Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIYükselen türcü Nazizm

Yükselen türcü Nazizm

İnsan hukukunda suç nasıl bireysel ise, hayvanlar için de aynı şekilde olmalı. Saldırgan olduğu tespit edilen köpek barınağa yollanır; ilçenin, giderek ülkenin tüm köpekleri değil, mahallenin uysal, uyumlu köpekleri hiç değil. Çocuğunu öldüren baba yüzünden tüm babaların, karısını katleden koca yüzünden tüm erkeklerin cezalandırılmasını düşünebilir misiniz?

Yüzyıllardır mahalle kültürümüzün asli parçası olmuş Paşanın, Karabaşın, Zeytinin, Patinin üzerinde karanlık bir el dolanıyor.

Bazı tv haber kanalları, sosyal medyada bazı hesaplar ve bazı gazeteciler tarafından gündemin en acil konusu haline getirilmek istenen sokak hayvanlarının varlığına yönelik suç niteliğinde hummalı bir kara propaganda faaliyeti yürütülüyor…

Bir önceki şanslı neslin yaşadığı bahçeli müstakil evlerimizi kat karşılığı müteahhitlere verip, Babil misali sitelerdeki karınca yuvası misali hücre tipi apartman dairelerine, üst üste oturacak şekilde çıkmadık mı? İnsan güvenlik görevlilerimiz de mevcut. Büyük şehirlerde, diğer insan ve yabani hayvan saldırılarından korunmamız için evcilleştirilmiş ve görevini layığıyla yapıp, uygarlığın önünü açmış can dostlarına artık “ihtiyaç” yok. Peki onlar, ihtiyacımız kalmadığında fırlatıp atacağımız eşyalar mıdır?

O karanlık el, dükkânının önünde uyuyan mahalle köpeğini yadırgamayan, üzerinde yaşadığımız dünyanın insan dışında da bireylerinin olduğunun bilincine sahip toplumu “çözmeye” çalışıyor. İnsanla sadık dostu arasındaki hafızayı silmek için çabalıyor. İnsanla köpek arasındaki organik bağı koparmak için sosyal medyayı kullanıyor.  “Almanya’da neyse bizde de o olacak, hiçbir köpeğin yeri sokak değildir, köpekleri toplayın, barınağa kapatın, zehirleyin, uyutun, sokakta sıfır başıboş (!) köpek” diye çığlıklar atan histerik bir grupla karşı karşıyayız. Ne yazık ki, karanlıklarını, sosyal medya eliyle ürkütücü biçimde genişletiyorlar, açıkça bir türe karşı katliam çağrısı yaparak suç işlemelerine rağmen bu hesaplar bir tür dokunulmazlığa sahip gibiler. 

Çok garip bir anket

Şimdi de karşımıza Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni bölümünce düzenlenen otuz iki soruluk anket çıktı.

“Türkiye’deki kişilerin sokak köpekleri hakkındaki bilgi ve düşüncelerinin belirlenmesi” başlıklı anketten iki soruya göz atalım

Birinci soru: “Hayvanlarla ilgili dernek, vakıf, platform gibi sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini beğeniyor ya da takdir ediyor musunuz?

– Beğeniyor / takdir ediyorum.

– Beğenmiyor / takdir etmiyor ve istismarcı buluyorum. (Beğenip, takdir etmeye karşılık; karşıt görüşe yer verirken, beğenmemek/ takdir etmemek yetmemiş, hayvanseverleri hedefe koyma stratejisine uygun bir yüklemeyle “istismarcılık” ithamı eklenmiş.)

İkinci soru: “Sokak köpeklerine yönelik hangi uygulamanın yapılmasını istersiniz?

– Toplatılsın ve barınaklara konulsun.

– Toplatılsın ve yaşamları sonlandırılsın.

– Toplatılsın, üremesi engellensin / kısırlaştırılsın ve barınakta tutulsun.

– Toplatılsın, üremesi engellensin / kısırlaştırılsın ve kendi yaşam alanlarına bırakılsın.

– Fikrim yok.

“Uygulama” deniyor, “Toplatılsın ve yaşamlarına son verilsin” öyle mi? Böyle bir seçeneği nasıl sunabilirsiniz? Herhangi bir ankette, X grubu insanlar için de yaşam haklarının olup olmamasını sorgulatabilir misiniz? İnsanlar ya da hayvanlar için yaşama haklarını diğerlerine, sanki onların onayına bağlı imiş gibi sorarsanız, Roma arenasındaki gibi halkın azımsanmayacak bir kesimi her zaman baş parmağını aşağıya çevirecektir. Çağdaş hukuk bu nedenle, kaynağını var olmaktan alan temel hakları sorgulatmaz, referandum veya anket konusu yaptırmaz!

Hayvanların insan olmayan bireyler olduğu, hatta dünyada hayvana yönelik şiddet suçlarında insan hukukunun uygulanması gerektiği kabul görmeye başlarken, siz nerelerdesiniz?

Sadri Alışık’ın bir sokak köpeğine içini döktüğü, kalplerimizi ısıtan o şahane sahneyi hatırlayın. Buradan, 17 Kasım 2022’de, bir tv kanalında yayınlanan bir dizide sokak köpeğini zehirlemeye övgü yağdıran diyaloga geçiş ne hazin!… Farkında olunmalı ki, kötülük tohumları toplumun üzerine serpilmeye çalışılıyor. Biz hayvanseverler ne bir insan ne de bir köpek canın zarar görmemesi için adanmışlık içerisinde çalışıyoruz. İstatistiklere bakın, güvenli sokaklara en büyük tehdit yine insandan, insan kaynaklı eylem ve suçlardan gelir. İnsan hukukunda suç nasıl bireysel ise, hayvanlar için de aynı şekilde olmalı. Agresifleşmiş köpek belediye geçici bakımevinde rehabilite edilir, ilçenin, giderek ülkenin tüm köpekleri toplama kamplarına hapsedilmez; mahallenin uysal, uyumlu köpekleri yok edilemez! Çocuğunu öldüren baba yüzünden tüm babaların, karısını katleden koca yüzünden tüm erkeklerin ya da tecavüz suçu işleyen kişi nedeniyle tüm erkeklerin cezalandırılmasını düşünebilir misiniz?

Anadolu yaban hayatı, zaten insan faaliyetleri sonucu küçülen alanlar nedeniyle can çekişirken, şimdi de binlerce yıldır şehirlerde, mahallelerde insanla iç içe yaşamış evcil türleri orman içlerine kurulmuş barınaklara hapsetme kalkışması hem vicdansızlıktır, hem de ekolojik bir felaketin kapısını aralamaktır.

Hayvan hakları savunucusu sivil toplum kuruluşlarını dahil etmeyen, kimi bürokratlar ve trol hesaplarla yürütülen türcü, Nazist çözümler kabul edilemez, toplumun içine sinmez.

Mahallemizin Paşasının, Karabaşının, Zeytininin, Patisinin varolma ve yaşama hakkını sorgulatmayacağız.

__________

Hülya Sürer: Bursa doğumlu, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu. Yirmi yıl kamuda pratisyen doktor olarak görev yaptıktan sonra istifa ederek özel sektöre geçti, halen çalışan sağlığı üzerine işyeri hekimliğine devam etmektedir. 2013 yılından bu yana sokak hayvanlarıyla aktif olarak ilgilenen bir mahalle gönüllüsü. Sahipsiz sokak hayvanlarının beslenme, tedavi ve kısırlaştırma çalışmalarına aktif olarak katılıyor.

- Advertisment -