Bir arkadaşım elinde cep telefonu merakla sosyal medyada yayılan yeni bir dedikoduyu aktardı: "HDP'nin barajı aşıp Meclis'e girmesi halinde AK Parti'yle koalisyon yapacağı söyleniyor" "Kim söylüyor?" diye sorduğumda, "AK Partililer" cevabını verdi. Arkadaşım endişesini şöyle ifade etti: "Ben barajı aşsın diye HDP'ye oy vermeyi düşünüyordum. Kafam karıştı."
HDP, "PKK'nın yan örgütü" diye suçlanıyor. Yetmiyor, "FETÖcüler HDP'ye oy verin çağrısı yaptı" deniyor. Özellikle son dönemde, barajı aşma ihtimallerinin arttığı koşullarda, HDP iktidar sözcüleri tarafından tamamen gayrimeşru alanda tanımlanıyor. Öte yandan, "koalisyon ortağı" olması düşünülebilecek kadar da, meşru zemin içinde görülebiliyor.
Üretilen son öykü bu olmayacak gibi görünüyor. Aslında, erken seçim olmasaydı, HDP belki de hiç gündeme gelmeyecekti. Yüzlerce yöneticisi, belediye başkanı, milletvekili, eş genelbaşkanları tutuklu, 6 milyon seçmenin oyunu almış bu parti, konuşulmuyordu. Görmezden geliniyordu.
Çözemediğimiz sorun
“Çözülemeyen bir sorunun yasal alandaki temsilcilerini cezaevine kapatarak, meseleyi halledebileceğimiz” varsayımı yaygın. 40 yıldır denenen yöntemlerle, askeri harekatlarla, güvenlikçi yaklaşımlarla bir başarı hikayesi yazabileceğimize, kendimizi inandırmaya çalışıyoruz.
Sonra hayatın gerçekleri karşımıza çıkıyor. 6 milyonluk bir seçmen kitlesinin oyunu almış ve onca olumsuz tabloya, ciddi hatalarına rağmen, hala bu desteği sürdürebilen bir siyasi güç ile karşı karşıyayız. Yapılan bütün araştırmalar ve kişisel gözlemim şu yönde: HDP bölgede seçmen kitlesini korumayı başarmış.
Seçim var ve onlar geniş bir kitlenin temsilcileri olarak Meclis'e girecekler. Belki, iktidar bloğu ile muhalefet bloğu arasındaki dengenin hangi taraf lehine çözülebileceğini belirleyecek kilit bir konuma da gelecekler.