Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Ben HDP’yi yönetenlere terörist dedim. Ona oy verenler yurttaşımdır” açıklamasını birkaç gündür tekrarlıyor. Binali Yıldırım, İstanbul’da karşılaştığı Kürt seçmelere, “Etnik kimliğinizle gurur duymalısınız” diyor.
Bu seçimlerde HDP, muhalefetin güçlü olduğu yerlerde, muhalefet adaylarını destekliyor. Bu tavrıyla, bazı önemli illerde iktidarı zorluyor. Adana, Mersin, Antalya, Bursa bu illerden birkaçı. Ankara da eklendiğinde tablo ciddileşiyor.
“Teröristlerle işbirliği”
Bu ihtimali gören Cumhur ittifakı, HDP’yi hedefe aldı. CHP’yi, “teröristlerle işbirliği yapmakla” suçladı. Dil giderek sertleşti. Kürtler bu suçlamanın toptan kendilerine yöneldiği duygusuna kapıldı. AK Parti taraftarı Kürtler de, durumdan rahatsızlıklarını dile getirdi.
HDP’li seçmenin gönlünü kazanmanın önemi, her geçen gün daha fazla hissediliyor. Dışlayıcı dil, Kürt seçmenleri kazanmayı hedefleyen sözcüklere bürünmeye başladı.
Suriye’nin kuzeyinde özerk bir Kürt oluşumuna, son dönemde, başta ABD olmak üzere Rusya’nın da sempatiyle yaklaşıyor. Türkiye ise bunu bir bölünme tehdidi olarak değerlendiriyor.
HDP'ye oy veren geniş kesimler, Suriye’deki Kürtleri yakın akrabaları olarak görüyor. Onların kaderiyle ilgileniyor. Bu işin bir başka boyutu, bölgedeki YPG-PYD yönetimi ile PKK’nın işbirliği.
Bu işbirliğini, (ABD ve Rusya dahil) dünyanın büyük kısmı, bir sorun olarak kabul etmiyor. HDP, bu denklemin ortasında yasal varlığını sürdürüyor.
HDP’nin PKK ile bağlarını koparması ve kendi başına harekete edebilme yeteneği ise şimdilik gerçekçi bir olasılık gibi görünmüyor. Sabırlı ve gelişmiş bir demokrasi sürecine ihtiyaç bulunuyor.