Ana SayfaYazarlarBilinçaltı

Bilinçaltı

Bir ev değil, başaşağı bir şehir burası.

Şehir de değil belki,

Yerin yedi kat dibinde

Şehir büyüklüğünde bir müze.

 

Ne bekçisi var ama, ne bakıcısı,

Ne de ziyaretçisi.

Bir karış toz içinde yer gök,

Cirit atıyor evlerde, sokaklarda,

Tapınaklarda beyaz fareler.

 

Nasıl atmasınlar ki,

Dur durak bilmeden fare doğuruyor,

Ve doğura doğura

Halkına bölünüyor şehir,

 

Şehirle birlikte,

Çatal kuyruklu, sekiz kanatlı ruhum,

Şu, benim ihtiyar Beyaz Fare de

Bölünüp dağılıyor gün gün

Yeri göğü dolduran ikizlerine.

 

Yeni doğanlara beşik yetireyim derken

Beşik ve salıncak ustaları

– Sessizliğin müteal dudakları

Bariton örümcekler –

Minarelerden minarelere

Her gün bir kat daha, bir kat daha,

Görülmemiş güzellikte

Ağlarla kaplıyorlar göğü.

 

Aman öyle güzel beşikler,

Öyle alıp götüren

Ve alıp götürdüğüne

Kendini de, nerden geldiğini de

Öyle çabuk, öyle kendinden geçirerek

Ve sonsuza kadar

Unutturan salıncaklar ki,

 

Hani onlardan birine

Şöyle bir uzanıp sallanayım desen,

Sen sallanırken, bordana vuran,

Güverteni yıkayan dalgalar

Kıyamete kadar uyutuverirler

Dipsiz kucaklarında seni…

 

Sen de, albaştan yeniden

Yaşarsın rüyalarında,

Ölümün sofrasından artan

Ve hayatın altına süpürülen

Kırıntı, döküntü ne varsa

Âdemden beri.

 

18 Kasım 2015

 

- Advertisment -