Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIErdoğan’dan Yargıtay’ın onadığı hapis cezası ve siyaset yasağına tepki

Erdoğan’dan Yargıtay’ın onadığı hapis cezası ve siyaset yasağına tepki

“Siyasi rakiplerimiz ve kendilerini iyi bilen güç ve çıkar odakları, seçim sandıklarında karşımızda duramayacaklarını, önümüzü kesemeyeceklerini iyiden iyiye anlamış olmalılar ki böyle bir yola başvurdular. Bu odaklar, ne yazık ki hepimizin ihtiyacı olan hukuku, kendi küçük ve çıkarcı düşüncelerine alet etmekte bir sakınca görmediler. Adalet gün gelecek yargıyı siyasallaştıranlara da lazım olacaktır. Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur. Çünkü biz şaşmaz ve değişmez adalet ilkelerine inanıyoruz.”

“Maalesef son zamanlarda yargı kararlarının üzerine siyasetin gölgesinin düştüğü şeklinde bir izlenim kamu vicdanını yaralamaktadır. Bu da göz bebeğimiz gibi korumamız gereken demokratik hukuk devleti ilkesini zedelemektedir. Ülkemizde demokrasi giderek bir seçim metoduna dönüştürülmektedir. Halbuki demokrasi sadece seçimlerden ibaret değildir; aynı zamanda yargı ve yargıç bağımsızlığı demektir. Eğer bu iki bağımsızlık çiğnenirse demokratik bir görüntü altında baskıcı bir düzen kurulmuş olur. Hukuk herkese lazımdır. Demokrasi, hukuksuz yaşayamaz. Şimdi vatanseverlik demokrasiye sahip çıkmaktır.”

“Her şeyden önce bugün kendi ülkemde böyle bir konuşma yapmak zorunda kaldığım için üzgün olduğumu belirtmek istiyorum.

Çünkü güneş gibi açık hakikatleri savunmak zorunda olmak, bir insan olarak beni üzüyor. Fakat bilinmelidir ki üzüntüm kişisel bir üzüntü değildir. Bu ülkenin başına getirilenlere üzülüyorum.

Mafyalaşmanın, çeteleşmenin, kokuşmuşluğun dibe vurduğu bir ortamda; benim yolsuzluktan değil, cinayetten değil, kul hakkı yemekten değil, sadece ve sadece okuduğum bir şiir nedeniyle ceza almam, beni değil, sadece bu ülkenin hukuk anlayışını küçültür. Bu ceza milyonların bana olan güvenini değil, adalete olan güvenini sarsmıştır.

Yargının üzerine siyaset gölgesinin düştüğünü uzun zamandan beri, kapatılan partilerden, içeri tıkılan düşünce ve siyaset adamlarından, aydınlardan, gazetecilerden dolayı zaten biliyorduk.

Siyasi rakiplerimiz ve kendilerini iyi bilen güç ve çıkar odakları, seçim sandıklarında karşımızda duramayacaklarını, önümüzü kesemeyeceklerini iyiden iyiye anlamış olmalılar ki böyle bir yola başvurdular. Bu odaklar, ne yazık ki hepimizin ihtiyacı olan hukuku, kendi küçük ve çıkarcı düşüncelerine alet etmekte bir sakınca görmediler.

Adalet gün gelecek yargıyı siyasallaştıranlara da lazım olacaktır. Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur. Çünkü biz şaşmaz ve değişmez adalet ilkelerine inanıyoruz. Çünkü biz kamu vicdanı denen ve asla yanıltılamayan değerin farkındayız.

Adalet! Evet, adaletten bahsediyorum. Toplumdaki ortak paydalardan en önemlisi olan adalet duygusunu yaraladığınız zaman, yalnızca haksız mahkûmiyetlere yol açmış olmazsınız. Bu ülkenin hukuki geleceğini, bu milletin vicdanını da yaralamış ve kanatmış olursunuz.

Bu kararı ve düşünce özgürlüğü kapsamındaki diğer yanlış kararları kendi çocuklarınıza izah edemezsiniz. Yaşadığımız dünyaya izah edemezsiniz.

Çünkü herhangi bir zamanda, herhangi bir kimseye yapılan adaletsizliği; şimdiye kadar hiçbir hukuk anlayışı, hiçbir yönetim, hiçbir güç odağı meşrulaştıramamıştır.

Dünya değişmiş. Ama bizim ülkemizin insan hakları ve demokrasi arayışında geldiği noktaya bakınız.

Şiiri suçluyoruz, düşünceyi dışlıyoruz, özgürlükleri askıya alıyoruz. Sonra da dünya, insan hakları konusunda, düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda bizi neden beğenmiyor diye şikâyet ediyoruz.

Bu yasaklarla nereye kadar gidebilirsiniz? Hangi gerçeği yasaklarla örtebilirsiniz?

Bu ülkede halk ve onun vicdanı, halkın iradesi, halkın değerleri ve talepleri ne zaman dikkate alındı ki? Sokaktaki insanların yani kimsesizlerin yani garip gurebanın beklentileri, ümitleri, özlemleri, tepedeki bazı anti demokratik unsurlar tarafından hep yok sayılmadı mı?

Ama bu böyle gitmez. Zira biz, zorbalığa ve baskıya değil, özgürlüğe ve millet iradesine inanıyoruz.

Bugün gelinen noktada karanlık güç ve iktidar ilişkilerinin şekillendirdiği bürokratik ve idari mekanizmanın, nihayetinde yargıyı da etki alanına almış olması söylediklerimizi bir kere daha haklı çıkardı.

Ülkemizdeki sıkıntıların sebebi okunan bir şiir değildir, özgürlük talepleri değildir, düşünen ve konuşan insanlar değildir. Bunun sebebi, baskıcı ve totaliter anlayışlardır. Bunun sebebi ülkenin maddi ve manevi değerlerini yağmalama isteğinden gözü dönmüş ve artık hiçbir hukuki ve insani sınır tanımayan mafyatik yapılanmalardır.

Fakat tekrar ediyorum: bu yol, yol değildir.”

(Bu yazı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken 1997’de Siirt’teki mitingde okuduğu şiir nedeniyle 1998 yılında aldığı hapis ve siyasi yasak cezası sonrası yaptığı konuşmalardan derlenmiştir.)

- Advertisment -