Seçim yaklaştıkça Cumhurbaşkanı Erdoğan paket üzerine paket açıklıyor.
AK Parti, muhtelif sebeplerle tereddütlü ve rahatsız seçmeninin kopmasını engellemek ve kemik seçmenini konsolide etmek için, 21 yıllık iktidarı döneminde el atmayıp kenara ittiği ne kadar sorun varsa, sandık için gün sayılırken, parlak ambalajlar içinde art arda gündeme getiriyor.
Paket açıklama etkinlikleri, göz kamaştırıcı tasarımları, şaşaalı sahneleri ve devasa bütçeleriyle Hollywood’un Oscar törenlerini aratmıyor.
Maşallah hiçbir masraftan kaçınılmıyor.
Vizyonun içi nasıl dolacak?
Bunlardan sonuncusu “Türkiye Yüzyılı Vizyonu”nun açıklanmasıydı.
Günler boyu “Ha açıklandı, ha açıklanacak” derken, haliyle bir beklenti de oluştu. Lakin, sonuç tam tersi oldu. Paketin içi boştu.
Ortaya 17 konu başlığı atıldı, ama “Seçim sürecinde sırası geldikçe paketleri açıklayacağız” denildi.
Hatta, mealen “Gelin konuşarak, vizyon belgesinin içini birlikte dolduralım” filan gibi sözler bile söylendi.
Şapkadan çıkan HDP ziyareti
Toplumun neredeyse yarısına yönelik ötekileştirmeler, haksız yere yapılan ağır suçlama ve ithamlar, tam da bu aşamada iktidar tarafından aniden unutuldu.
Dahası, bugüne kadar “Terör örgütünün siyasi ayağı” deyip, olağanüstü baskı uyguladıkları, onunla demokratik ve yasal siyasal zeminde ilişki kuran siyasi parti ve kurumlara olmadık hakareti yaptıkları HDP’ye, şimdi de “Gelin birlikte Anayasa değişikliği yapalım” demeye gittiler.
Aslında olağan demokratik ilişkilerde partilerin birbirini ziyaret etmesinde şaşılacak bir şey yoktu. Hele bir insan hakkı olan “başı açık veya örtül olma özgürlüğü” üzerinde konuşabilmek elbette gerekliydi.
Ama AK Parti işi öyle bir noktaya getirmişti ki, doğal olarak herkes birbirine sormaya başladı: Bu da neyin nesi?
Bu bariz siyasal manevralarını kendi taraftarlarına bile doğru dürüst izah edemediler. İçlerinde haklı tepkiler oluştu. Doğru olan hangi tavır, soruları havada uçuştu.
Türk tipi başkanlıktan sonra, şimdi de “Yeni Anayasa” mı?
Hele yepyeni bir anayasa yapma sözü, hemen herkesin tüylerini diken diken etti.
Unutmak kolay mı, daha birkaç yıl önce, bütün toplumsal uzlaşma kapılarını kapatıp, MHP gibi bir partiyle Anayasa’yı değiştirdiler. “Türk tipi başkanlık sistemine geçiyoruz” diyerek, memleketin başına otoriter tek adam rejimini musallat ettiler.
O gün bugündür, kuvvetler ayrılığı ortadan kalktı, iktidar partisi devletle iç içe geçti; adalet ve özgürlük adına ne varsa rafa kalktı. Ekonominin içine düştüğü vahim durumu anlatacak kelime yok!
İktidar yanlısı medya, her zaman olduğu gibi, Türkiye Yüzyılı Vizyonu paketinde acayip bir “hikmet” gördü. Yere göğe sığdıramadı. Övgüler övgüleri kovaladı.
Tabii, kimse yandaş medyanın bu tavrını ne yadırgıyor ne de önemsiyor.
Karşıda “Kızıl Elma”, öbür tarafta “Gökbey”
Hal böyleyken, bazı ciddi yazarlar, söz konusu belgenin, 2011 seçimlerine giderken AK Parti’nin yayınladığı “2023 Hedefleri” başlıklı propaganda metninin bir tekrarı olduğunu saptadılar.
CHP sözcüleri ise, iki yıl önce açıkladıkları “İkinci Yüzyıla Çağrı” başlıklı beyannamenin çalakalem bir kopyası olduğunu belirtiyorlar.
Belli ki, bu vizyon belgesi hangi tarafından çeksen o taraftan uzayan türden, tanımlara kolay kolay sığmayan bir şey. Seçime gidiyoruz ya…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belgeyi açıklarken, karşısında “Kızıl Elma”yı, öbür tarafta “Gökbey”i gördüğünü belirtmesi ise, alışılmışın dışında, kabına sığmaz, coşkun bir milliyetçiliğe işaret eder gibiydi.
Ne var ki, “Muhteşem Yüzyıl” beklentisinin boş bir hayal olduğunu, siyasal kahinlerin umutsuzluk yüklü haberlerini günü gününe, saati saatine izleyenler herkesten daha iyi biliyorlar.
***
Ufuk Uras’ın son kitabı: Yeni Bir Siyasetname İçin Notlar
23. dönem İstanbul milletvekili ve ÖDP’nin kurucu genel başkanı, akademisyen Ufuk Uras’ın son kitabı, geçtiğimiz ay Mevsimler Yayınevi’nden çıktı.
Uras’ın daha önce de muhtelif yayın evlerinden politika, felsefe ve tarih konulu çok sayıda kitabı yayınlanmıştı.
Ufuk Uras, Akif Öztürk’ün takdimiyle sunulan kitabında, 2013 yılı sonlarından bugüne çeşitli medya organlarında yayınlanan 66 makale ve röportajına yer vermiş. Kitabın bu bakımdan, son on yılın bir özeti olduğu söylenebilir.
Uras, kitabın sunuş bölümünde ise, gelinen nokta itibariyle solun dünyada ve ülkedeki durumu, açmazları, arayışları ve çıkış yollarına dair düşüncelerini okurlarla paylaşıyor.
Uras, teori ile pratik arasındaki eşgüdümün ortadan kalkması dolayısıyla bir kriz durumu bulunduğunu, üstesinden gelmek için özeleştirel bir iklim yaratılması ve paradigmaların sorgulanması gerektiğine işaret ediyor.
Türkiye Solu’nun Aydınlanma ile ilişkisini ele alarak, mit haline gelen Aydınlanmanın kendisini sorgulayan Uras ”Doğaya hakimiyeti bir hak olarak kabul eden Aydınlanma zihniyetinin ve onun pratik uzantısı olan pörsümüş jakobenizmin kalıplarını kırmak zorundayız” diyor. “Aklı yetersiz gören her yaklaşımı kategorik olarak reddeden bu anlayışın üzerimizde nasıl bir vesayet kurduğunu artık fark etmemiz gerekiyor. Aydınlanmanın farklı yüzlerine bakacak cesareti göstermeli ve bir gerçeği olanca açıklığıyla teslim etmeliyiz: İttihatçı gelenekten kopmadan kendi sözümüzü inşa edebilmemiz mümkün değil” diyor.
Bu yaklaşımdan hareketle, insanlığın geleceğine dair yeni bir perspektif sunacak yol haritasına olan ihtiyaca dikkat çekiyor. Bu bakımdan yeni siyasetnamenin farklı bir medeniyet telakkisi sunması gerektiğini vurguluyor. Yukardan aşağıya otoriter bir modernleşmenin bünyeye uygun olmadığını, demokratik ve özgün bir modernleşmenin koşullarının yaratılması gerektiğini öne çıkarıyor.
Etnisite, inanç, kültür ve yaşam tarzı farklılıklarının yarattığı kutuplaşma dinamiğinin ve bunu siyaseten kullanma pratiğinin yakından farkında olan Uras, mütedeyyiniyle seküleri, Alevisiyle Sünnisi, Kürdüyle Türkü karşılıklı birbirinden öğreniyor. Bu bakımdan herkes bir diğerinin meşruiyetini kabul etmek durumunda, diyor.
Uras’ın kitabına aldığı makalelerin konuları arasında sol ve din, darbeler, milliyetçilik ve Kemalizm, Cumhuriyet ve demokrasi, AK Parti ve geldiği nokta, kutuplaşma ve helalleşme gibi konuların işlendiği görülüyor.
Ufuk Uras, Yeni Bir Siyasetname İçin Notlar, Mevsimler Kitap Yayıncılık, Ekim 2022, 279 s.