Ana SayfaHaberler"Kemalizm paradigması kırıldı. Atatürk figürü ve hikayesi yeniden üretiliyor"

“Kemalizm paradigması kırıldı. Atatürk figürü ve hikayesi yeniden üretiliyor”

Nilüfer Göle, yüzüncü kuruluş yıldönümünde Cumhuriyet'i değerlendirdi: "Kemalizm paradigmasının da kırılması gerekiyordu daha özgür daha yaratıcı olabilmek için. Yeni yüzyıla girerken Atatürk figürü ve onun hikayesi yeniden ve çok daha yaratıcı şekilde üretiliyor. Cumhuriyet ve Atatürk figürü arasındaki özdeşleşme bir yandan pasif bir direnişle korunmaya, öte yandan aktif ve yaratıcı bir biçimde yaşama geçiriliyor. Yani kutlamalar resmi veya geçmişe yönelik nostaljiden ziyade bugünün ana meseleleri içinde yerini alıyor. Bunun siyasi boyutu olmak zorunda tabii, parlamento boyutu."

Sosyolog Prof. Nilüfer Göle, Cumhuriyet’in yüzüncü yılıyla ilgili T24’ten Cansu Çamlıbel’e röportaj verdi.

Röportajda Göle’nin söylediklerinden öne çıkanlar şöyle:

“Kemalizm paradigmasının da kırılması gerekiyordu daha özgür daha yaratıcı olabilmek için. Yeni yüzyıla girerken Atatürk figürü ve onun hikayesi yeniden ve çok daha yaratıcı şekilde üretiliyor. Cumhuriyet ve Atatürk figürü arasındaki özdeşleşme bir yandan pasif bir direnişle korunmaya, öte yandan aktif ve yaratıcı bir biçimde yaşama geçiriliyor. Yani kutlamalar resmi veya geçmişe yönelik nostaljiden ziyade bugünün ana meseleleri içinde yerini alıyor. Bunun siyasi boyutu olmak zorunda tabii, parlamento boyutu.

“Muhalif siyasetin kendine yeni bir mecra bulması gerekiyor. Altılı Masa döneminde atılan adımların önemli olduğunu düşünüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi’nin kutuplaşmayı kırma çabası, helalleşme çabası çok önemli oldu. İkincisi başörtüsü meselesi ortadan kalktı.

“Çoğulculuğu sindirebilen, özgürlükleri sindirebilen bir Türkiye’yi arzuluyoruz. Ben ikinci yüzyıla bu kutlamaların ışık tuttuğunu düşünüyorum. Bu kutlamalar önümüzdeki sürecin bir parçası olacaktır. Çünkü coşku var, daha iyiyi yaratma çabası var.

“Hiçbir toplumsal hareket heyecan duymadan, yaratıcılık ve girişimcilik olmadan çıkmıyor. Bütün toplumsal hareketlerde duygusal boyut var; öfke var, öfori var. Birçok genç Türkiye’nin dışına gitmeye çalışıyor çünkü özgürlük yok, korku var, geleceklerine dair endişe var. ‘Korku, Cumhuriyet’i yer kemirir bitirir’ demiştim. Şimdi bir de dünyanın korkuları eklendi korkularımızın üzerine, çözülmemiş sorunlarımızın üzerine. Buradan ancak yeniden bir girişimci ve yaratıcı seferberlikle çıkabiliriz. Yeniden bir meydan yaratarak yarattığınız medeniyet meydanlarda biçim ve davranış bulur. Meydanlar toplumların aynasıdır. Güzeli, iyiyi, doğruyu yaratmadan -ki bunun ana damarı özgürlüktür- medeniyet yaratamazsınız. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında medeniyet arayışımız devam edecek.”

- Advertisment -