Eğer akıllılığı, gücü ve imkanları azami etkinlikte kullanmak olarak tarif edersek, Bahçeli’yi muhakkak ki son iki yılın en akıllı siyasetçisi seçmek gerekir. 15 Temmuz sonrasında, AK Parti’nin devrilmeyeceği ve bürokrasinin Gülencilerden boşaltılacağı açık hale gelir gelmez, Bahçeli’nin Erdoğan’a cumhurbaşkanlığı sistemini teklif etmesi ‘yaratıcı’ bir hamleydi. Böylece Erdoğan yeni koalisyonun taşıyıcısı haline gelirken, MHP de yeniden devlet mekanizmasına büyük bir dalga halinde girmiş oldu. Cumhurbaşkanlığı sistemi Meclis’in ve hükümetin işlevini büyük ölçüde buduyor ve uygulamada iktidarı ‘başkan’ ile bürokrasi arasında paylaştırıyordu. Böylece Bahçeli hükümetin parçası olmadığı halde siyasi risklerini taşımadığı bir iktidarın doğrudan en büyük yararlanıcısı, ana ortağı olabilecekti.
***
Birçokları ‘bu kimin aklı’ diye sorsalar da, sonuçta şimdilik krediyi Bahçeli’ye vermemiz gerekiyor. Nitekim MHP lideri bir yıl önceki hamlesinin tesadüfi olmadığını bugünlerde bir kez daha kanıtladı. Bahçeli ne kendisinin ne de MHP’den bir başkasının cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olmayacağın ve Erdoğan’ı destekleyeceklerini açıkladı. Üstelik bunu herhangi bir ittifak anlaşması yapılmadan söyledi. Diğer deyişle pazarlık yapmaktansa Erdoğan’ı manevi borç altında bırakmayı tercih etti. Bu da akıllıca, çünkü yüzde beşe inmiş bir partinin pazarlık gücü fazla olmamakla birlikte, yüzde elli gerektiren bir seçimde yapabileceği marjinal katkı çok hayati olacak ve Erdoğan’ın bu katkıya ihtiyacı var. Dolayısıyla Bahçeli pazarlıktaki ilk teklifi yapmamayı sağlamış oldu. Şimdi Erdoğan Bahçeli’nin cömertliğine karşı bir öneride bulunacak ve Bahçeli de asıl teklifini kapalı kapılar ardında yapma imkanı bulacak.
Tabii Bahçeli söz konusu cömertliği yaparken işi ideolojik olarak sağlama almayı da ihmal etmedi. Grup toplantısında terörden haçlı heveslerine, Kudüs’ten Kerkük’e, PKK’dan IŞİD ve Barzani’ye bir yelpaze çizerken, hepsini Arap Baharı ve Gezi olayları üzerinden 15 Temmuz’a bağladı. Sonunda ‘bu milletin’ hiçbir kumpasa boyun eğmeyeceğini söylerken de sözü Erdoğan’ın kendince muhtemel rakiplerine getirdi.
Abdullah Gül’e de gönderme yaparak, Erdoğan’ın muhafazakar kesimden çıkabilecek her türlü rakibinin anlatılan o devasa komplonun parçası olacağını ima etti. Herhalde Erdoğan bu ‘yüce gönüllü’ alicenap jesti karşılıksız bırakmayacaktır. Ama Bahçeli işi sağlama da aldı… “Yenikapı diye başlayan bir ruhla, hareketle anayasada ve halk oylamasında beraber hareket ettiğimiz, bütün kurum ve kurallarıyla uygulamasına öncülük ve önderlik yapan partiyle beraber sonuç almanın Türkiye’nin hayrına olacağı inancındayız” dedikten sonra erken seçime karşı olduklarını, Erdoğan’a verilen desteğin ise 2019 ‘dan sonraki beş yıl için geçerli olacağını, “yeni sistemin iyice kökleşmesi ve kalıcı hale gelmesi için milli ve tarihi sorumluluk kapsamında süren iş birliğinin, doğacak ahlaki ittifakın gereğini gönül huzuruyla yapacaklarını” belirtti.
***
Görünüşte karşılıksız, ‘millet hayrına’ bir öneri sundu. Ama Erdoğan’ı hem kendi çıkarları hem toplum karşısındaki görünümü açısından epeyce dar bir alana sıkıştırdı. İki lider arasındaki benzeşirlik ve hedef birlikteliği, aralarındaki güç farkına rağmen ikisini giderek eşitliyor. Nitekim Bahçeli’nin Erdoğan’ı AK Parti içinden gelebilecek eleştiri ve muhalefete karşı koruma kaygısı da son derece gerçekçi. Çünkü öyle bir ihtimal MHP’nin de, liderinin de siyaset sahnesinden düşmesi anlamına gelebilir. Bahçeli AK Parti içine ‘sarkan’ politikası ile bir yandan Erdoğan’ı AK Parti’den ziyade iktidar koalisyonunun yanında tutuyor, diğer yandan da kendi ‘bekasını’ sağlama almaya çalışıyor.
Ülkenin siyasi tarihi yazıldığında son iki yıla damga vuran şahsiyet olarak Bahçeli’nin öne çıkacağından kimsenin kuşkusu olmasın. Hem güç asimetrisine karşı partisini iktidarda tuttuğu, hem de siyaseti yeniden devlet alanına taşıyarak sistemin tahkimine hizmet ettiği için…