34 yaşındaki Amerikalı solcu gazeteci George Polk’un cesedi, 16 Mayıs 1948’de Selanik Limanı’nda elleri ve ayakları bağlanmış bir şekilde bulundu. Kafasına sıkılan bir kurşunla infaz edilen CBS muhabiri Polk, 2. Dünya Savaşı’nın ardından Nazi işgalinden kurtulan Yunanistan’da hakimiyeti ele geçirmeye çalışan Sovyet destekli komünistlerle ABD destekli sağcı Yunan hükümeti arasındaki Yunan İç Savaşı’nı takip ediyordu. Komünistlere duyduğu sempati nedeniyle, daha çok sağcı Yunan hükümetini kızdıracak haberler yapıyor, Truman hükümetinin Yunanistan’a yaptığı 250 bin dolarlık askeri yardımının Yunan hükümetindeki bazı yetkililer tarafından zimmete geçirilme iddialarını araştırıyordu.
George Polk ve katledilmesinden sadece 7 ay önce evlendiği Yunan eşi Rea Coconis. George Polk, öldürülmeseydi Harvard Üniversitesi’nin prestijli gazetecilik programı Nieman Fellowship’e katılmak için ABD’ye dönecekti. Yolculuk hazırlıklarına başlamıştı bile.
George Polk’u katilleri Ernest Hemingway gibi aydınların çabalarına rağmen asla bulunamadı, bulunmadı. Yunan hükümeti komünistleri suçladı, işkence altında bir komünist gazeteciye cinayeti işlediğini itiraf ettirdi, fakat itirafın işkence altında yapıldığı ortaya çıkınca gazeteci Gregorious Staktopoulos 1968 yılında beraat etti, hapisten çıktı.
Ne ABD ne de Yunan hükümeti George Polk’un katillerini tespit edemedi. Olayın üzerine gidilmedi. Fakat üretkenliğiyle ve sahadaki cesaretiyle tanınan gazeteci George Polk adına ölümünden bir sene sonra 1949 yılında, New York’ta bulunan Long Island Üniversitesi gazetecilik ödülleri vermeye başladı.
Faili meçhul bir gazetecinin anısını yaşatmak için verilmeye başlanan ve basın sektörünün en prestijli ödülleri arasına giren George Polk Ödülleri’nden biri olan George Polk Özel Ödülü geçen sene 18 yaşındaki Stanford Üniversitesi 1. sınıf öğrencisi Theo Baker’a verildi.
Theo Baker, aldığı George Polk ödülüyle
18 yaşındaki Theo Baker, 131 senelik bir üniversite gazetesi olan Stanford Daily’nin gönüllü muhabirlerinden biriydi. Baker, Stanford Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Marc Tessier-Lavigne’nin geçmişte yazdığı akademik makalelerdeki hataları ortaya koyan bir haber kaleme almış, okul gazetesinde çıkan bu haber nedeniyle Stanford Üniversitesi Mütevelli Heyeti özel bir soruşturma başlatmıştı.
George Polk ödülü ilk kez bir üniversite gazetesine verilmiş, Theo Baker de ödülü alan en genç gazeteci olarak tarihe geçmişti.
Üniversite sınavlarına çalışıp ödevlerini yaptıktan sonra gece 2’de bilgisayarının başına geçip haber yazan Theo Baker, yazdıklarıyla sadece tarihi bir başarıya imza atmamış, aynı zamanda Stanford Üniversitesi’nin rektörünü koltuğundan etmiş, akademik kariyerini de bir anlamda bitirmişti.
Hobi ve ötesi
18 yaşındaki Theo Baker, Stanford’a ilk girdiği sene dersten kalan boş zamanlarını değerlendirmek adına 131 yıllık öğrenci gazetesi Stanford Daily’e girdi. Theo’nun annesi The New Yorker yazarı Susan Glasser, babası ise The New York Times Beyaz Saray muhabiri Peter Baker’di.
Theo, annesi ve babasından etkilenerek üniversite kulübü olarak gazeteciliği seçmişti. Fakat kısa bir süre sonra bu uğraş basit bir hobi olmaktan çıkacaktı.
Theo Baker’in merceğine ilk olarak 2016 yılında Stanford rektörü olarak atanan Prof. Dr. Marc Tessier-Lavigne takıldı. Alzheimer tedavisi araştırmaları başta olmak üzere birçok prestijli akademik makaleye ve deneye imza atan Tessier-Lavigne, nörobiyoloji alanında çalışma yapan bir psikologdu.
Baker, PubPeer adındaki bir internet forumunda Tessier-Lavigne hakkında yazılanları okumaya başladı. PubPeer, akademisyenlerin, bilim insanlarının anonim bir şekilde dergilerde çıkan makaleleri, araştırmaları yorumladığı, intihalleri, hataları yazdığı bir internet bloğuydu. Baker, Tessier-Lavigne’nin birçok makalesinde yer alan hataları eleştiren anonim yoruma rastladı, Alzheimer’ın tedavisine yönelik yapılan deneyler dahil Tessier-Lavigne’nin en az 12 makalesi hatalı veri içeriyordu.
Theo Baker, sitede yazılan iddiaları derledi. Mesleği bilimsel araştırmalardaki hataları tespit etmek olan mikrobiyoloji uzmanı Dr. Elisabeth Bik ile irtibata geçti, iddiaları teker teker saatlerce telefonda konuşarak mailleşerek teyit etti.
Dr. Elisabeth Bik’in mesleği, bilimsel makaleler ve deneylerdeki hataları tespit etmek, bir nevi hatalı veri kullanan akademisyenleri rezil etmek, böylece bilim dünyasına katkı vermek
Theo Baker, toplam 1000 saat mesai harcayarak yazdığı haber 29 Kasım 2022 tarihinde Stanford Daily’nin internet sitesinde yayınladı. Haberde makalelerdeki veriler, test sonuçları, hücre görüntüleri teker teker inceleniyor, Bik’in teyit ettiği şekilde veri hataları somut bir şekilde gösteriliyordu. Theo anlaşılması zor bilimsel makalelerdeki hataları derlemiş, konuyu en anlaşılır ve sade dille aktarmıştı.
Rektörün yazdığı 12 makaledeki veri hatalarını ortaya koyan haberin yayınlanmasından bir gün sonra Stanford Üniversitesi Mütevelli Heyeti, rektörün akademik çalışmalarıyla ilgili iddiaları incelemek için özel bir komisyon kurdu. Nobel ödüllü bilim insanlarından eski savcılara kadar önemli isimlerden oluşan bu komisyon, rektörün birlikte deney yaptığı araştırmacılarla mülakat yapacak, akademik makaleleri inceleyecek ve sonucu Mütevelli Heyeti’yle paylaşacaktı.
Stanford Üniversitesi Mütevelli Heyeti
Zira Theo Baker ve Stanford Daily’nin iddiasına göre, rektör bilinçli bir şekilde hatalı veri kullanmış ve Alzheimer tedavisi gibi önemli bir konuda bilim dünyasını yanıltmıştı.
Rektör makaledeki iddiaları yalanladı, fakat Stanford Daily’e demeç vermeyi reddetti.
Üniversitenin araştırma komisyonu Çarşamba günü (19 Temmuz 2023) nihai raporunu yayınladı. Komisyona göre, rektörün baş yazar olduğu veya katkı verdiği 12 makalede gerçekten hatalı veriler bulunuyordu, fakat hiçbirinde rektör bilerek hatalı veri kullanmamış, bilim dünyasını kötü bir niyetle yanıltmamıştı.
Komisyon, hatalarının farkında olmasına rağmen daha sonrasdan makalelerinde düzeltme yapmadığını ve yanında çalışan araştırmacıların laboratuvar deneylerinde sık sık hatalı veri elde etmesi nedeniyle rektörün sağlıklı bir çalışma ve araştırma ortamı yaratamadığını söyleyerek rektörü sert bir şekilde eleştirdi.
Raporun yayınlanmasıyla birlikte rektör istifa kararını açıkladı. Aklandığını belirtiyor, fakat makalesindeki akademik eksiklikleri de kabul ediyordu.
Theo Baker’in makalesi, Stanford rektörünü koltuğundan ve prestijinden etmişti. Fakat Theo “hobisine” devam etmekte kararlıydı.
Stanford Daily: sadece bir okul gazetesi mi?
Theo Baker ve Stanford Daily, ödül aldıktan ve rektörün istifa etmesinden sonra da özel haberlerine devam etti. Theo’ya göre, eskiden rektör ile çalışan birçok kişi komisyonunun kendilerine “anonim” kalma güvencesi vermemesi üzerine Alzheimer araştırması hakkında konuşmaktan vazgeçmiş, birçok biyoteknoloji şirketinin yönetim kurulunda olan ve sektöre hakim olan rektörün gazabından korkmuştu.
Bu nedenle de üniversitenin komisyonu rektörün bilinçli bir şekilde Alzheimer araştırması verilerini makalesine hatalı aktardığını tespit edememişti. Her ne kadar 50 kişiyle mülakat yapıp 50 bin doküman incelese de komisyon, tanık olarak dinlediği kişilere güven verememiş, konuşmaları için gerekli olan itimatı oluşturamamıştı.
Theo Baker bu nedenle bu yaz tatilini boş geçirmeyecek. Komisyonun eksik bıraktığı yerden ilerlemeye, rektör hakkında konuşmak isteyen anonim kaynakları bulmaya ve hikayenin devamını getirmeye kararlı.
Baker’in bu kararlığının en önemli kaynağı 131 yıldır faaliyet gösteren güçlü ve bağımsız bir okul gazetesi, The Stanford Daily. Theo’nun arkası da çalıştığı kurumun kökleri de sağlam.
1892 yılında kurulan The Stanford Daily, okuldaki gücünü Vietnam’ın işgalinin protesto edildiği, 68 kuşağının kampüs eylemleri yaptığı 1970’li yıllarda elde etti. Gazete gösterileri engellemeye çalışan, öğrencilere müdahale eden polisleri destekleyen okul yönetimiyle yayın politikası açısından uzlaşamamış, okul yönetimiyle çatıştığı bir döneme girmişti. Gazete her çatışma neticesinde bağımsızlığını ve özgül ağırlığını bir doz daha pekiştirecekti.
Özellikle göstericileri polislere ihbar eden öğrencileri hedef gösteren bir baş yazı, yönetim ile gazete arasındaki ipleri kopardı.
Diarmuid McGuire (en sağda), The Stanford Daily’de yazdığı makalesinde polisle iş birliği yapan öğrencileri tehdit etti, okul yönetimi hukuki bir sorumluluk doğmaması için okul gazetesiyle bağlarını koparmaya karar verdi. McGuire bu sene Şubat ayında 80 yaşında vefat etti.
1973 yılında böylece Stanford Daily ayrı bir yayın şirketi kurarak okul yönetimiyle bağlarını kopardı, tamamen bağımsız bir yayın organı, okul gazetesi haline geldi.
The Stanford Daily’nin bağımsız duruşu, kanunların değişmesine sebep olacak kadar sağlamdı. Gazetenin foto muhabirleri, Vietnam karşıtı gösteriler sırasında kampüste çektikleri fotoğrafları imha ediyor, böylece polislerin göstericileri tespit edebilmesinin önüne geçiyordu. Fakat 1971 yılında gösteriler sırasında yaralanan polislerle ilgili yürütülen bir soruşturma kapsamında Palo Alto polis şefi James Zurcher, The Daily’nin ofisini bastı ve henüz imha edilmeyen fotoğrafları bulmak için bir arama yaptı. Gazetede yazan öğrencilerin masaları ve fotoğraf arşivi saatlerce arandı.
Stanford Daily konuyu yargıya taşıdı. Stanford Daily, arama emrinin anayasa aykırı olduğunu ileri sürdü, ifade özgürlüğü ihlal edilmiş, bir gazetenin ofisi basılmıştı. Uyuşmazlık ABD Yüksek Mahkemesi’ne kadar gitti, 1978 yılında Yüksek Mahkeme okul gazetesinin aleyhine karar verdi. Fakat bu kararın üzerine dönemin Demokrat Partili ABD Başkanı Jimmy Carter önderliğinde ABD Kongresi, medya organlarında ve basın kuruluşlarında polisin arama yapmasını kısıtlayan, basın özgürlüğünü koruyan 1980 tarihli Gizliliği Koruma Yasası’nı kabul etti.
Bir üniversite gazetesinin bağımsız yayın politikasındaki ısrarı, ülkedeki bütün basın kuruluşlarının faydalanacağı, basın özgürlüğünü polis baskınlarına veya olası keyfi aramalara karşı koruyacak bir yasanın çıkmasına vesile olmuştu.
Okulla bağlarını koparıp yasaların değişmesine sebep olan The Stanford Daily, 1995 yılında internet sitesi açan ilk üniversite gazetesi oldu ve yayınlarını internet üzerinde de paylaşmaya başladı. Stanford Üniversitesi’nde her ne kadar gazetecilik lisans programı bulunmasa da Stanford Daily’de çalışan çok sayıda öğrenci ileride The Atlantic, The New York Times gibi birçok medya kuruluşunda gazeteci olarak çalışmaya başlayacak, kazandıkları paralarla okul gazetesine bağış yapacak, gazetenin başarılı mezunları “genç” yeni gazeteci adaylarının yetişmesine katkı verecekti.
The Stanford Daily vardı da yazmadık mı?
Üniversite gazeteleri sadece Stanford’da etkin değil. Harvard’daki öğrenci gazetesi The Crimson bir öğrenci kulübünden 188 bin dolar çalınmasını, The Columbia Daily Spectator Columbia’daki toksik iş ortamını, Northwestern okul gazetesi ise Amerikan futbol takımındaki cinsel taciz ve ırkçılıkla dolu ortamı haberleştirdi, yayınlarıyla okulun ünlü koçu Fitzegard’ın işten çıkarılmasına sebep oldu. ABD’deki üniversite gazeteleri son zamanlarda özel haberleriyle ulusal çapta birçok tartışmayı açtı, okul yönetimlerini zorladı.
Üniversite gazeteleri yıllardır ABD’de kampüslerde özgürce faaliyet gösteriyor; rektörü, okul yönetimini, mütevelli heyetini eleştiren sert yazıları kaleme alan öğrenciler hakkında bir soruşturma açılmıyor, sansür uygulanmıyor, polis öğrenci gazetelerinin ofisini bastığında başvurulabilecek mahkemeler, mahkeme kapıları kapanırsa gazetecilerin sesini duyabilecek siyasetçiler var.
Bazı Amerikalılara göre 18 yaşındaki Theo Baker’in küçük yaştaki bu başarısının en büyük sebebi annesi ve babasının başarılı ve ünlü birer gazeteci olması, zengin bir ailede doğup büyümesi; yani şans.
Hem haklılar, hem haksızlar.
Haksızlar, her şey genetik değil, Theo’nun annesi veya babasının oğulları gibi George Polk Ödülü’ne layık görülen bir makalesi henüz yok, her şey sadece sınıfsal değil; ailesinin Theo’nun eğitimine harcadığı para ve zamanın yanında Theo’nun uykusundan ayırıp saatlerce araştırma yapması, yaptığı hobiyi “kafaya takması” da önemli bir etken.
Haklılar, zira Theo gerçekten şanslı. Okulu, rektörü en ufak şekilde eleştirdiği zaman dahi hakkında soruşturma açılan, üniversite gazetelerinin bağımsızlığının değil, üniversitelerin bağımsızlığının ana gündem olduğu, “istifa”nın uzak diyarlardaki bir masal, liyakatın herkesin üzerinde uzlaştığı bir kavram değil, seçim vaadi olduğu bir coğrafyada doğsaydı Theo büyük ihtimalle George Polk Ödülü’nü ancak rüyasında görecekti.
18 yaşındaki Theo, 4-5 sene sonra Stanford’ı bitirecek, gazetecilik alanında yüksek lisans yapıp bizim de okuyacağımız haberler, yazılar yazacak. Büyük ihtimalle yazı masasının başından 18 yaşında aldığı George Polk ödülünü hiç ayırmayacak.
Biz de yazdıklarını okuyacak, uzak diyarlarda neler oluyor öğreneceğiz. Belki Theo Baker imzasını görüp bu yazıyı hatırlayanamız kalırsa da kendi kendinize dertleneceğiz: The Stanford Daily vardı da yazmadık mı?
İlgilisine öneri:
- 131 yıllık bir üniversite gazetesi olan Stanford Daily’nin internet sitesi https://stanforddaily.com/
- Theo’nun PBS News ile yaptığı görüntülü söyleşi- https://www.youtube.com/watch?v=iTmz3DbM8Ao
Yeri gelmişken bir teşekkür
- Okul gazeteleriyle ilgili bir yazı yazmışken bahsetmeden olmaz. Robert Kolej’de 10. Sınıf öğrencisiyken Türk Dili ve Edebiyatı hocalarım Melek Giray İnce ve Serya Kayapınar, bana ve Berfin Torun’a okulumuzun ilk Türkçe gazetesi Köprü’nün editörlüğünü emanet etmişti. The Stanford Daily kadar etkili bir gazete olmasa da Köprü sayesinde ilk yazılarımı kaleme almış, amatör de olsa bir gazete nasıl çıkarılır öğrenmiştim. Bu vesileyle Robert Kolej’e ve hocalarıma selamlar ve teşekkürler…
Tesadüf eseri gazetenin editörlüğümde çıkan ilk Köprü’yü internette açık erişimli bir şekilde buldum. George Polk Ödülü almadık, fakat 15-16 yaşında lise öğrencilerinin okurken keyif aldığı bir okul gazetesi çıkardığımıza eminim J