Amerikan Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın Türkiye gezisine dair duyduğum en iyi anolojiyi bir arkadaşım yaptı. Ünlü Amerikan dizisi House of Cards'a bir referanstı bu.
Dizide realpolitik ustası bir Amerikan Başkanı, Putin'in karikatürü olan Rus Devlet Başkanını Washington'a davet eder. Masada Ürdün'e yapılacak bir ortak askerî harekât pazarlığı vardır. ABD Rusya'dan destek beklemektedir.
Lakin bir yandan Amerikalı ve Rus yetkililer arasında kıran kırana pazarlık devam ederken, diğer yandan Amerikan Başkanı, Rus Devlet Başkanına bir sürpriz hazırlar. Beyaz Saray'da Rus Devlet Başkanı için verilen görkemli yemeğin misafirleri arasında Rusya'daki muhalif duruşları ile bilinen Pussy Riot grubu da olacaktır…
Biden'ın Türkiye gezisinde masada üç konu vardı: Suriye, Irak ve Kıbrıs…
Türkiyeli üst düzey yetkililer görüşmeler boyunca bu üç alandaki mutabakattan memnun görünüyor.
Kıbrıs'ta çözüm yakın.
Musul'da ortak hareket etme konusunda anlaşma tamam.
Suriye sınırında ise Türkiye'nin lehine gelişmeler ve hareketlilik ufukta.
Durum böyleyken, gerisi bir gaz alma manevrası.
Biden'ın Türkiye'de görüştüğü anaakımı temsil etmeyen, marjinal görüşlerin temsilcisi gazeteciler ve aktivistler ise sakil bir PR ve diplomasi hamlesi.
Pazarlıklar devam ederken, masada el yükseltmeye ve diğer yandan “özgür dünyanın lideri” ABD imajını satmayı amaçlayan, epey klişe bir şov.
Memleketimizde kullanışlı aptal bolluğu olduğundan bu şovu hazırlamak Amerikalı yetkiler için kolay.
Lakin uzun vadede Türkiye-ABD ilişkileri için bu sömürge ülkesi muamelesinin olumlu bir katkı yaptığını düşünen bir yetkilinin dış politika yetkinliğini sorgulamak lazım.
Benim de imzacılarından olduğum Biden'ın bu PR kampanyası konusunda Türkiye'den farklı medya kurumlarında çalışan gazetecilerin yayınladığı ortak bildiride dediğimiz gibi:
“Türkiye ziyaretindeki temasları çerçevesinde ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, yalnızca dört gazeteci ile görüştü. Birbirine çok yakın siyasi görüşleri ile tanınan gazetecilerin özellikle ve dikkatle seçildiğini düşünüyoruz. Hâlbuki daha evvel Sayın Biden, 'Hükümetler, basın veya ifade özgürlüğü olmadan adil ve şeffaf bir şekilde idare edemezler' şeklinde görüşlerini ifade etmişti. Maalesef bugün görüyoruz ki Biden, Türkiye medyasından sadece benzer görüşteki kişilerle görüşerek farklı fikirlerin ifade edilmesine imkân tanımamış ve aslında çok sesli ve renkli olan Türkiye medyasının büyük bir kısmını görmezden gelmiştir. Bizler, medya sektöründe geniş bir yelpazede farklı fikirleri ve siyasi görüşleri ile var olan Türkiyeli gazetecilere ulaşmanın Amerika Birleşik Devletleri açısından daha ufuk açıcı ve yararlı olacağına inanıyoruz.”