Ana SayfaHaberlerAnaliz"AYM, kapatılmasına karar verirse HDP Yeşil Sol Parti ile seçime girecek"

“AYM, kapatılmasına karar verirse HDP Yeşil Sol Parti ile seçime girecek”

“Muhalefet çevreleri, muhalif basın çok heyecanlandı bu karardan. 2019 yerel yönetim seçimlerindeki seçim iptali kararına benzetilmesi söz konusu oldu. Nasıl İmamoğlu orada bir ivme kazandıysa, burada da bir ivme kazanır ve AK Parti kaybeder, Tayyip Erdoğan kendi ayağına sıkmıştır yorumları yapılıyor. Aslında aceleci yorumlar bunlar. Çünkü gerçekten bu İmamoğlu'nun başkan adayı olmasını beraberinde getirecek bir karar mı? Çok tartışılır…”

Programın tamamını izlemek için:

Haftanın en önemli başlığı elbette İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen ceza. Onanırsa İmamoğlu’nun belediye başkanlığı düşecek, CHP üyeliği düşecek, cumhurbaşkanı adayı olamayacak, 2024 yerel seçimlerinde de aday olamayacak. Sizce iktidar neden böyle bir kararı, böyle bir zamanda aldı?

Aslında sorunun içinde var yanıt. “İktidar neden böyle bir karar aldı” dedin, “Neden yargıdan böyle bir karar çıktı?” demedin. Bu önemli. Yani siyasi iktidar-yargı ilişkilerinin geldiği aşırı iç içe girme, seçimlere doğru gidiş ve AK Parti’nin, daha doğrusu Tayyip Erdoğan’ın rakip elemine etmekte güç kullanımı, hukuk dışı hareketlerinin gelmiş olduğu uç nokta açıkçası işi İmamoğlu’nun yasağına kadar getirdi. İmamoğlu biliyorsun hem AK Parti’nin hiç kaybetmek istemediği bir yerin, Tayyip Erdoğan’ın çok önem verdiği bir belediyenin, İstanbul’un başkanı hem de herkesin bildiği gibi cumhurbaşkanlığı adaylığında adı geçen isimlerden biri. Dolayısıyla pek çok yorumcu gibi ben de bu yargı kararının açık bir politik eleme, bir politik devre dışı bırakma kararı olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.


2016’daki 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bir olağanüstü dönem yaşadı Türkiye. Bu olağanüstü dönemde son derece keskin yargı kararları ortaya çıktı. Hatta istenmeyen yargı kararlarına karşı iktidarın o yargı birimlerini görevden almasına kadar giden bir uygulama silsilesi ortaya çıktı ve bunlar hep Türkiye’de o dönemde olağanüstü şartlarda kabul edildi. Daha sonra ideolojik doğrulama kararları ve Tayyip Erdoğan’ın talepleri geldi yargıya yönelik, Kavala davası gibi, Kürtlere açılan davalar gibi. Ama bugün gelinen noktada artık yargı-siyaset ilişkisinin siyasetin önünü temizlemek için kullanıldığını görüyoruz ki bu Türkiye’nin otoriter gidişinde son derece derin bir nokta. Bir kere bunun altını çizmek lazım. Kararın temel olarak alınma nedeninin de İmamoğlu’nun devre dışı bırakılması olarak tanımlanmasında fayda var.


Bu kararın siyasi sonuçları ne olur?


Muhalefet çevreleri, muhalif basın çok heyecanlandı bu karardan. 2019 yerel yönetim seçimlerindeki seçim iptali kararına benzetilmesi söz konusu oldu. Nasıl İmamoğlu orada bir ivme kazandıysa burada da bir ivme kazanır ve AK Parti kaybeder, Tayyip Erdoğan kendi ayağına sıkmıştır yorumları yapılıyor. Aslında aceleci yorumlar bunlar. Çünkü gerçekten bu İmamoğlu’nun başkan adayı olmasını beraberinde getirecek bir karar mı? Çok tartışılır. İki nedenle çok tartışılır: Bir kere İmamoğlu’nun üstünde artık Demokles’in kılıcı var. Yüksek Seçim Kurulu Başkanı da bir soru üstüne açıklamış bunu. İmamoğlu yasaklandığı anda seçilse bile başkan olamaz, adaylığını koymadan önce yasaklanırsa aday olamaz. İstese bile Altılı Masa böyle bir riski göze alma durumunda olamaz. Bu işin birinci yanı.


İşin ikinci yanına baktığımız zaman zaten İmamoğlu’nun adaylığı Altılı Masa içerisinde ana tercihi ifade etmiyor. Zaman zaman Akşener’in dile getirdiği, arzu ettiği, tercih ettiği bir seçenek. Bununla birlikte diğer küçük partilerin tercihinin bu olmadığını ana hatlarıyla söyleyebiliriz. CHP açısından bakıldığında gidişat açık bir şekilde Kılıçdaroğlu’nun adaylığına ve Kılıçdaroğlu’nun aday olarak benimsetilmesine doğru ilerliyor.

Dolayısıyla buradan böyle bir sonuç çıkarmak mümkün olmadığı gibi daha yasağın ilk anından itibaren Kılıçdaroğlu yaptığı açıklamalarla bu ihtimali devre dışı bıraktı. İmamoğlu’nun İstanbul’u temsil ettiği, belediye başkanı olduğu, bir belediye başkanı olarak bu durumla karşı karşıya kaldığı, potansiyel cumhurbaşkanı adaylığının akla getirilmemesini ima etti. Hatta son yaptığı açıklamada İmamoğlu’na fazla yakın davranan Akşener’i de kendi partisinin iç işlerine karışmakla eleştirdi. CHP içinden de bu destek buldu. Yeni bir durum yok yani Batı cephesinde. İmamoğlu İYİ Parti açısından yine masada olabilir. Fakat dediğim gibi önünde ciddi kanuni sorunlar var.

Dolayısıyla bu yasak belki muhalefete bir yeni ivme verebilir, yasakçılığa karşı bir seferberlik, aday isminin çok merkezde olmadığı bir seçim kampanyası yürütmek bakımından.

AYM, kapatılmasına karar verirse HDP Yeşil Sol Parti ile seçime girecek


İkinci konumuz HDP’yle ilgili kapatma davası. Dava Anayasa Mahkemesi’nde görüşülecek fakat bu görüşme öncesinde başsavcı “HDP’nin Hazine yardımı bulunan hesaplarının bloke edilmesini” talep etti. Bu da HDP’nin kapatılacağı yönünde kulislerde dolaşan fısıltıları arttırdı. Siz böyle bir adım atılmasını öngörüyor musunuz? Seçime aylar kala milyonlarca oy alan HDP kapatılabilir mi? Eğer kapatılırsa HDP nasıl bir yol izleyebilir, izlemeli?


Bu soruya cevap vermek çok kolay değil. Çünkü karşımızda yine Anayasa Mahkemesi-siyasi iktidar ilişkisi var. Siyasi iktidar HDP’yi her anlamda dışarı atılması, temizlenmesi, yok edilmesi gereken bir temsil olarak görüyor. Nitekim İstanbul’da yaşanan son hadiseler, polisin bir eski milletvekiline ve şimdiki il eş başkanına tokat atması, Mithat Sancar’ın Pervin Buldan’ın HDP binasına sokulmaması bunu bir kez daha açık bir şekilde gösteriyor. Bu olanlar kabul edilebilir şeyler değil demokratik şartlar altında. Dolayısıyla buradan hareketle elbette iktidarın arzusu  HDP’nin seçimlere katılmaması, kapanması istikametindedir diye düşünüyorum. Anayasa Mahkemesi her şeye rağmen daha karma bir yapıda. Başındaki kişi her ne kadar Tayyip Erdoğan’ın atadığı bir kişi olsa da kısmen daha liberal olarak bilinen, daha direnen bir eğilime sahip, inisiyatif alma konusunda da bazı güçleri olduğunu biliyoruz ama bununla birlikte çoğunluk bu kararı verebilir. Normal bir siyasi dönemde olsak, bir uyarıyla ve birkaç kişiye gelecek cezayla HDP bu dosyayı atlatabilirdi. Ama olağanüstü bir dönemdeyiz iktidar-mahkeme ilişkileri açısından. Dolayısıyla kapatma kararı hiç şaşırtıcı olmaz. Burada kritik olan kapatma kararının ne zaman verileceği ya da ne zaman ilan edileceğidir.


Eğer Anayasa Mahkemesi kendiliğinden veya iktidarın telkiniyle HDP’nin seçimlere katılmasını engelleyecek bir zamanlamayla bir karar verirse ne olur? Zannediyorum HDP buna hazır. Bildiğim kadarıyla Yeşil Sol Parti seçimlere girme yeterliliğini tamamladığı gibi yeşil partinin bütün teşkilatları HDP’lilere yakın ya da HDP’lilerden oluşan isimlerden yeniden yapılandırıldı. Dolayısıyla bu iki parti de hem cumhurbaşkanlığı seçimleri anlamında hem parlamento seçimleri anlamında seçimlere katılma adımları atacaklardır. Yani listeler verecek ya da bir adayı destekleyeceklerdir. Ya da bir aday göstereceklerdir. Dolayısıyla HDP’nin kapanması ihtimalinde diğer siyasi parti Kürt hareketi adına seçimlere girmiş olacak. Kapatılmaması durumunda nasıl bir yol izlerler? Onu hep beraber göreceğiz ama zannederim HDP’nin aldığı tedbirler de bu istikamette.

- Advertisment -