Ana SayfaYazarlarBüyük politika

Büyük politika

Çözüm Süreci’nin AKP açısından dramatik bir anlamı var. Kamusal alanı çoğullaştırma, rejimi demokratikleştirme ve toplumsal ilişkileri normalleştirmek üzere merkeze yürüyen bu hareket, yoğun bir muhalefet cephesiyle karşılanmıştı. Ortaya çıkan kavga ortamında kamusal alan ister istemez çoğullaşırken, rejim de bir miktar demokratikleşti. Ancak toplumsal barışı engelleyen yapısal farklılıklar ‘siyasileşti’ ve AKP karşıtlığı bunun üzerinden mobilize edildi. AKP yönetimi bu barış açığının iktidarın meşruiyet zeminini kırılganlaştırdığının farkındaydı. Kürtlerle barış bu açıdan bir ‘tamir’ işlevine, toplumun bütününe hitap eden bir bütünleşme ivmesine karşılık gelecekti.

 

AKP Kürtlerle barışı bir ‘büyük politika’ olarak gördü… Türkiye devletinin zihniyeti ve refleksleri düşünüldüğünde gerçekten de öyleydi. Ancak demokratik çizgide rakipsiz kalınması AKP’yi bu ‘büyük politikanın’ tek öznesi haline getirirken, kolaycı bir çizgiyi de öne çıkardı. İktidar bu süreci temposunu kendisinin ayarladığı, siyasetin diğer alanlarındaki ihtiyaçlarla dengede tutacağı, içeriğini ve yönünü belirleyerek her alandaki tüm hedeflerine ulaşabilmeyi mümkün kılacak bir politika olarak değerlendirdi.

 

Ne var ki AKP bu açılımı demokratik değer sisteminin radikal bir biçimde değiştiği ‘post modern’ bir dünyada yapmaya çalışıyordu. Rejimin arkaik devletçiliğiyle mukayese edildiğinde çok önemli bir sıçrama olan Kürtlerle barış arayışı, dünyanın yeni ruh halinin gerekleriyle mukayese edildiğinde çoğu zaman yetersiz kaldı. AKP orta bir yol tutturmayı denerken kendisinin bu sürecin tek ‘öznesi’ olduğu kabulüne fazla yaslandı. Gerçekten de diğer siyasi partilerin iler tutar tarafı olmadığı gibi, Kürt siyaseti de ne yeterli ciddiyete ve samimiyete sahipti, ne de güvenilir bir muhataptı. İlave olarak bütün bunlar bir sosyal zemin üzerinde yaşanıyordu. AKP de kendi arka planı olan milliyetçi muhafazakâr kesimi dikkate almaya çalıştı. Ama Kürt sosyolojisine yönelik yaklaşım yüzeysel kaldı… Bu coğrafyanın verilen hizmetin ‘kıymetini bileceği’, AKP’nin samimiyetine inanacağı düşünüldü. Nitekim Kürtler hizmeti takdir edip AKP’ye de inanmak üzere baktılar. Ama hayat sürekli yeni sınavlar üretti ve iktidarın sadece kendisini ‘özne’ olarak görmesi bu büyük politikanın ‘küçülmesi’ tehlikesini yarattı.

 

Çünkü bugünün dünyasında ‘büyük’ politika toplumu kendinize ortak etmenizi ve bunu sürekli kılacak ilişki sistematiğini kurabilmenizi ima ediyor. AKP Çözüm Süreci’ni zamana yaydığı ve muğlak bıraktığı ölçüde bu ilişki gevşedi ve etkilenmeye açık hale geldi. Rakipler bu yumuşak karnı kullanarak işlevsel bir karşı cephe yarattılar. AKP bu süreçte giderek yalnızlaştı. Öyle ki Suriye yeni bir büyük politikanın fırsatını sunduğunda, artık iktidar bir tür devletleşme refleksi içindeydi ve bu şansı kullanamadı.

 

Dolmabahçe aslında bir dizi güzel laftan ibaret bir ‘tepe noktaydı’. Sonrasını kimse bilmiyordu. Bu nedenle kırılgandı ve Süreç öylece noktalandı. Bu yönde yeni bir adım şimdi tüm gerekli koşulları tatmin eden bir ‘büyük politika’ gerektiriyor. Ve hâlâ AKP bunu gerçekleştirebilecek tek özne…   

 

- Advertisment -