Ana SayfaRÖPORTAJYeni başkanlar işe Arapça tabeladan başladı: “İngilizce, Rusça tabelalara değil de...

Yeni başkanlar işe Arapça tabeladan başladı: “İngilizce, Rusça tabelalara değil de Arapça tabelaya sinirlenmek bir suçüstü halidir”

31 Mart yerel seçimlerinin ardından belediye başkanlığına seçilen CHP’li Bursa, Kilis, İYİ Partili Nevşehir belediyelerinin ilk icraatı şehirdeki dükkanlardaki Arapça yazıları söküp, ceza yazmak oldu. Suriyeli insan hakları aktivisti Taha Elgazi: “Suriyeli esnaftan vergi alıp onun hakkını korumayan devlet yöneticilerinin sessiz kalması ırkçılık yapan belediye yöneticilerinin önünü açıyor”, Ufuk Uras: “İngilizce, İspanyolca tabelalara değil de Arapça tabelaya sinirlenmek bir suçüstü halidir”, Bekir Berat Özipek: “CHP on yıllardır kendisine oy veren Alevi Arap vatandaşlardan, Nusayrilerden de utanmıyor; onları rencide edeceği kaygısını da taşımıyor.”

31 Mart yerel seçimlerinden sonra bazı belediye başkanlarının ilk icraatından biri, çoğunluğu Arapça olmak üzere ‘yabancı dillerdeki’ tabelaları kaldırmak ve yasaklamak oldu.

AK Parti’den CHP’ye geçen Kilis’te, belediyenin kararıyla şehirdeki Arapça tabelalar kaldırıldı ve iş yerlerine cezalar yazıldı.

Geçtiğimiz dönem AK Parti’den belediye başkanı seçilen fakat daha sonra istifaya zorlanan, 31 Mart’ta ise İYİ Parti’den belediye başkanı seçilen Rasim Arı’nın da ilk icraatından biri, Arapça tabelaların kaldırılıp yasaklanması oldu.

31 Mart seçimlerinde Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen CHP’li Mustafa Bozbey de ilk Meclis toplantısında, Bursa’da faaliyet gösteren işyerlerinin tabelalarında yer alan yabancı ifadelerin Türkçe olarak değiştirilmesini önerdi ve teklif kabul edildi.

AK Parti’den CHP’ye geçen Beyoğlu Belediyesi’nin yeni başkanı İnan Güney ise yabancı dildeki tabelalarla ilgili soruya şu cevabı verdi:

“Bütün tabelalar kendi dilimizde olsun isterim. Ama gaddar bir belediye başkanı olmak istemiyorum. Bunları tartışıp ortak akılla karar vereceğiz. Artık daha ne kadar nargile kafe ruhsatı vereceğiz? Biz Beyoğlu kimliğini korumak istiyoruz.”

Yeni belediye başkanlarının uyguladığı tabela yasaklarını, siyasetçi ve akademisyen Ufuk Uras, Prof. Dr. Bekir Berat Özipek ve Sığınmacı Hakları Platformu üyesi Taha Elgazi, Serbestiyet’e değerlendirdi.

3

Sığınmacı Hakları Platformu üyesi Taha Elgazi: “Suriyeli esnaftan vergi alıp onun hakkını korumayan devlet yöneticilerinin sessiz kalması ırkçılık yapan belediye yöneticilerinin önünü açıyor.”

“Arapça tabelaların kaldırılması bana göre bir ırkçılığa, aşırı milliyetçiliğe dayanan bir uygulama. Ayrıca bu fikir, bu uygulama, bu yaklaşım Türkiye’nin eski yıllarındaki anti-Arap fikrini tekrar ortaya koyuyor. Çünkü yabancı dildeki tabelalarda bulunan kelimeleri kaldıracağını söyleyen belediyeler, her nedense sadece Arapça kelimelerin olduğu tabelaları kaldırıyor. Alanya’da, Antalya’da yüzlerce işyeri Rusça, Ukraynaca tabelalarla dolu. İstanbul’da yüzlerce işyerinde İngilizce, Çince, Rusça tabela var. Hatta bizim kendi vatandaşlarımızın bazı iş yerleri de İngilizce. Onlara da dokunulmadı. Büyük zincir dükkanlarda da (Burger King, Starbucks gibi) kimse tabelalara takılmıyor.

“Bu konunun iki yüzü var. Birincisi, özellikle Arap ve Suriyeli göçmenlerin hedef alınması. Bunları gitgide Türkiye’den gitmeye zorlamaktır. Birinci amaç bence bu.

“İkinci amaç ise, Göç İdaresi Başkanlığı’nın kendi açıkladığı resmi karar ve yazıyla ,herhangi bir tabelada yabancı dil yüzde 25’e kadar mümkündür. Göç Başkanlığı’nın açıklamasında yabancı dil denildiğinde bütün dillerin dahil olduğunu görüyoruz. Ama biz belediyelerde Arapça tabelalar kaldırılırken bu tabelaların birçoğunda Arapça kelimelerin yüzde 25’ten daha düşük olduğunu görüyoruz. Yani işletme sahipleri Göç İdaresi Başkanlığı’nın kararına uysa dahi belediyeler bu tabelaları kaldırabiliyor. Peki o zaman şunu sormak istiyorum: Bir yabancı, bir Arap, bir Suriyeli, devletin kurumlarına vergi yatırırken, bütün idari işlemleri 10/10 yaparken, devletin kurumları burada görevini yerine getiriyor mu? 

“Devlete bağlı olan kurumlar vergi konusunda, para alma konusunda yabancıları görüyorlar, ama yabancı kişilerin hakkını savunma konusunda devlet kurumları ve yöneticileri ortadan kayboluyorlar. Burada ne yazık ki sadece belediye yöneticilerinin yaptığı ırkçılık değil bizi üzen; asıl üzen ikinci nokta, yani devlet kurumlarının sessizliği. Bir yönetici çıkıp da ‘Bu Suriyeli esnafın tabelasını kaldıramazsınız’ demiyor. Ya da bir yönetici çıkıp ‘Bu esnaf tüm vergilerini ödüyor, görevlerini yapıyor, tabeladaki Arapça yazı oranı da yüzde 25’ten daha düşük, bu tabelayı kaldıramazsınız’ demiyor. Onların sessiz kalması, ırkçılık yapan belediye yöneticilerinin önünü açıyor.”

2

Ufuk Uras: “İngilizce, İspanyolca tabelalara değil de Arapça tabelaya sinirlenmek bir suçüstü halidir”

“Arapça tabela varsa, bu yönde bir talep olduğu içindir. Belediyelerin görevi hizmet sunumunu engellemek değil kolaylaştırmaktır.

“Nasıl Avrupa’ da ırkçılar Türkçe tabelalara tepki gösteriyorsa, her yerde tabela ırkçılığına karşı tutum almak gerekir.

“Sakıncalı dil, tabela kültür olmaz, sakınmamız gereken başka dil ve göstergelere yönelik ayrımcılık ve nefret söylemidir.

“Sadece şeytan değil ırkçılık da ayrıntıda ve tabelalarda gizlidir.

“Bu işlerin fikir babası olan ırkçı katil Breivik manifestosunda bu türden neo-Nazi söylemlerini detaylarıyla gerekçelendirmiştir. Her ahval ve şartta bu sapkın fikirlerle mücadele edilmelidir.

“İngilizce, İspanyolca tabelalara değil de Arapça tabelaya sinirlenmek bir suçüstü halidir. Çok deşerseniz  ‘bizi arkadan vurdular’a kadar gider ki bu da aslı astarı olmayan bir rivayettir. Mekke şerifi dışında bu iddiayı doğrulayan bir örnek de yoktur.”

1

Prof. Dr. Bekir Berat Özipek: “CHP on yıllardır kendisine oy veren Alevi Arap vatandaşlardan, Nusayrilerden de utanmıyor; onları rencide edeceği kaygısını da taşımıyor”

“CHP’nin Arap düşmanlığı yeni değil ve bu anlamda bir haber değeri yok. Ama kötülüğün uluorta ve en kaba haliyle sergilenmesi anlamında pornografik bir ırkçılıkla ünlenmiş, nefret söylemini uluorta yaparak kötülüğü sıradanlaştırmış, dahası bununla övünen ayrımcı ve ırkçı isimleri tekrar aday gösterilmesinin bazı demokratları şaşırtmasının bir haber değeri olabilir. 

“Arapça tabela yasağı Araplığı İslamla özdeşleştiren ve bu yüzden Araplara düşmanlık eden İslamofobik ruh halinden mi kaynaklanıyor, yoksa basitçe ırkçılıktan mı, tartışılır. Sonuçta her iki durumda da nefretle malul hastalıklı bir ruh halinden, patolojik bir zihniyetten söz ediyoruz. CHP on yıllardır kendisine oy veren Alevi Arap vatandaşlardan, Nusayrilerden de utanmıyor; onları rencide edeceği kaygısını da taşımıyor. Her koşulda inancın ağır basacağından, onların kendisine oy vereceğinden emin ve dolayısıyla onları kırmaktan bir rahatsızlık duyuyor gibi görünmüyor. Bu tespiti doğru olabilir; onların oyunu alır yine almasına, ama birinin gözünün içine bakarak onun diline hakaret etmek nasıl bir ruh halidir, üstünde düşünmek gerek.

“Ama mesele sadece CHP değil. CHP, Zafer Partisi ve diğer ayrımcı ırkçı odaklar ne yaparsa yapsın, bu hukuk devletinin sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor. Araplara yönelik ayrımcı ırkçı tutumlar, onlara yönelen şiddet ve fiziksel saldırılar esas olarak hukukun gereğinin yapılmamasından ve ayrımcılık yasağının işletilmemesinden kaynaklanıyor. Hukukun gereğini yapmamak ve kötülüğe taviz vermek ise onu bir adım sonrasına taşıyor. Bu anlamda ahlaken ne kadar kötü bir pozisyonda olursa olsun yarın yaşanacaklardan dolayı CHP sorumlu tutulmayacak; bu kötülüğü engellemek için hukukun gereklerini yapmayan devlet sorumlu olacak. Ben de bir vatandaş olarak hangi ırkçı, ayrımcı parti ne yapıyor ona değil, sorumluluk makamındaki kişilere, hükümete ve devlete bakarım ve esas olarak hakları korumayı ondan beklerim.”

- Advertisment -