Ortalık yine toz duman. Göz gözü görmüyor. Kavgada yumruk sayılmaz hesabı, keskin görüşlü kimseler birbirlerine girmiş vaziyette. Hayırcılar arasında daha yaygın ve derin olmak üzere, hem hayırcılar hem evetçiler kanadında fikirlerini edeplice açıklamak ve karşı görüşteki kimselerin fikirlerini çürütmeye çalışmak yerine, suçlamalar, küfürler, karalamalar, hakaretler havada uçuşuyor. Birileri birilerini demokrat olmamakla, aydın olmamakla, vatansever olmamakla, bazen liberal olmamakla, hattâ insan olmamakla ve satın alınmakla, çıkar karşılığı evet demekle suçluyor.
Hele bir yavaş olalım. Bu tür suçlamaların hiçbir anlamı yok. Bunlar müelliflerinin ne fikirlerine ne şahsiyetlerine değer katıyor. Masadaki konu, hükümet sistemi değişikliğini esas alan bir anayasa değişikliği. Tartışılması gereken de kişilerin şahsiyeti, kimlikleri değil, konuyla ilgili görüşleri. Bunun yerine yukarda bahsettiğim şeyleri yapma yoluna gitmek, olsa olsa ilgili kişilerin karakter zaaflarını ve aczini gösterir. Öyle ya, karşı fikri çürütecek fikir gücünüz ve tartışma beceriniz yoksa, fikir ifade etmek ve tartışmak yerine muarızlarınızı yok etmeye, sahadan silmeye çalışırsınız.
Bizim toplumda insanlar siyah ve beyaza çok meraklı. Bu kafaya göre bir şey ya aktır ya da kara. Gri tonların bulunması mümkün olamaz. Bu anlayış birçok kimseyi kesin inançlılığa itiyor. Nüansları görmesini engelliyor. Kesin inançlı tipler hakikatin (veya vakamızda demokratlığın) anahtarı, tekeli ellerindeymiş gibi konuşuyorlar, yazıyorlar. Yanılmış olabileceklerine hiç ihtimal vermiyorlar. Başkaları gibi kendilerinin de bazı fikirlerin doğru, bazı fikirlerinin yanlış olabileceğini hesaba katmıyorlar.
Hayat bu kadar basit değil. Her zaman, her meselede, kolayca teşhis edilebilir ve herkesi bağlayacağını umduğumuz, diğer her alternatifi dışlayıcı doğrular olmayabilir. Hattâ bazı durumlarda, birbirine zıt görünen iki tavır, iki duruş aynı anda doğru, meselâ demokrat olabilir.
Anayasa değişikliği paketine bakalım. Öngörülen, bir hükümet sistemi değişikliği. Parlamenter sistem olduğu iddia edilen bir sistemden, parlamenter sistem ile başkanlık sisteminin karması, adına cumhurbaşkanlığı sistemi denen bir siteme geçmek isteniyor. Buna karşı demokrat duruş nedir? Belki de bir değil birden çok ve çelişik görünen demokrat duruş vardır.
Diyelim ki Ayşe Hanım demokraside en önemli şeyin sert kuvvetler ayrılığı olduğunu ve getirilmek istenen sistemin bu şartı karşılamadığını düşünüyor. Bu yüzden bu teklife hayır diyor. Bu demokrat bir duruş mudur? Evet, öyledir. Buna karşılık Fatma Hanım demokraside en önemli şeyin seçilmişlerin bürokratların vesayeti altına girmemesi olduğunu düşünüyor ve getirilmek istenen sisteme bürokratik vesayetin önünü keseceği düşüncesiyle evet diyor. Bu demokrat bir duruş mudur? Evet, öyledir.
Durum buysa, tarafların birbirini demokrat olmamakla itham etmesi anlamsız. Meşru olarak tek yapabilecekleri şey, kendi düşüncelerinin daha doğru olduğunu öne sürmek ve ispatlamaya çalışmak. Bunu usulüne uygun olarak yapmak yerine birbirlerinin şahsiyetlerine saldırmaları, birbirlerine küfretmeleri ne haklılıklarını arttırır, ne de toplumda yapıcı ve yararlı diyalog kanalları açar.
Bu yüzden daha epeyce konuşacağımız bu meselede herkesi makul ve mutedil olmaya, yakıp yıkmamaya, edepli ve kurallı bir şekilde tartışmaya girmeye davet etmek, ilk yapmak istediğim şey. Umarım çağrım karşılık bulur. Şunu peşinen belirtmek isterim ki şahsen bu çağrıya uymayan kimseleri ciddiye de almayacağım, muhatap da kabul etmeyeceğim.