Ana SayfaGÜNÜN YAZILARI14 Şubat bugün müydü?

14 Şubat bugün müydü?

Özel günler özenin yanında, hafıza da gerektiriyor. Mesele, 14 Şubat’ın Sevgililer Günü ve senin de bir sevgilinin olduğunu unutmak değil başlangıçta. Belli bir yaştan sonra bio-takviminde günleri, haftaları değil ayları, mevsimleri karıştırmamak önemli. O nedenle eşin yani emekli sevgilin Sevgililer Günü’nü kutlarsa, “Yapma yahu bugün 14 Şubat mıydı?” demen, tıbben de geçerli bir mazeret.

Bizim gençliğimizde Sevgililer Günü yoktu. Ama sevgililer vardı diye hatırlıyorum. Yıllar geçtikçe gençlik dönemi, yeni yaş skaları, ayarlarıyla uzayıp gitse de biz o mevzuda o kadar esnek, şanslı olamadık. Bizim zamanımızda 40 yaşına yaklaşan abi değil amca, 55-60 yaşına gelen dedeydi mesela.

Çok da dert değildi aslında. Gençlik öyle ayarla, “Benim ruhum genç”le, “Hissettiğim yaştayım”la filan olmuyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün gençliği 18-65 yaş arasına sündüren sınıflandırması da bence, Cenevre Gölü’nün kıyısındaki dağ manzaralı merkezinde yelken, yamaç paraşütü, kayak filan yapan ihtiyarların uydurması zaten. O kadar felaket tellallığının yanında pembe haberler de gerek insanlığa…

İşbu nedenlerle biz Sevgililer Günü’nü, ana vatan ve yavru vatanda törenlerle -zamanında- idrak edemedik yani. Eksikliğini hissettik mi, pek sanmıyorum… “Deliye her gün bayram” vecizesi duruyordu cebimizde. Eh aşkı da geçici bir delilik, “normal insanlarda anormal bir durum” olarak tanımlıyordu zaten her türden otoriteler.

Türkiye’de 14 Şubat milenyumdan sonra, 2000’li yıllarda popülerleşti sanıyorum. Sonradan farklı yaşlara, gruplara, hatta canlılara özgü türlü özel günler, “günü gününe” kutlamalar da çıktı piyasaya. Menüsünde ne istiyorsan var. Hepsini sebatla takip etsen -en tasarruflu tahminle- iki günde bir kutlamaya denk gelirsin.

Dünyada Özel Günler listesine göz attığında, aynı günde iki hatta üç kutlamayla birden karşılaşıyorsun. Mesela 2 Ocak, Açık Büfe (Buffet Day), Fikrini Ortaya Koyma Günü ve Bilimkurgu Günü. Senede bir gün kutlanan Sevgililer Günü’nün kifayetsizliğinden olsa gerek, sevgililiğin ilk on beş günü, ilk ayı, üçüncü ayı ritüelleri de yaygın. Hazır sevgili bulmuşken “günü yakala” meselesi yahut sevgililiğin ömrü/menziliyle ilgili pürtelaş birtedbir belki.

Günler çoğalıyor da hafıza daralıyor

Kına gecesine bir nevi alternatif olan ya da hem ondan, hem öbüründen “Bekârlığa veda”lar, izdivacın ardından “Baby shower”lar filan da gözde. Olsun, özel günler birliktelikler açısından başta pek fark edilmeyen, ihtiyaç duyulmayan Meşguliyet Terapisi açısından da yararlıdır mutlaka.

Ancak icat edilen özel günler özenin yanında, hafıza da gerektiriyor. Üstelik mesele, Sevgililer Günü’nü yahut Evlilik Yıldönümü’nü hatırlamamak da değil zamanla.  Sorun 14 Şubat’ın Sevgililer Günü ve senin de bir sevgilinin olduğunu unutmak değil henüz.

Belli bir yaştan sonra bio-takviminde günleri, haftaları değil ayları, mevsimleri karıştırmamak esas olan. O nedenle eşin, yani emekli sevgilin Sevgililer Günü’nü kutladığında, “Yapma yahu bugün 14 Şubat mıydı? Ben daha Şubat’ın başı filan sanıyordum, zaman nasıl da çabuk geçmiş” demen, tıbben de geçerli bir mazeret olarak kayda geçiyor. Bu bahane Sevgililer Günü’ne dair yazımın gecikmesini de rahatça açıklıyor.

Yanlış anlaşılmasın, bu bolluktan şikâyetim yok. İsteyen ortaya sunulan, hatta kendi uydurduğu günlerden istediğini kutlar. Bizim gibi ülkelerde Seçme Özgürlüğü bari orada işe yarasın. Ama elbette zülfüyâra dokunmayan, Dünya Makarna Günü gibi kutlamaları kastediyorum. Dokunuyorsa, öyle meydanlara filan çıkmak kolay değil.

Aziz Valentin’le geçimsizliği olanlar 14 Şubat’ta sevgiliyi es geçer, aynı gün “Kütüphane Âşıkları Günü (Library Lovers Day)”nü kutlar mesela. Yılbaşı’nda istersen yeni yılı karşılarsın, istersen aynı günü Mekke’nin Fethi babından kutlarsın… Lâkin bu farklılıklar “isteyen istediğini kutlasın” esnekliğinde kabul görmüyor her zaman.

Sevgililer Günü coğrafyası karışık

Hele Sevgililer Günü… Orijinali “St. Valentines Day” olan Sevgililer Günü Yılbaşı’ndan beter bazısı için. Öyle ki… Bazı ülkelerde 14 Şubat “Olağanüstü Hal” bile yaratıyor. Suudi Arabistan’da “İyiliği Teşvik ve Kötülükten Men Komitesi” yıllarca Sevgililer Günü’nde alarmdaydı mesela. Kutlamalar 2008’de fetvayla, katı kurallarla yasaklanmıştı zira.

Yasaktan kırmızı renk de payını aldı. Rabıtası-zabıtasıyla Riyad’daki çiçekçilere, hediyelik eşya satan dükkân sahiplerine, sevginin sembolü olarak görülen kırmızı renkli eşyaları vitrinlerden indirmeleri emredildi, baskınlar yapıldı. Okullarda öğretmenler öğrencilerden o gün kırmızı kıyafet giymemelerini istedi. Lakin 2019’da bu durum yumuşatıldı biraz. Sevgililer Günü ile ilişkili hediyelerin satışına tekrar başlandı. Güller, kalpler ve pelüş oyuncaklar raflardaki yerini yeniden aldı.

Ortadoğu ve Asya da 14 Şubat’ta karıştı her yıl. Köktendinci gruplar “Hıristiyan geleneği” olarak gördükleri Sevgililer Günü’nde Delhi’de dükkânların camlarını kırıp, o günü anımsatan her şeyi parçaladı. Bombay’da çok sayıda polis, “Sevgililer Günü karşıtı” eylemleri önlemek için mesai yaptı fazladan. Bazı gruplar elde sopa sokağa döküldü Pakistan’da.

İran’da matbaalara gönderilen bir talimatla Sevgililer Günü’ne dair “kalpli, yarım kalpli, güllü herhangi poster, kutu, kart basmanın ve dağıtmanın” yasak olduğu ve yasağı ihlal edenler hakkında yasal sürecin başlatılacağı belirtildi, hediyelik eşya satan dükkânlar kapatıldı. Taliban yönetimindeki Afganistan ise bu yazıya sığmaz.

Sevgilinin, aşkın politik aranjmanı

Bir grubun özel günü, diğer grubun meşrebiyle uyuşmuyor sıklıkla. Sevgililer Günü de siyaseten şaibeli, tartışmalı bir kutlama biçimi. İnanç, siyaset deyince mesele karışıyor. Sevgiliyi, büyük harfle “Aşk”ı siyasete taşımak, anmak bile müşkül zaten…

Hiç meydanlarda “Bırakın bu işleri, âşık olun, aşkı yaşayın” diyen politikacı gördünüz mü? Zor. Bazen o mevzularda hevesli bir muhabir soruyor bir lidere, başkana, politikacıya: “Hiç âşık oldunuz mu?” Çoğu “Bizimkisi vatan/millet aşkı” diyor, gerine gerine…

Kimi de Yunus Emre’nin “Yaratılanı severiz, yaradandan ötürü” vecizesiyle savuşturuyor meseleyi. Daha içgüveysinden hallice yanıt ise, “Kırk yıldır aynı yastığa, aynı davaya baş koyduğumuz helalime aşığım” faslından geliyor nadiren. Nihayetinde “siyaset aşkı” aslolan…

Bir de politikacıların aşk-meşk mevzularının, “yasak aşk” denilen hallerinin ortalığa döküldüğü durumlar, hatta komplolar var ki… İşte o an bu mevzuya uzak-mesafeli duran partiler, politikacılar hep birlikte ayağa kalkıyor. Ve parmaklarıyla gösteriyorlar: “Ya istifa, ya indifâ…” Zira “Aşk” yandaşlıkla değil karşıtlıkla, özgürlükle değil yasaklarla iş yapıyor siyaset tezgâhında…

Aşkı meydana çıkarmayı deneyenler

Bazen aşkı meydana çıkarmayı deneyen de oluyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu misal… 14 Şubat 2014’de “Sevgili gençler Nazım Piraye’ye şöyle yazmış” diyerek internet sitesinde bir video-mesaj yayınlıyor. Lakin şiirdeki, “yapraklara dallara, yeşillere allara”nın sırasını karıştırıyor. Ayrıca o şiir Piraye’ye değil, doğum gününde Münevver’e yazılmış… Olsun, kendince anıyor o günü. O bile biraz cesaret istiyor sevgisiz siyasette.

Kılıçdaroğlu dört yıl sonra, 2018’de, Sevgililer Günü’nü bir mesajla kutluyor: “Sevgi gibi kutsal bir değeri yalnız bugün değil her gün hatırlamamız umuduyla, Sevgililer Günü’nün herkes için güzel geçmesini diliyorum.” Bu yıl da eşiyle bir “selfie”sini paylaşıyor Twitter’dan. Altına da “Bugün İzmir’de, tarihinin en büyük yatırımının temelini attık. Neyse ki gün bitmeden eve yetiştik:)” yazıyor. Muhalif medyada ona da türlü türlü kulp takılıyor.

Mâzide kalan “Aşkın ve Devrimin Partisi”

Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin (ÖDP) çeyrek asır önce “İnadına aşk, inadına devrim” sloganıyla “Aşkın ve Devrimin Partisi” olarak meydanlara tiril tiril çıkışını da unutmamak gerek elbet. Pek oy alamasa da, aşkın ve devrimin şiirini sevenlerin gönlüne “Oyyy” diye yerleşiyor o aralar.

Aşk ve şiir sevgilidir hep zaten de… Şiir ve politikanın bir araya getirilmesi çabalarındaki gaflar, “zulüm” ve bu mevzudaki sicilimiz bir yana… Aşk ile politika da pek yan yana gelmiyor. En azından ortalıkta… Aşk, “sevgili” meselesine teşne bir siyaset yapmayı en azından hafiflik görüyor çoğu politikacı. Hemen hangi partiden olursa olsun, “ahlak polisi”nin sık uğradığı, bastığı yer aşk. Netameli…

Kutlamalar da meşrebe göre değişiyor tabii. Sevgililer Günü’ne genelde “Güllerin içinden, koşarak koşarak” giriliyor ama… Öncelikle biraz “romantik” olmayı da gerektiriyor. Romantizm deyince de uçsuz bucaksız bir âlem seriliyor insanın önüne… Bu mevzuda “tüketici yaratıcılık”ın sınırı yok.

Hisleri anlatmanın binbir yolu

İbâdullah romantizm piyasasında, rekabetinde çiçek de kifayetsiz kalıyor artık. Başka bitkiler, çikolatalı çilek sepetleri, hatta sebzeler de gerekiyor yanında. O güne has domatesi bile olabiliyor. Yedi yıl önce hemen tüm gazetelerde okuduğum Antalya’dan bir haberin başlığı “Romantik Domates’in kilosu 15 lira”ydı misal.

O da olur elbet, hatta sevgili adaylarına, göz koyduğuna îmâlı îmâlı sunmak için biçilmiş kaftan. Barış Manço’nun o ünlü şarkısı duruyor kulağımızın kepçesinde: “Keşke hislerimi sana açıkça anlatabilseydim… / Tam aşkımı itiraf edecekken /Sokaktan gelen o sesle yıkıldı dünyam /Domates, biber, patlıcan.”

Rahmetli Ayşen Gruda’nın “Domates Güzeli” lakabıyla oynadığı, sonra kendisinin de hicvettiği reklamlar da geçiyor aklımdan. Neyse, “romantik domates”ler bildiğimiz küçük kokteyl domates. Ama şekli kalbi andırıyormuş. Fotoğraftan gördüğüm kadarıyla, pek o ağaçlara kazanan bildik kalp gibi değil de daha çok tombul kuzu yüreği kıvamında. Avrupa’nın en iyi süpermarketlerine ihraç ediliyormuş. Ki Güney Fransa’da “Aşk Elması” diyorlarmış domatese.  İç piyasaya da verilmiş, ama eser miktarda… Sevgililer Günü’nde yetişen alır.

“Romantik domates”le aşk tarifleri

Bence çok kullanışlı… Kızıl-kadife bir kutuya yatırırsın “romantik domat”ı, gerisi de yaratıcılığa, meşrebe kalmış. Artık az biber-soğan ekleyip, üstüne iki yumurta kırar, pastoral menemen mi yaparsın… Yoksa rakının yanına, bol soğanlı, inadına sirkeli bir çoban salatası mı?

Belki romantik domatesin yamacına, roka-terenin arasına iki dilim rokfor yatırıp, kapari taneleriyle sevgilinin adının baş harfini yazarak ambiyans verirsin. Söğüş (kalbî) sunarsın şarabın yanında… Bir gül hediye etseniz, böyle zengin, bereketli bir kullanıma sahip olamaz mesela. Lâkin romantizme yenik düşen kallâvi Ayaş Domatesi olmaz. “Sende o kadar yürek var mı?” derler adama…

Her şey olur, işin aslına-esasına bakarsan. Aşkı daraltmak da mümkün, alabildiğine genişletmek de… Aşkın edebiyatı, tarihi, coğrafyası, kimyası, biyolojisi, etnolojisi filan bir yana, Aşk Felsefesi diye de bir şey var. Hem de öyle laf olsun, torba dolsun kabilinden değil. Önümüzdeki pazar ona değinmeye çalışacağım. Bakın koca koca filozoflar aşka sarınca neler oluyor…

BİR SAVAŞ/BİR SEVGİLİLER GÜNÜ

Savaşın, işgalin dehşetini, Rusya’nın alenî, cinâi saldırılarını, Putin’in pervasız kabadayılığını 2014’den beri dünyanın gözü önünde yaşayan Ukrayna, bu yıla da savaşla girdi. Bu yıl da 14 Şubat mesajlarına, o hüzün, savaşa karşı sevgi çağrıları yerleşti. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelensky 14 Şubat’ta halka sesleniş konuşmasında “Bugün sadece Sevgililer Günü değil ayrıca Ukrayna’yı sevenler günü de… Ukrayna’yı sevin, biz sakiniz, güçlüyüz” mesajını verdi. Rusya’nın 16 Şubat’ta Ukrayna’ya saldıracağı iddialarına değinerek, 16 Şubat’ı “Birlik Günü” adıyla resmi tatil ilan etti. Zelensky Ukrayna’da olmadığı iddialarına da aynı gün eşiyle birlikte çektiği videoda “Birlikteyiz, evdeyiz, Ukrayna’dayız” diyerek karşılık verdi. (Fotoğraf: Ukrayna’da Sevgililer Günü 2016’da hazırlanan kliple de kayda geçti. Ukraynalı askerlerin sevdikleriyle ayrılma sahnelerinden oluşan video “Aşk kazanacak” sözleriyle bitiyor. İkinci kare Zelensky’nin 14 Şubat 2022’de yayınladığı videodan)

- Advertisment -