Devlet Bahçeli, AK Parti’ye İstanbul ve Ankara gibi iki büyük ili verip karşılığında Adana ve Mersin’i istemişti. AK Parti yönetimi, öneriyi kabul etmemişti. Gerekçe şuydu: “Adana ve Mersin’de MHP, 24 Haziran seçimlerinde 5’inci parti durumuna geriledi. Bizim ise buraları alabilme ihtimalimiz var. Seçmeni ikna etmekte zorlanırız.”
Bahçeli’nin “Beka sorunu”ndan söz ederek takdim ettiği öneri rafa kalkmıştı. Tayyip Erdoğan da “Herkes kendi yoluna” demişti.
Belli ki oyların matematiği, AK Parti kurmaylarını endişelendirdi. İstanbul ve Ankara’da HDP ve İYİ Parti’nin desteğini alabilecek bir CHP adayı, MHP desteksiz AK Parti’yi yenebilirdi. İki büyük kentin kaybedilme ihtimali iktidarı telaşlandırmış görünüyor. Böyle bir rüzgar eserse, başka kritik illere de sıçrayabilir. Ekonomin verdiği sinyaller de iktidar açısından bir handikap. Önümüzdeki aylar içinde ekonomik basınç daha da artabilir.
MHP de AK Parti’ye mecbur
MHP, Ege ve Akdeniz’de çok oy kaybetti. 24 Haziran seçimlerinde bu kıyılarda İYİ Parti MHP’nin önüne geçti. Mersin, Adana, Manisa gibi kritik ve büyük illerde MHP’nin elinde tuttuğu başkanlıkları kaybetme ihtimali yüksek. AK Parti’ye muhtaç.
İki parti arasındaki anlaşma netleşmedi. Karşılıklı tavizler vererek, hedeflerindeki illeri yeniden kazanmak istiyorlar. Birbirlerine destek olacaklar.
Peki seçmen bu projeye destek verecek mi?
Adana’da 24 Haziran seçimlerinde AK Parti oyu 34.7, MHP ise 11.8'de kaldı. Mersinde de tablo benzer: AK Parti 28.6, MHP 12.8. AK Parti seçmenini MHP adayına oy vermeye ikna etmek acaba nasıl mümkün olacak?
Kritik soru: Kürt seçmen ne yapacak? Kürtler içindeki HDP’li olmayan kesim, şimdiye kadar doğrudan AK Parti’ye gidiyordu. AK Parti’nin MHP ile yakınlaşması onları ne ölçüde etkileyebilir?
HDP, muhalefetin güçlü olduğu yerlerde muhalefet adaylarını destekleyeceğini açıkladı. Kritik illerdeki yüksek oy oranlarıyla sonuçları etkileyecek bir potansiyel olarak varlığını koruyor.
AK Parti bütün bu nedenlerle MHP’nin kapısını çalma gereğini duydu. Bu ittifakın bagajı demokratikleşme açısından sorunlu. Yeni bir milliyetçi-muhafazakardevletçi birikim oluşuyor. Güvenlikçi zihniyet yaygınlaşıyor. Bahçeli’nin bu işbirliğini “Beka” olarak tarif etmesi de işin esasını anlatıyor.