1992 Kasımının ilk günü, Aydın Engin'le birlikte Cumhuriyet'te çalışmaya başladık. Ailelerimizle birlikte yurtdışından yeni dönmüştük. Aydın, Oya ve oğulları Ekim, 12 Eylül 1980 darbesi nedeniyle, 12 yıl yurtdışında yaşamak zorunda kalmışlardı. Aydın, Frankfurt'ta ekmeğini kazanmak için taksi şoförlüğü yaptı. O günleri, kendine özgü mizahıyla "Ben Frankfurt'ta şoförken" kitabında anlatır. Cumhuriyet'te ikimiz aynı odada çalışacaktık. Karikatüristlerden Kemal Gökhan ve rahmetli İsmail Gülgeç bize bir karşılama töreni yaptı. Herkesi çağırıyorlardı: "Bir TKP'liyle, bir Maocu aynı odada gelin görün" Aydın, 12 Eylül öncesi, TKP'ye yakın Politika'nın, ben de Maocu Aydınlık gazetesinin genel yayın müdürüydük. Zıt kutuplardaydık. Kendi geçmişimizi eleştirmiş, katı-otoriter örgütlenme yapılarından uzaklaşmıştık.
28 Şubat'ta hedefteydi
Aydın ve ben, 28 Şubat döneminde, Cumhuriyet'in sivri isimleriydik. 28 Şubatçılar, gazeteden atılmamızı istemişlerdi. İlhan Selçuk bunu geri çevirmişti. Aydın, dünya tatlısı esprili bir adamdır. Onunla çalışmak eğlencelidir. Musa Kart'a, başka gazetenin karikatürünü gösterir, "Senden daha iyi yapmış" der, mizahı başlatırdı. Musa da, bir köşe yazarını okur, "ne güzel yazmış, bizim gazetede böyle biri yok" diyerek karşılık verirdi. Atışmaların içinde çoğu zaman Hikmet Çetinkaya da olurdu. Aydın'ın siyasi bakımdan en net tutumu, şiddet konusundadır. Şiddeti ve terörü siyasi mücadelede kabul etmez, kesin bir tavır gösterir. Bu çizgisi hiç değişmedi. Cumhuriyet'e yönelik operasyon nedeniyle, Aydın sorguda. Orada da mutlaka espriler yapıyordur. Karşılaştığı saçmalıkları alaya alıyordur.