Ana SayfaYazarlarDeğişen tavırlar (2): Süreç taraftarları

Değişen tavırlar (2): Süreç taraftarları

 

Önceki yazıda çözüm sürecine muhalefet edenlerin çatışmalar sonrası değişen tavırlarına değindim. Kısa bir süre öncesine kadar bir bütün olarak değersizleştirdikleri ve ellerinin tersiyle ittikleri diyalog ve müzakereye bugünlerde önem yüklediklerini belirttim. Ama değişim tek taraflı değil. Sürece destek olan bazı kesimler de değişiyor. Ve maalesef bu kesim sürecin ruhuna ters bir istikamete savruluyor. Şöyle ki:

 

2011 Temmuz-2012 Aralık tarihleri arasında yaşanan şiddetli çatışma döneminin ardından 2013’ün hemen başında hükümet bir çözüm sürecini başlattığını kamuoyuna deklere etti. O vakitler Başbakan olan Erdoğan, taşın altına elini değil bedenini koyduğunu söyledi.  Çözüm süreci Cumhuriyet tarihinin en önemli projesiydi; başarıya ulaşması halinde toplumsal barışı tesis edecek, demokratik ve siyasi istikrarı sürekli kılacaktı.   

 

Süreç medyası

 

Erdoğan’ın işaretini vermesiyle birlikte iktidara yakın medya hemen sürecin arkasına geçti. Evvela, haberlerde kullanılan dil yumuşadı. Tahkir eden ve töhmet altında bırakan sıfatların kullanımı belirgin bir biçimde azaldı. Yorumlar daha dengeli bir hal aldı. Kitlelerde kin ve nefreti büyüten, onlara öfke nöbeti geçirten manşetlerden uzak duruldu, barışı önceleyen mesajlar manşete çekildi. Gündelik hayatın farklı alanlarındaki müspet gelişmelere daha çok yer verildi. Sıcak ve sıradan insan öyküleri gazete sayfalarına yansıdı.         

 

Genelde iktidarı destekleyen medyanın süreç taraftarlığı iki koldan ilerliyordu. Bir taraftan, süreci toplum nezdinde meşrulaştıracak fikirlerin üretilmesi ve yaygınlaştırılması için çaba sarf ediliyordu. Herkese barışı savunması için yaslanabileceği bir dayanak noktası gösteriliyordu. Barışa varılması durumunda ölümler son bulacak, anneler ağlamayacaktı. Ekonomi büyüyecek, insanlar daha iyi hizmet alacak, Türkiye daha büyük ve müreffeh bir ülke olacaktı. Kimse kaybetmeyecek, herkes kazanacaktı.

 

Diğer taraftan ise, karşı karşıya bulunduğumuz sorunlardan geçmişteki yol ve yöntemlerle bir çıkışın olamayacağının altı çiziliyordu. Tarihte düşülen hatalardan ders çıkarılmalıydı. Bir savaş ilanihaye süremezdi, barışa bir imkân tanınmalıydı, bu da ancak oturup konuşmakla olurdu. Elbette İmralı’yla da, Kandil’le de görüşülürdü. En aykırı fikirler bile dile getirilmeliydi, siyasi alanın kapısı ardına kadar açılmalıydı.     

 

Kraldan fazla kralcı…

 

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik