Ana SayfaYazarlarETA stratejisini uyarlayabilir miyiz?

ETA stratejisini uyarlayabilir miyiz?

 

Kırk yılı aşkın süredir şiddeti hak arama yöntemi olarak kullanan ETA, 2011 yılından itibaren yürüttüğü silah bırakma sürecini nihayet sonuçlandırdı. ETA, 8 Nisan günü elindeki silah ve mühimmatın listesini Fransız resmi makamlarına bildirerek kesin bir şekilde silah bıraktığını açıkladı.

 

Türkiye’de ETA’yı en iyi bilen isim olan Akın Özçer, kararın, demokratik bir ülkenin birkaç kez başlattığı barış süreçlerine hep ihanet etmiş bir örgütün nasıl alt edildiğini gösterdiğini; yaşanan deneyimin Türkiye’nin “terörle mücadelesi için” de parmakla gösterileceğini vurguluyor. Özçer’in tespitlerini çok değerli ve son derece isabetli görüyorum.

 

ETA’nın silah bırakması şu açıdan da önemli: ETA, Kolombiya’nın FARC, İngiltere’nin IRA, El Salvador’un FMLN, Filipinlerin MILF, Türkiye’nin PKK’si ile aynı zaman kuşağında doğup büyüdü. ETA ve PKK haricinde diğer örgütler silah bıraktı. ETA’nın bu kararıyla geriye sadece PKK kaldı.

 

İspanya nasıl kazandı?

 

ETA’da “mücadelenin istenilen sonuca ulaşmadığı düşüncesini doğuran,” İspanya’nın uyguladığı strateji oldu. Bu strateji, etnik çatışmayı özerklik modeli ile yatıştırma ve çözme, buna bağlı olarak şiddeti izole etme esasına dayanıyordu. Kaynağını da 1978 Anayasası’ndan alıyordu.

 

1978 Anayasa değişikliğinden sonra İspanya, Basklara geniş özerklik hakları tanıdı. ETA’nın üzerinde etkili olmak istediği halkın sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik haklarını kolektif haklar kapsamında aşamalı olarak alabildiğine genişletti. Böylece hem milliyetçi duyguları yönetebildi, hem de sokaktaki insan ile ETA arasında bir bariyer oluşturdu. Çünkü ETA’ya sömürülecek bir mahrumiyet alanı bırakmadı. Durum böyle olunca ETA, şiddeti bir hak arama yöntemi olarak kullanmayı izah etmekte zorlandı.

 

İspanya, geniş hak ve özgürlükler tanırken bunun şiddet ile bağını kurmayı da ihmal etmedi. Örneğin şiddet kullanan aktörün kendisini siyasal arenada ifade etmesine hoşgörü göstermedi. Fakat Bask milliyetçiliğinin kendisini ifade etmesi için, şiddet ile bağı olmayan diğer siyasi aktörlerin önünü açtı. Böylece Bask milliyetçi enerjisi, yıkıcı şiddeti savunan siyasi yapılarda değil, şiddeti bir hak arama yöntemi olarak kullanmayan PNV (Milliyetçi Bask Partisi) gibi yapılarda toplandı. Bu da milliyetçilik ile şiddetin birbirini beslemesi ve desteklemesini önledi.

 

İspanya’nın hayata geçirdiği ve başarılı olduğu ETA stratejisi, Türkiye’ye uyarlanabilir mi? Uyarlanırsa aynı başarı sağlanabilir mi? Deneyin uyarlamasını sağlıklı bir zemine oturtabilmek için, hem şartlar ve koşullar hem de aktörler itibariyle, önce benzerlikleri ardından da farklılıkları kıyaslamamız gerekecek.

 

ETA ile PKK’nin benzerlikleri

 

* Aynı zaman periyodlarında var oldular; aynı sol ideolojik kaynaklardan beslendiler.

* İkisi de “zorun rolüne”; savundukları amaçları ancak şiddet kullanarak gerçekleştirebileceklerine inandı.

* İkisinin de örgütlenme tarzları benziyordu. ETA da, PKK de hem askeri hem siyasi yapılanmaya dayalı ikili bir mücadele yöntemini benimsedi.

* İkisi de, sık sık müzakerelere girmek ama sonunda silah bırakmamak pratikleri ile öne çıktı.

* İki örgütte de cezaevleri silah bırakma görüşmelerinde etkili oldu. Geçmişte İspanya devleti tutuklu ETA üyeleriyle silahsızlanmayı müzakere etti. Türkiye ise İmralı cezaevinde bulunan Öcalan üzerinden benzer bir girişim başlattı.

* Basklar da Kürtler gibi proto-ulus. Hem İspanya’da hem Fransa’da birleşik bir coğrafyada yaşıyorlar. Türkiye’de yaşayan Kürtler de Irak, Suriye ve İran Kürtleri ile aynı sınırları paylaşıyor.

 

ETA ile PKK’nin ayrıldığı noktalar

 

* İspanya, Türkiye’ye göre daha nitelikli bir demokrasiye sahip. Tersten söylersek, Türkiye İspanya ile karşılaştırıldığında İspanya kadar nitelikli bir demokrasiye sahip değil.

* İspanya özerkliği şiddet ile mücadelenin bir yöntemi olarak kullandı. Bu kapsamda Basklara geniş sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik otonomi hakları tanıdı. Türkiye ise İspanya’nın Basklara tanıdığı hakları henüz tanımış değil.

* İki ülkede şiddete dayalı mücadelenin yarattığı maliyet konusunda da ayrılıklar var. İspanya ETA’nın kullandığı şiddet yüzünden 800 insanını kaybederken Türkiye 50 binin üzerinde insanını kaybetti. Ayrıca şiddet kullanan aktörün büyüklüğü, kapasitesi konusunda da ciddi farklar söz konusu.

* Evet Basklar da Kürtler gibi sınır ötesi bir nüfusa sahip. Ancak Fransa’daki Bask halkı, İspanya’nın Bask halkı kadar gelişmiş bir sosyal, siyasal, kültürel kurumlaşma yaratabilmiş değil.

* Bölgesel ve küresel güçler ETA’yı hiçbir zaman ister gizli ister aleni bir şekilde desteklemediler. PKK ise hem bölgesel hem de küresel güçlerden maddi-manevi destek görüyor.

 

Uyarlarsak ne olur?

 

İspanya’nın ETA’ya boyun eğdirdiği stratejiyi sadece “askeri ayakla amansız mücadele, siyasi ayağa hukuki engel” boyutlarıyla görürsek hata yapmış oluruz. İspanya’ya başarılı olma imkanı tanıyan, özerklik modelini etnik çatışmayı yatıştırma ve çözme, Bask milliyetçiliğini ise yönlendirme-yönetme metodu olarak kullanması oldu.

 

Aynı deneyimi Türkiye’ye uyarlarsak, sürecin sonunda Irak’ta olduğu gibi ufukta bağımsız bir devlet de görülebilir. İspanya’da olduğu gibi, üniterliği sağlayan ancak şiddeti de izole eden, dolayısıyla PKK’ye silah bıraktıran bir sonuç da oluşabilir.

 

İspanya deneyimi tartışmasını önemsiyorum. Çünkü bizlere, Kürt sorununda gidebileceğimiz uç noktanın yaratacağı avantaj ve dezavantajların neler olabileceğine dair çok hayati öngörüler sunuyor.

 

- Advertisment -