Uzlaşmaktan, mutabakata varmaktan bahsediliyorsa “ortak akıl”; bir tür örtük lider, “fikir babası” veya elebaşı karşılığında da “üst-akıl” demek adetten oldu. Peki nasıl bir ihtiyacın karşılığı bu adlandırmalar? Sanırım bir tür kavramsallaştırma ihtiyacı. Günlük/ortalama konuşmanın aleladeliğinden kaçarak profesyonelleşmek isteyen tv yorumcusu, gazete yazarı kanaat önderi adayları pozisyonlarının hakkını verme konusunda (noktasında?) inandırıcı olmak için (adına!) sığınıyorlar bu laflara; sonra yayılıp ciddi lafın ölçüsüne dönüşüp yeniden tv oturumlarıyla gazete köşelerine artık dile iyice sızmanın güveniyle geri dönüyor.
Olsun, ne sakıncası var? Konuşma dilimiz yeniyetmelik çağrışımlı bir tür köşe yazarı özentisi bilmiş bir edâya bürünüyor, -en azından benim-kulağımı dile sızmış yabancı sözcüklerden daha fazla tırmalıyor… Çocuklaşmanın iyi tarafları da olabilirdi. Ama böylesi onların emâresi değil, galiba.