Ana SayfaYazarlar55 yıl sonra kazılan tünel

55 yıl sonra kazılan tünel

27 Mayıs darbesinden sonra, aralarında Celal Bayar ve Adnan Menderes’in de bulunduğu Demokrat Partililerin yargılanmasına Yassıada’da başlanmıştır.

 

Millî Emniyet Hizmetleri’nin başındaki Ziya Selışık, kalın bir dosyayla Millî Birlik Komitesi Devlet Güvenlik Örgütleri sorumlusu Orhan Kabibay’ın odasına girer.

 

Dosyada MİT ajanları tarafından hazırlanmış bir rapor vardır. Rapora göre bir şebeke Kumkapı’dan Yassıada’ya deniz altından tünel kazarak Demokrat Partilileri kaçırma planları yapmaktadır!

 

Kabibay, müsteşarı “Şimdilik bir işlem yapmayalım ama raporu saklayalım. İleride İstanbul trafiğine bir çözüm getirmek amacıyla Boğaz’ı birleştirmek için bir tünel yapmak gerekirse bu listedeki isimlerden yararlanabiliriz” diyerek espriyle gönderir, raporu da kasasına koyar…

 

Bir ay sonra 13 Kasım 1960’ta Millî Birlik Komitesi’nin 14 üyesi tasfiye edilip, yurt dışına gönderilmiştir. Orhan Kabibay da tasfiye edilen 14’lerden biridir.

 

Tasfiye, başka tasfiyeleri getirir. Dağılıp güç kaybeden MBK’ya karşı ordu içinde Silahlı Kuvvetler Birliği adlı bir cunta ortaya çıkar ve güçlenir. Albay Talat Aydemir’in önde gelenlerinden olduğu SKB’nin kırmızı çizgisi Yassıada idamlarıdır. Cemal Gürsel’in sıcak bakmadığı idamlar için Yassıada’nın üzerinde jetler uçurulmuş, “idamları dünyaya anlatamayız” diyen 27 Mayıs’ın sivil bakanları tehdit edilmişti.

 

Ama darbecilerin en büyük korkusu  Menderes ya da Bayar için idam kararı verilirse bir halk ayaklanması çıkıp çıkmayacağıydı.

 

Karar duruşmasının yaklaştığı 1961 Eylül’ünde yurt genelinde ama en çok İstanbul’da sıkı güvenlik önlemleri alınmaya başlandı. 27 Mayıs’ta emekli edilmiş eski subayların darbe hazırlığı içinde olduğu iddia edilerek dernekleri Eminsu kapatıldı.

 

8 Eylül 1961 günü gazeteler manşetlerinden  inkılap aleyhtarı sabotajlar içinde olan bir şebekenin yakalandığını duyurdu.

O günkü Cumhuriyet gazetesinin manşetinden okuyalım:

“Zeytinburnu’nda meydana çıkarılan ve çoğunluğunu AP’lilerin teşkil ettiği şebekenin gayesi halkı isyana teşvik. Sabotaj hazırlamak, devlet büyüklerine suikast tertiplemek ve aynı zamanda Yassıada’daki düşükleri kurtarmak için halkı isyana teşvik etmek üzere kendi aralarında teşkilat kuran gizli bir şebeke meydana çıkarılmıştır. Kendi kendilerine teşkilatlanan ve aylardan beri Zeytinburnu Kazlıçeşme ve gecekondu mahallerinde faaliyet gösterdikleri tespit edilen bu gizli teşkilat mensuplarından 14 kişi dün sabaha karşı saat 03.30’da Örfi İdare Mensupları tarafından yakalanmışlardır.

 

Teşkilatlanmaya başladıkları andan itibaren Örfi İdare ve siyasi polis makamlarınca hareketleri dikkatle takip edilen bu şahısların daha önce evleri de tespit edildiğinden dün sabaha karşı Zeytinburnu ve Kazlıçeşme civarında sabotajcılar yakalanmışlardır.

 

Bu arada birçok evlerde araştırma yapılmış  birçok kıymetli delillerle silah ele geçirilmiştir. Bu konu hakkında bilgisine müracaat ettiğimiz Örfi İdare Kurmay Başkanı Albay Emin Aytekin de bize şunları söylemiştir: İstihbaratınız doğrudur bu operasyonu daha evvelce yapmayışımız da münhasıran sanıkları müspet delilleriyle ele geçirebilmek içindi…”

 

Haberler ikinci gün de manşetlerden sürdü:

“Yassıada’daki düşükleri kurtarmak için aralarında teşkilat kurdukları, devlet başkanı, hükümet ve MBK üyeleri aleyhinde birtakım isnat ve iftiralarda bulundukları ilk fırsatta radyo postane ve elektrik santrallerini ele geçirmek için hazırlandıkları ve İstanbul’un muhtelif yerlerinde sabotaj grupları hazırlıkları ikmal edip Kur’an üzerine yemin ederek antant kaldırdıkları bildirilen bu sanıklar hakkında da ilgililer kendilerini mahkûm etmeye yetecek kadar esaslı delillerle sahip bulunduklarını açıklamışlardır. Zaten dünkü ifadelerinde suçluluklarını ve kendilerine dinletilen teybe alınmış sözlerinin de hakikat olduğunu kabul ettiler. Albay Emin Aytekin ‘Bir hafta içinde Türk halkı bütün çıplaklığıyla öğrenecek’ dedi.”

 

O bir hafta bir türlü gelmedi. Birkaç gün sonra bu gizli şebeke hakkındaki haberler birdenbire kesildi.

 

Ve 16-17 Eylül 1961… Yurt genelinde sabaha kadar askerî birlikler alarm durumuna geçmişti. Radyo sabaha karşı önce Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun bir gün sonra da Başbakan Adnan Menderes’in idam edildiğini duyurdu.

 

1962’nin Haziran ayında Yassıada’daki Menderes’i kurtarmaya çalışan Zeytinburnu ve Kumkapı’daki gizli şebeke nihayet mahkeme önüne çıkarıldı.

 

Gaziosmanpaşa AP İlçe Başkanı Rizeli Ali Külünk, yine Rizeli Hakkı Morgül, Zeytinburnu AP İlçe Başkanı Kasap Mustafa Güler’in de aralarında bulunduğu sanıklar hâkim karşısına çıktılar.

 

Hepsi Menderes âşığı. Menderes’in gözlerinin önündeki Yassıada’da tutuklu olmasını içlerine sindiremeyen Demokrat Partililerdi. Bir gün Kumkapı’da yemek yiyip, içki içerken kendilerini avutmak için sabaha kadar bir plan yaptılar. Kumkapı’dan bir tünel kazıp denizin altından Yassıada’ya gidecek ve Demokratları kurtaracaklardı.

 

Arka masalarında bir kulağın onları dinlediğinin farkına varamadılar. Sesleri kayıt altına alınmış, istihbarat teşkilatı onların planlarından kalın bir dosya yapmıştı. Dosya da halkı korkutmak gerektiği bir anda kasalardan çıkarılıp açılmış, manşetlere çıkarılmıştı.

 

Mahkemede Savcı iddialarını anlattı. Hâkim sözü sanıklardan Hakkı Morgül’e verdi:

"Savcı Bey'in iddialarına ne diyorsun?" “Bunları ben mi yapacaktım?" diye sordu. Reis net cevap verdi: "Evet, Savcı Bey öyle söylüyor." Bunun üzerine aynı masumiyetle bir soru yöneltti: "Hâkim Bey, bir deniz mili kaç metredir?" Reis başını sağa sola salladıktan sonra, "Emin değilim, ama aklımda kaldığına göre 1852 metredir" dedi. Hakkı Morgül'ün yüzü kesinlikle renk vermiyordu. "Bizim bu konuşmayı yaptığımız yerden Yassıada'ya kaç mil var?" Reis hiç düşünmedi. "Herhâlde kırk mil vardır." Hakkı Morgül, aynı tavrını sürdürüyordu. "Kırk mil ile 1852 metreyi çarparsak yaklaşık yetmiş dört kilometre eder. Buradan tünel kazıp yetmiş dört kilometre ötedeki bir hücreden çıkacağız. Hem de denizin altından geçerek. Bunu ben değil Amerika'nın tekniği yapabilir mi? Amerika yapamayıp ben yapacağıma göre sizin beni mahkûm etmeyip ödüllendirmeniz gerekmez mi?” (Mehmed Niyazi, Dâhiler ve Deliler, İstanbul, 2011)

 

Mahkeme aylarca tutuklu kalmış sanıkların beraatıyla bitti.

17 Eylül 1961 sabaha karşı korkup evlerine çekilmiş insanlar kötü haberi aldılar. Her evde sessiz gözyaşları döküldü…

Cevap bir ay sonra önlerine gelen ilk sandıkta verildi, DP’nin devamı olan AP ve YTP sandıktan hükümet kuracak çoğunlukla çıktılar.

 

Esas cevap ise; denizin altından tünel kazıp Başbakanlarını kurtarma planları yapmış o “şebeke”nin torunları tarafından 55 yıl sonra Boğaz’ın üzerine kurulmuş köprülerde, meydanlarda, Meclis’in önünde verildi…

- Advertisment -