spot_img
Ana SayfaYazarlarSosyal medya ve kötülüğün sıradanlaşması

Sosyal medya ve kötülüğün sıradanlaşması

 

Biliyorsunuz, Dubai’den İstanbul’a sefer yapan bir uçak İran’da düştü. Bir Türk işadamına ait olan bu özel uçakta, mürettebat dahil 11 kadın bulunmaktaydı. Dramatik kazadan hiç kimse sağ kurtulamadı. Çoğu genç olan, hayatını kurmaya, evlenmeye, çocuk sahibi olmaya daha yeni hazırlanan kadınlar hayata veda etti.

 

Bu elim kaza hakkında sosyal medyada bazıları ahlâksız, iğrenç, mide bulandırıcı yorumlar yaptı. Ölenlerin inançlarını, hayat tarzlarını, Dubai’ye “bekârlığa veda” eğlencesi için gitmiş olmalarını diline doladı. Vefat eden insanları âdetâ yargısız infaza tabi tuttu. Böylece sosyal medya bir kere daha alçaklığa, iğrençliğe ve onlarla baş başa giden gizlenmiş korkaklığın yatağından taşmasına âlet ve sahne oldu.

 

Bu yorumları yapanlara ne tesiri olur bilmem, ama uygar ve barışçıl toplumların temel kuralını tekrar vurgulamak istiyorum. Hiçbir hayat tarzı kendiliğinden başka bir hayat tarzına üstün değildir. Hayat tarzlarının dinî veya seküler temelli (ya da görünümlü) olması bunu değiştirmez. Kimse kimseyi hayat tarzı tercihinden dolayı sorgulayamaz. Bir hayat tarzının başka birinin hayat tarzına aykırı olması, o kimseye söz konusu hayat tarzının sahibini yargılama hakkı vermez. Herkesin tek hakkı kendi hayatına bakmak, kimsenin kendisine karışmamasını istemek ve bunun bedeli olarak da başkasının hayatına karışmamak, müdahale etmemektir.

 

Bazı yorumcuların işi dinî sorgulamaya dönüştürmesi de dehşet verici. Kimin hangi inanca sahip ve inancının ne kadar sahih olduğunu ancak Allah bilir. Kişilerin inançları hiç kimseyi ilgilendirmez. Uygar toplum dinî inanç ortaklığına değil, beraber yaşama kuralları üzerinde mutabakata dayanır. Kimse kendisini Allah yerine koyup insanları yargılamaya kalkışamaz. Kamu otoritesi de bunu yapamaz. Yapmaya teşebbüs ederse vatandaşlar arasında ayrımcılık gütmüş ve meşruiyetini erozyona uğratmış olur. Vatandaşa müdahalede “ileri” giderse, insanların kamu otoritesine direnme hakkı doğar.

 

Bu tür alçaklıklara yeni şahit olmuyoruz. Alçaklar da alçaklıklar da her zaman vardı ve daima olacak. Ancak, sosyal medya bu davranışların âdetâ çığ gibi çoğalmasına ve eskiden asla olmadığı kadar görünür hale gelmesine zemin hazırladı. Sosyal medya, alçak ve korkaklara sahte isim ve hesaplar arkasından insanlara hakaret etme, küfretme, tehditler savurma imkânı sunuyor. İçinde zaten kötülük olanlar bütün kötülüklerini sosyal medya üzerinden topluma yansıtarak kötülüğü yaygınlaştırıyor ve sıradanlaştırıyor.

 

Sosyal medyaya ilişkin hukukî mevzuat henüz yeterince gelişmedi. Uygar toplumun ahlâk ve nezaket kuralları sosyal medya alanına sirayet edemedi. Sosyal medya öyle bir arena ki, orada kötüler her zaman avantajlı oluyor. Sosyal medyada kötüyle kötü olup mücadele etmek de gerçek hayatta olduğundan daha zor. Bunu son birkaç yılda çok sayıda alçakça saldırıya maruz kalmış biri olarak en iyi bilenlerdenim.

 

Ne olacak? Bu probleme kesin çözüm önerilerim olduğunu söyleyememem. Ancak hukukun gelişmesi, ister istemez benzer durumlara uygulanan kuralların buralara da sirayet etmesi şeklinde olacaktır. Başka bir deyişle, konvansiyonel medyada suç olan neyse, onlar herhalde sosyal medyada da suç olmalıdır. Gelgelelim bir toplumda hukukun sosyal ortamdan tamamen bağımsız olduğunu ve her probleme çözüm getirebileceğini sanmak da yanlış. İstediğiniz hukukî düzenlemeleri yapın; ahlâk ve vicdan yoksunu tipler bu tür alçaklıkları sürdürmenin yeni yollarını bir şekilde bulacaktır.

 

Allah’tan bu elim kazada hayatını kaybedenlere rahmet, ailelerine, yakınlarına ve sevenlerine ise başsağlığı ve sabır diliyorum.

- Advertisment -