esasına göre örgütlenen ulus devletlere karşı işçilerin uluslararası birliğini öneriyordu. Marksizmin en güçlü ve temel önermelerinden birisi işçilerin milliyetlerinden önce sınıflarının gelmesidir.
Milliyetçi sosyalizm: Nasyonal sosyalizm
Bunları hatırlamamın asıl sebebi, dünyada kendisini “Marksist”, “sosyalist”, “işçi sınıfı devrimcisi” gibi sıfatlarla tanımlayan bazı çevrelerin bu özelliklerinin yanına milliyetçiliği de ekleyebilmeleridir. Bazıları ise bu meseleyi daha utangaç bir şekilde savunmayı; “vatanseverlik”, “yurtseverlik” gibi kavramlarla milliyetçilik potasına girmeyi tercih ediyor. Bir milim ötesinde milli sosyalizm, nasyonal sosyalizm gelebiliyor.
Yurtseverlik doğal bir insani reflekstir. Her insan iyi ya da kötü, güzel ya da çirkin, sağcı ya da solcu, zengin ya da fakir ülkesini sever. Doğup büyüdüğü topraklar her tip insan için vazgeçilmez bir hasret ve özlem diyarıdır.
Bu nedenle yurtseverlik, herhangi bir insana üstünlük ya da zafiyet eklemez. Türkseniz Türkiye’yi, Adanalıysanız Adana’yı, Diyarbakırlıysanız Diyarbakır’ı, Trabzonluysanız Trabzon’u seversiniz. Ama bu milliyetçiliği haklı bir hale getirmez. Eğer siz kendi ülkenizdeki hataları, gerilikleri eleştirebilirseniz, o zaman gerçekten yurdunuza bir katkı yapmış olursunuz.
Başka ülkelerle olan gerilimlerde, uzayıp giden sorunlarda mutlaka kendi ülkenizi haklı çıkarmanız gerekmez. Kendi ülkenizin hatalarını da söyleyebilmelisiniz. Bunun için emekçi olmanız gerekmez. Yunan ya da İranlı ya da Ermeni bir aydınla yaptığınız herhangi bir tartışmada her konuda Türk dış politikasını haklı bulmanız ya da onları haksız bulmanız gerekmiyor.
Her konuda dış siyasetin mutlak doğru olduğu tezi gerçekçi değildir. Sol ideolojiyi benimsemiş bir kısım solcunun dünyanın dört bir yanında milliyetçilik peşinde eleştirel yeteneklerini unuttuklarına tanık olabiliriz ve buna hüzünlenebiliriz. Solcular ulusal sınırları aşan evrensel zenginliğin mirasçısı olduklarını unutmamalı. Büyüyüp gelişeceklerse, bunu milliyetçilik yarışıyla gerçekleştiremezler.
Bütün dünya emekçileri birleşiniz çağrısı uzun menzilli bir çağrıdır.