Ana SayfaYazarlarBurası Kafdağı, ne işiniz var sizin burada?

Burası Kafdağı, ne işiniz var sizin burada?

 

Darbeler tarihi ve toplumsal altüst oluşlar bir de çocuklar gözünden yazılabilse, ne iyi olurdu. 

 

Ve şarkılar hatırlansa, bütün darbeler, girişim düzeyinde kalanlar, yarı buçuk darbemsi olanlar, muhtıra fonundaki şarkılar… 

 

27 Mayıs malum, ‘olur mu böyle olur mu/kardeş kardeşi vurur mu/Kahrolası diktatörler/Bu dünya size kalır mı?’ Şimdi ancak yaşı yarım asrın üstünde olanlar bilir. Tuna Nehri Akmam Diyor’dan tornistan. 

 

İlk darbede beş yaşında olsam da, Menderes’in asıldığını sabah kahvaltısında radyodan dinleyen annemin gözyaşlarını unutamadım. 

 

Bayar ve Menderes’in evlatlarına reva görülen acıları büyüyünce anlayacaktım. 

 

12 Mart muhtırasında ses soluk yok sanki, protest müziğin yeşermekte olduğu o yıllarda, Türk popunun, yabancı şarkılara Türkçe söz yazmanın rüzgarı eserken, Ruhi Su’nın sazı sesi, Selda Bağcan,halk ozanları, koca Veysel, ardısıra Fikret Kızılok sesiyle türküleriyle fon oluşturuyordu.(Bkz: Sonradan da gelse, bestesi ve sözleri muhteşem şarkısı, ‘Süleyman Hep Başbakan) 

 

Lisedeydik, gizli gizli yazıp, dip köşe sakladığım günlüğüme yazıyordum, hikayemizi, yıllar sonra kitaplaşacağından habersiz…Mahalle çocuklarının Demirkırat’çılık, Altıokçuluk oyna dığını hatırlarım. Altıok’un genel başkanı rolüne bir kız talip olunca, oğlanlar oynamaktan vazgeçmişti.Öteki partiliyi oynayan, ananesi ilkin DP sonra AP’li olan oğlandı. 

 

12 Eylül Hasan Mutlucan’ın kolbaşısının kıratının şahlanmasıyla geldi.Sonrasında hayatımız hep marş ve haz’rol oldu… 

 

12 Eylül çocukları darbe günü in cin top oynayan sokaklarda cinlerle top oynuyordu. Ne araba vardı tehlike yaratacak, ne de tanklar. 

 

Elbet 12 Eylül çocuklarından bazıları yaşı büyütülerek ipe çekiliyordu, anası belli, babası elli olanlar tarafından… 

 

Kardeş Türküler’in 12 Eylül şarkısı, Grup Yorum’un Eylül’ü, Grup Şiar’ın ‘Faşist Cunta İşbaşında’sı, Mor ve Ötesi’nin Darbe’si, Kramp’ın ‘Lan, N’oldu?’ su, darbe sonrası şarkıları. Adı gerekmez bir kadın hanende, üniforma giyerek, gözlerini süzerek   ‘Türkiyem Türkiye’m cennetim’ i  önce paşasına sonra bize  söylerdi. Duman’ın ‘Masal’ı, Cem Karaca’nın ‘Raptiye Rap Rap’ı nasıl anılmaz? 

 

12 Eylül darbesinin içinden geçen tek sivil olarak, Uşak’ta yollar kapatıldığında,arabada bir yaşındaki kızımın elindeki Fuar’dan alınma yılan balon patladığında, askerin tüfeğin namlusunu , vurma kastıyla bir bebeğe nasıl çevirdiğini gördüm, kızımı bağrıma bastım, o anlamadı, vurulmadı da, ama, benim kalbimde hala kanayan yara açıldı. 

 

’Burası Kafdağı, ne işin var senin burda?’repliği ile sahne alıyor, Mutlucan, türküsü ile darbe sözcüsü yapılmak istenmeden önce. 

 

Fetö  beddualarına ve konsey bildirisine bir  beste iliştirmeyi atladı… 

 

Ne o öyle ‘Yurtta Sulh Konseyi’? 

 

Köprüye tankları çektiren albay, sonradan elbise dolabında yakalanmış…Gel de gülme. Ne diyor bunu gören çocuklar acaba? Saklambaç mı oynuyor bu asker? Kim ebe, kim sobe anne?   

 

15 Temmuz gecesi şahitlerinden kendi çocuklarını da yazarken, Halime Kökçe, oğlunun koşa koşa yanına geldiğini, ‘anne, köprüyü askerler kapatmış, haberlerde darbe diyorlar. Darbe ne demek?’ diye sorduğunu anlatmış. Kendi gazetesine geçip, eve telefon açtığında, kızı, yerlerden kurşun topladığını, eve geldiğinde annesine göstereceğini’ söylemiş. 

 

Cumhurbaşkanı Marmaris’teki otelden ailesiyle birlikte ayrılırken, yanındaki torunlarının aklından, kalbinden kimbilir neler neler geçti? Silinmez yaralar açtı, o uçuş çocuklarda.  

 

Bombalanan ilk yerlerden olan Özel Harekat Komutanlığı lojmanlarında bahçede oynayan çocukların gökten yağan bombaları görünce kapıldıkları korku, annelerinin onları kucaklayıp kaçırması, lojman içinde maruz kaldıkları ateş, yıkılan binalar ve verilen onca şehide tanık olan küçücük çocuklar peki?… 

 

Bütün kanallarda ve sokaklarda durmaksızın izlenen, konuk oyuncusu olunan bu dehşet filminden sonra hangi çocuğun rüyası bütün, uykusu deliksiz olabilir? Başta çocuklar, bütün topluma, siyasiler ve askerler dahil, rehabilitasyon hamlesi gerekir bence… 

 

Edepsizlik , nesep’sizlik ve hainlik sağaltılabilir mi? Hangi ilaçla? 

 

Başbakanın torununun sorusu gibi, insanın içini cız ettiriyor darbenin çocuklara ettiği gölge, yaptığı hasar…’Dede bunlar bizim askerlerimiz değil mi?Niye bize ateş ediyorlar?’ diye sorunca, bir şey diyemiyor, ne desin?Siz olsanız ne diyebilirdiniz? 

 

Elindeki üç taşla, tanka direnen genç adam, hani iki ayrı tankın iki kere ezdiği…Hastanede tebessüm ederek birkaç tümce ediyor,’ üç taşım vardı yalnızca’, diyor.İlk tank öfkeyle altına almak için ilerliyorken, bedenini ortalıyor, zarar veremeden üstünden geçiyor, kaç tonluk koca tank…Hemen ardından gelen tankın paleti altında kalıyor. 

 

Mektep (!) arkadaşları, kırbaççılar, yüksekten uçtuğunu sanan kanadı yoluk, yorgun kartallar, ‘bu memleket bu basın bu demokrasi bizden sorulur mirim’ciler, ‘sıkın, çakın, yaylım ateş açın, Kenan Evren ol, yeni oyun kuruyoruz, elebaşı benim, sen de kuyruğuma takıl, öldürmeyi emrediyorum lan, emre uymayanı ben vurucam’ cılar… 

 

Hepiniz gördünüz mü efenim, ananızın örekesini? 

 

Ananız iyi dokumacı ya, siz gibi paspası dokumuş, öreke tığı diyorum, sivridir, tıkın gayrı uygun bi yerinize, kulağınıza felan…Duyamadım, ne dediniz? Görgü kuralları mı, kibar konuşma mı? Yesinler sizin steril vatanseverliğinizi, şahane darbe şakşakçılığınızı… Anası bellenirken Napoliten tango çalıp, hain düşman al sana bomba mı diyecek bu millet?  

 

Mızıkçılık edip saçmalayıp duran aziz ve necip Nişantaşı bilirkişileri, dandik oyununuza az ara verip, toplayın kendiniz gibileri, taşlanmadan, tükürülmeden oynayabileceğiniz bir mahalle bulursanız eğer, ve kurabilirseniz eğer, kurun yeni oyunlar, dandik makamdan ülke sevmecilik ve hariçten gazel atmacılık oyunu, oynayın… 

 

‘Erdoğan ve AKP iktidarı 15 Temmuz sonrası sürecin şu ilk etabında en kazançlı taraf olarak görünüyor’…diyorsa , siyaset borsa yorumcusu, ama, yaptığı analiz, okuyanı donduruyor. 

 

Biri  ‘Erdoğan kurtuldu, Türkiye battı…’ yazabiliyor. Diğeri  ‘darbe çare mi,’ diyor, yatırıp kıtır kıtır kesmedikten sonra, di mi ?   ‘Cihatçı güruh ve ak saldırganlar’ hem kırbacı bastı, hem linç etti zavallı erleri, öyle mi madame?Kırbaç faslı ne kadar doğru, bilemeyiz, ama, üzülmeyiniz, öpersiniz geçer… 

 

Fanteziye gel…Haklısınız siz de mahallenizdeki tırsak  abiler-ablalar gibi kışladan tank sesiyle yahut seçim sandığıyla gelen sivil darbe karşıtıydınız, ah nasıl unuttuk? Zat-ı aliniz yurt dışına çıkıp nefes alırken, burada herkes stadyumlara doldurulup, elleri sıkılıp, yanağına asker öpücüğü konduruluyordu, lütfen siz de bunu unutmayınız madame… 

 

Eğitim şart, eğitim…Haklısınız. Bembeyaz Türk olmadıktan sonra, ağzınızla kuş tutsanız nafile…Bakın biz hocayız, bembeyazız, kitapları  yutmuşuz, darbenin nicesini görmüşüz, saftan safa koşmuşuz, bize mi yakışır düşünmek, karar vermek, ülke yönetiminden kimilerine el çektirmek, size mi? Darbeler bize mi düşer, size mi? Bu köprü hangisi , Malabadi köprüsü mü, Sır’at köprüsü mü? Altının sınandığı mihenk taşı, bu yaşadığımız günler. Kim çakma, kim dandik, kim suskun ama sahici biliniyordu zaten,  şimdi asalet onaylanacak… 

 

‘ Aaa, yeter artık ama, sizi bu oyunda oynattık işte, on beş yıldır , yeter, siz  Umre’ye falan gidin, artık direksiyona bizi geçirecekler, did you understand?’  

 

Halk yanıt veriyor, ‘hııı hııı, hey’ye…Yürü, anca gidersin.’ 

 

Erdoğanı vuracak elebaşı tümgeneral  idamlık suç işlediğini kabul ediyor,’ eşim beni boşasın diyor, çocuklarım da soyadını değiştirsin.’ Kendi de değiştirsin, ateşi çoktan söndü çünkü, külde kıvılcım bile değil artık…Çocuklara reva görülene bakın…Hem babadan ol, hem adından, hem gölgesinden… 

 

Ekranda küçük direnişçiler var, ‘dedeciğim ben de direnişteyim’ yazılı afiş önünde, gülüyorlar. 

 

15 Temmuz  girişimi sonrası meydan nöbeti tutan halk (l’de inceltme ve fıstıki yeşil vurgusu yok, dangadanak halk, bütün ağırlığınca!) Batman’da meydanda demokrasi nöbetinde sabahlayan vatandaş, uyuyakalan yavrusunu, ki en fazla üç yaşında, yere yatırmış, üstüne gecenin serinliğinde üşümesin diye bayrak örtmüş… 

 

Şerife Boz, dört çocuk anası korkusuz kadın koşa koşa caddeye çıkıp bağırıyor, ikinci akşam ,Taksim meydanına gitmek için,eşini telefonla arayıp, ‘kamyonla oraya geliyorum’ diyor! 

 

Mahalleden çocukları toplayıp, komşusunu da muavin diye çağırıp, basıyor gaza.’Dur dedik darbeye’, diyor, gülümseyerek. Eşi de onunla gurur duyduğunu söylüyor, onu tanımayan başka kadınlar, kendisiyle gurur duyduklarını söyleyip, sarılıp öpüyor. Koca hafriyat kamyonuyla Taksim meydanına çıkan bu ana, direniş kadınlarının simgesi oluyor, kurtuluşun Şerife bacısı gibi. Komşusu Sema Tutar, başı açık, çağdaş giyimli, muavin koltuğunda, ‘Çocuklarımız için, torunlarımız için daha güzel bir Türkiye için çıktık dışarı’diyor kamyon şoförünün muavini… 

 

Kamyonun tepesinden sarkan gençler, çocuklar, açık kapalı farkı yok, güzel bir gelecek sözkonusu, tek gerçek bu, şoförle muavini için, herkesin evladı onların evladı, gün birlik günü… 

 

Çocuk ulusu büyüklerden daha fazla acıya, yok ve yoksunluğa mahkum edildi, yarım yüzyıldır.

 

Ne çok çocuğun boyuncuğu büküldü, nicesinin ömür perdesi erken kapandı, ne acılara müstehak kıldık, yurtsuz yuvasız bıraktık… 

 

Ülkesine kast eden, çıkar hırsı boyundan aşmış, ruhu kara, eli kanlı hainler güleceğine, eller üstümüze güleceğine, varsın çocuklar gülsün. 

 

Onlar güldüğünde güler çünkü, bu ülke ve bu dünya… 

 

- Advertisment -