Ana SayfaYazarlarGezi olayları ve Kavala hakkında bir tanıklık

Gezi olayları ve Kavala hakkında bir tanıklık

 

Osman Kavala halen gözaltında.

Sınır tanımayan bir rahatlık ve vicdan yoksunluğu, Kavala’yı son beş-altı yıldır yaşanan bütün “provokasyon ve tertip”lerin arkasındaki TC kimlikli uluslararası ajan sıfatıyla medyaya servis edildi.

Devletin karar odaklarının dibinde kümelenenlerin bu kadar akıllara seza senaryoları kemali ciddiyetle yazıp çizme ve ortalığa saçmaları, geçmişte de bazen olurdu. Ama bunun günlük harcıâlem işler düzeyine inmesi aslında alışılmadık bir durum.

En son Büyükada’da toplanıp insan hakları alanında Türkiye’nin önünü kesmek üzere olmadık nifak kararları alan “uluslararası casuslar” hakkında mahkemenin topyekün tahliye kararı, bir ders aslında. Buna göre, iktidar kesimini kuşatan ruh hali ve zihniyet dünyasında alarm zilleri çalıyor!

Çalıyor çalmasına da, duymaya niyetli olan var mı?

Açık konuşalım; durum vahim.  Olmadık her mevzudan, inandırıcılığı sıfır iddialar üretiliyor.

Bir zamanlar FETÖ’cü polis, savcı ve mahkeme üçgeninde kamuoyunun adalet duygusunu yerle bir eden neler yaşandıysa, şimdi de benzer algılar oluştu oluşuyor.

Lâfı uzatmadan ve diğer iddiaları bir yana bırakıp, Osman Kavala hakkında öne çıkan “Gezi Olayları’nın arkasındaki isimlerdendi” iddiasının ne kadar boş olduğunu, kendi tanıklığım çerçevesinde anlatmaya çalışacağım.

Ama ona geçmeden, bilinen bir iki hususu yeniden hatırlatmama izin verin.

Osman Kavala, evet, bir iş adamıdır, ama biraz farklıdır da.

Kendini solda görür ve sola olan sempatisini gizlemez.

Muhaliftir ama demokratik meşruiyete asla sırtını dönmez.

İnsan haklarına karşı duyarlıdır ve bu amaçla yük almaktan sakınmaz.

Ülke içinde ve uluslararası düzeydeki ilişkilerini perdeleme gereği duymaz. Barışçı, demokratik, katılımcı bir saydamlık içerisinde fikir ve eylemlerini ortaya koyar.

Kürt sorununun farkındadır. Bunu, Türkiye’de iktidar ve muhalefet kesimleriyle terör ve şiddet içermeyen bir zeminde görüşür,  barış ve diyalog yoluyla, eşit yurttaşlık ilişkileri çerçevesinde, bir arada yaşama vizyonuyla, daha fazla kan dökülmeden çözülmesini ister.

Bütün bunlar için üzerine bir şey düşecekse, aleniyet içinde, demokrasi ve hukuk ilkelerine bağlı kalarak yapmaya çalışır.

 

Gezi olayları

Hatırlayalım: Gezi Parkı’nın kenarında birkaç ağaç kesilmiş ve birkaçı da başka tarafa dikilmek üzere kökü ve toprağıyla sökülmüştü.

O dönemde iktidarın ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Gezi Parkı’na, bir zamanların tek bir taşı bile kalmamış Topçu Kışlası’nın benzerini yapma projesi gündemdeydi. Bu proje tartışmalara yol açtığından, bazı ağaçların kesilmesi veya sökülmesi, projeye muhalif olanlarca inşaatın başlatıldığı fikrine yol açmıştı.

O andan itibaren o bölgenin kimi sakinleri, bazı çevreci grup ve kurum mensupları, özellikle de gençler toplanıp parkta nöbet tutmaya başlamıştı. Olayın duyulmasıyla muhalefetin ilgisi Taksim’e yönelmişti. Gene de ilk günlerde olay bir çevre ve kent duyarlılığı içinde sürmekteydi. Bununla beraber, belediye yönetimi ve iktidar sözcüleri ile projeye karşı çıkıp direniş başlatanlar arasında sert polemikler de uç vermişti.

Olay bir iki gün bu minvalde ve çevre-kent duyarlılığı sınırları içerisinde giderken, parkta küçük naylon çadırlarda nöbet tutan gençlere bir gece sabaha karşı aniden baskın yapılıp olağanüstü şiddet uygulandı ve çadırları resmi görevlilerce yakıldı. (Hatırlanacağı gibi, daha sonra bunu yapanların kimler tarafından yönlendirildiği hakkında bir hayli laf çevrildi.)

Bu gelişme, olayın mahiyet değiştirip ülke çapında bir karakter kazanmasına ve neredeyse Türkiye’nin her yanında, neredeyse bütün muhalefet kesimleri ile iktidarın karşı karşıya gelmesine yol açtı.

 

Taksim’de iki platform

O sırada bu olayla yakından ilgilenen ve adında “Taksim” bulunan; içlerinde çeşitli kesimlerin, kurumların, siyasi çevrelerin ve partilerin, meslek odalarının ve bağımsız bireylerin yer aldığı iki platform vardı: Taksim Dayanışma ve Taksim Platformu. İkisi de Gezi Parkı’nın park olarak kalmasını ve kışla projesinin geri çekilmesini istiyorlardı.

Bilindiği gibi Taksim Dayanışma, meslek odalarının koordine ettiği, sendikalar ve siyasi partiler dahil bütün kesimleri şemsiyesi altında toplayan ve süreçte adı öne çıkan platformdu.

Taksim Platformu ise onun yanında daha mahalli kalan, değişik meslek mensubu ve akademisyenlerin kısmen ağırlıkta olduğu, bazı çevreci birey ve küçük grupları da içeren diğer platformdu.

O dönemde her iki platformun da toplantılarına katılıp, meselenin bir “çevre ve kent sorunu” sınırları içerisinde kalması, barışçı ve demokratik katılım yoluyla çözüm bulması için uğraşanlardandım.

 

Gezi olaylarında Kavala ne yaptı?

Osman Kavala, Taksim Platformu’nun toplantılarına katıldı. Bu toplantıların tamamında, şiddetin süratle sonlanması, hemen hükümetle diyalog kurulması, acil bir görüşme yapılması ve uygun bir heyet teşkil edilmesine yönelik fikirlerini açıkça söyledi. Kendisinin de hükümet çevreleriyle bu yönde ilişki kurulması için girişimde bulunacağını ifade etti.

Olayın bir çatışma iklimine dönüşmesinden, insan hayatlarına mal olan bir biçim ve mahiyet almasından, barikatlardan ve onların önünde cereyan eden çatışmalardan büyük üzüntü duyuyordu. Daha fazla gecikmeden bir çıkış yolu bulunması ve uzlaşma zemini yaratılması için hükümet yetkilileriyle hemen görüşme yolunun bulunmasında ısrarcı oldu.

Birçok kanaldan temas arandı. Osman Kavala da temas arayanlardan oldu.

Ben de bu sırada önceden tanıdığım bir AK Parti milletvekili ile görüşüp, makul bir heyet ile hükümet yetkililerinin bir araya gelmesini önerdim.

Söz konusu milletvekili, sağ olsun, bu fikri ilgili en üst mercilere taşıdı ve son derece olumlu karşılandığı yönünde bana geri dönüş yaptı.

Taksim Platformu’nun yapılan toplantısında verdiğim genel bilgi çerçevesinde, böyle bir temasın gerçekleşmesi ihtimalini son derece olumlu karşılayanlardan biri gene Osman Kavala idi.

O milletvekili, halen AK Parti’nin adı sık duyulan milletvekillerinden.

Ardından, Taksim Dayanışma ilgililerine de bu öneriyi götürüp, içinde iki platformdan da kişilerin yer alacağı makul bir görüşmeci heyet oluşturulmasını önerdik.

Ancak o dönemin kaotik ve çatışmalı ortamında, bu görüşmenin gerçekleşmesi bir türlü mümkün olamadı. 

O sırada başbakan olan Erdoğan da bazı Afrika ülkelerine üç dört günlük bir ziyarette bulunuyordu.

Dönüş yolunda uçaktaki gazetecilerden Hilal Kaplan’ın önerisi üzerine, Başbakan Erdoğan Türkiye’ye gelince içinde bazı aydın ve akademisyenlerin bulunduğu bir heyetle Gezi konusunda bir görüşme yaptı.

Başbakanla görüşenlerden bazıları, Osman Kavala’nın daha fazla kan dökülmeden demokratik bir uzlaşma noktasına varılması için çaba gösterdiği ve görüşlerini yurttaşlık sorumluluğu içinde, samimiyet ve açıklıkla ifade ettiği Taksim Platformu toplantılarına katılanlardandı.

Şimdi bunları görüp yaşadıktan sonra, o absürd ve afaki iddialara kim inanır Allah aşkına!    

Osman Kavala sıkı muhalif deseniz, tamam… belki doğrudur.

Ama ajan, casus, provokatör gibi boş şeylerle insanları mağdur edip durmayın.

     

 

      

 

    

 

 

- Advertisment -