Bu makale Metaverse yazılarım dolayısıyla bahsettiğim bilinç meselesine dair.
Başka yerlerde de defaatle söyledim: Dilde sadeleşme, yapanların niyetlerinin ve bilgilerinin dışında Türkçeyi zenginleştirmeye yaradı. “Osmanlıca”cı yaşlı ve genç kuşak hemen itiraz etmesin! Bu zenginleşme Türkçedeki “Osmanlıca” kelimeleri koruduğumuzda söz konusu oluyor. Çün ki “Osmanlıca” kelimeler yerine sadeleşme ile getirilenler genellikle farklı anlam taşıyorlar. Genellikle dememin sebebi hataya düşmemek için. Aslında hepsi farklı demek isterdim. Ama bunu söylemem için hepsine tek tek bakmam gerekir. Bu da bir insanın hem sabrını hem de gücünü aşıyor. Biliyorum çün ki birer deneme yapmış ve ‘özgürlük ile hürriyet’ arasındaki farkı bir kitap yazarak (Özgürlükten Kurtulmak!), ‘hüvviyet ile kimlik’ arasındaki farkı da bir makale yazarak ortaya koymaya çalışmıştım. Çok yorucu bir süreçti.
Şimdi konumuza gelelim. Ben de insanla, yapay zekayla ilgili makalelerimin büyük kısmında bilinç, bilinç diye yazıp durdum. Sonra birden şuur kelimesiyle arasında farkı merak ettim ve şaşırtıcı sonuçlara ulaştım. Ulaştığım sonuçlar elbette tartışılabilir. Aklım bu kadarına erdi. Takdir sizin!
Kestirmeden söyleyeyim: Bilinç kelimesi bilmekten geliyor. Şuur ise Arapça kökenli bir kelime ve anlamı farklı.
Konuya girmeden şunu da söyleyeyim: Bir kelime yeni dilde, geldiği dilden farklı bir anlam kazandıysa o kelime artık bence yabancı kelime sınıfına dahil edilemez. Bir örnek vereyim, şimendifer. Bence bu kelime kesinlikle Türkçe. Türkçedeki anlamı tren. Ama Fransızcada demiryolu (chemin de fer). Şimendifer kelimesi için neden yabancı değildir diyorum. Çün ki bir Fransıza tren manasında şimendifer deseniz yüzünüze bakar, mevzua Fransız kalır. Bu örnek gibi tonlarcası şu kitapta var ve okuması çok eğlenceli: Sermet Sami Uysal, Türkçe’de Yaratılan “Fransızca” Sözcükler ve Türkçede Anlamları Değiştirilen Fransızca Sözcükler (YKY).
Bunun gibi Osmanlıca kelimeler içinde yer alan bir çok Arapça ve Farsça kökenli kelimeler de artık Türkçe. Bu kelimeleri Araplara ve Farisilere söylediğinizde ya hiç anlamıyorlar ya da bir anlam yükleseler de yükledikleri o anlam sizin verdiğinizden farklı oluyor. Mesela mektep, kütüphane veya parlamento manasındaki meclis. Bunlar gibi o kadar çok var ki. Say say bitmez. Ha hemen söyleyeyim meclis kelimesinin Arapçada parlamento manasında kullanılması da Osmanlı’yla oldu. E doğal süreç. Osmanlı münevveri parlamento kelimesine karşılık bulmaya çalışırken cülus, celseden mülhem meclis dedi. Araplar da ilk parlamento tecrübelerini İstanbul’da yaşadıklarından meclis kelimesini alıp kendi dillerine bu manasıyla taşıdılar. Bu da bir kelimenin Türkçe sayılmasının gerekçelerinden biridir. Benzer bir çok örnek Bernard Lewis’in (1916-2018) makalelerinde bulunabilir.
Bu yüzden ister Arapça, ister Farsça kökenli olsun bu kelimeler dediğim şartlardan birini yerine getiriyorlarsa yabancı kelime değillerdir, boşuna artık karşı çıkmayalım bu sözcüklere.
Evet konumuza dönüyorum, Bilinç kelimesi bilmekten geliyor. Şuur ise Arapça kökenli ve anlamı farklı. Şuur birden bire dolayımsız kavramak. Şuur şiirle aynı kökten geliyor. Sezgi ve ilhamla ilgili. Bilinç ise bilmekle alakalı. Bilmek malum üç boyutludur: nelik (tanım), nasıllık (tarif), niçinlik (işlev). Yani bilinçte şuurun aksine aşama ve dolayımlı kavrama sözkonusu.
Bilince örnek vereyim. Mesela bir kedi bir kaşığa veya bir ciğere baktığında sahip olduğu bilincinin düzeyi bu üç boyuta bakılarak karar verilir. Nitekim kedi bir ciğere baktığında ciğerin tanımını ve tarifini yapamaz. İşlevi de onun için sadece doyurmaktan ibarettir. Uzanamasa bile ona murdar diyemez! Bir ciğerin tanım ve tarifini yapmak için mahiyetini bilmek lazımdır. Sonra da idrak etmek. Benim gibi insan bilimleriyle uğraşan biri mesela bir organ olarak ciğerin tarifini tam ve işlevlerininse bir kısmını bilmesi mümkünken tamamını bilmesi, anlaması ve idrak etmesi için bir uzmana ihtiyaç duyar. Sonuçta tam idrak eder mi çok şüpheliyim. Dinler, okur “ha peki’!” der geçiştirir, büyük ihtimalle.
Nelik, nasıllık ve niçinlik boyutları tamsa bu durumda bilinç tamdır deriz. Her durumdaki bilinç seviyemiz bizim kendimize ve çevremize yönelik bilinç seviyemizi belirler, özetle.
Bazen bilinçle idrak karıştırılır. İkisi farklı. Hatta bir de idrac var. İdrak (derk etmek) adım adım dibe kadar inmek, dibine kadar bilmek demek iken idrac derece derece yukarı kadar çıkmak, bir de aslında olmayanı ilave etmek demek. İnsan, somut veya soyut bir nesneyi zeka yoluyla soyutlama yaparak, zihninde temsilleyerek idrak eder. Eğer idrak sadece kavram ve imgeler içerir yargı içermezse buna da tasavvur, kavram ve imgeler yanında olumlu ya da olumsuz bir yargıyı da içerirse buna da tasdik denir.
Sadede gelelim:
Bu durumda yapay zekalı robotta bilinç olur mu sorusu en azından benim için anlam kazandı. Cevabım evet kesinlikle olur. Yapay zekalı robotlar zekalarıyla adım adım (derk ede ede), derece derece ilerleyerek hem tasavvurda hem de tasdikde bulunabilirler.
Buna rağmen yapay zekalı robotta şuur olur mu sorusuna cevabım sanırım menfi olacak.