Ana SayfaYazarlarHidiv Kasrı

Hidiv Kasrı

 

 

 

 

“Yüksek, kötü, amaçsız, ayarsız ses öldürmez, süründürür. Dertten saymasak da, en büyük derdimiz… Diğerleriyle kendi çapınızda çarpışsanız da, ses kirliliğinde çaresiz kalırsınız…” demiş Ayşe Kilimci https://www.serbestiyet.com/yazarlar/ayse–kilimci/guzellik-de-demokrasi-de-emek-ister-emek-713559

 

Örnekleri ölçüsüz bireylerden seçmiş ama kamu kurumları da var; hatta hizmet etsin diye oy verdiğimiz belediyeler, hatta onların da şemsiyesi büyükkent belediyesi. Mesela İBB, boğazın orta yerinde üstelik inadına davul-zurna eşliğinde avaz-avaz bağırtıyorlar bütün gece piyanist şantörü “ne zaman uyudun da galdıramadın golları?” diye. Boğaz, huzur, güven, sükunet demek. Oy vermekten falan geçtik, güzelim Boğaz köyü Kanlıca boşalırsa kimse bir gelenek yuvasını daha yaşatamadık diye hayıflanmasın. İşleten görgüsüz gazino patronu değil, İBB’nin herhalde hizmeti akılcı/güzide olsun diye kurulmuş birimi Belediye-turizm kısaltması:BELTUR.

 

Mısır hıdivinin ikametgàhı Hidiv Kasrı, 19. yüzyıl sonlarında Boğaz’ın merkezindeki Kanlıca köyü sırtlarındaki koru içine yapılmış, havası/manzarası güzel bir cazibe merkezi. Çelik Gülersoy 80’lerde yönettiği Turing kurumunun  kaynaklarını bir belediye başkanı gibi àtıl duran Osmanlı eliti artığı köşk, konak, vb. bina ve bahçelerinin restore edilerek İstanbul yaşamına kazandırılmasına ayırmıştı, Hidiv de onların en özenli-bezelilerinden biri. İstanbullular, deniz-yoluyla ve çevreyolundan kolayca ulaşılan bu koruda ve binada, kaliteli boş-zaman geçiriyorlardı. Halen belediye işletiyor, hatta Beltur tabelasından Belediyenin turizm şirketi yönetim ofisinin buraya yerleştiği anlaşılıyor. Turizm kısmı ticari anlamda herhalde hakkını veriyor. Belki de belediyeden anladıkları kentlilere hizmet götürmek değil, adlı adınca taciz etmek. Sanırım en büyük geliri düğün organizasyonları; bahçesine kurulan masaların arasındaki piyanist-şantörün kendi imkanlarıyla çevreye yıllardır verdiği hasar yeterli bulunmamış olmalı ki, bir de davulcu+zurnacı tuttular. İstanbul’un güzide Boğaz yerleşmesi Kanlıca ahalisine günün en zevkli ve havadar saatleri akşam yemeklerini büsbütün zehir ettiler. Yarın, öbürgün buradan herkes taşınıp gittiğinde kimse bir gelenek ve huzur yuvasını daha yerinden edip, yaşatamadık diye hayıflanmasın. Bütün İBB yönetimini birden değiştirmek de gerekmiyor, Beltur’unki yeter.

 

 

Bildiğim, davul-zurna köy düğünü enstrümanları, kentlerdeki salon düğünlerine klavyeli bir şantör yetiyor. Peki Boğaz’ın orta yerindeki hazır milyonlara açılmış, ulaşımı kolay, özenli bir binayla bahçesine köyün en gürültülü alışkanlığını taşımak niye? Nedensiz şiddet misali taciz için taciz.

 

Düğün organizasyonlarının İstanbul’lulara değil, Beltur bütçesini İBB’nin toplam bütçesinde görece şişkin gösterecek yöneticilerine faydası var; çünkü tek siparişle bütün masaları dolduruveriyorlar. Onlar tek atışta doldurmakla ciroyu şişiriyorlar, ama masalar baştan dolunca, o güzelim ortamda mütevazi yemeğini huzur içinde yiyebilecek orta halliye yer kalmamış oluyor. Yani bedelini ancak çok küçük bir kesimin ödeyebildiği davul-zurnalı düğün gürültüsüyle kasır fiilen kapatılmış durumda.

 

 

Kaza olamayacak kadar aşikâr bir kasıt izlenimi bırakıyor. Adeta engel olunamayan, kontrol edilemeyen rutine bağlanmış bir doğa felaketi niyetine çekiyor, yaşıyor, uzaklaştırılıyoruz. Kanlıcalılar, İstanbullular olarak bu güzel ortamı başkalarıyla paylaşmanın gururu ve hazzıyla birbirimize yaklaşacakken, ondan mahrum kalmanın öfkesini yaşıyoruz.

 

Devlet Bahçeli’nin sözlerini talimat belleyip çevrenin potansiyel şerefsizlerini cezalandırma bahanesiyle AKP oylarına göz dikmiş başka paralel yapılanma olmasın? 22 yıldır süreklilik içindeki siyasi kadroların elindeki bir belediye, faydadan, hizmetten geçtik, oy hesabından bile bu kadar habersiz yönetilir mi?

 

Bir laf da düğün sahiplerine; şişmiş kendi kafaları bir yana, yeni hayat kurmanın en ciddi bütçe kalemini ayırmanın üstüne bir de, bu kadar bedduayla başlanacak yeni  hayattan ne beklenir?

 

Tipik bir Türkiye hikayesi, herkese faydalı bir başarı öyküsü olarak başlayıp müreffeh bir semtin hayatını zehir etmeye dönüşürken koskoca metropolün elinden alınmış, makul bir cazibe merkezi. Sebep kötü eğitim de değil, kötü yönetimin; hemşehrileriyle birlikte kendisini görevlendiren politikacının altını oyan şuursuz, işgüzar bürokratın.

- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik