Ana SayfaYazarlarİhmal saçmalığı

İhmal saçmalığı

 

 

 

Sabahattin Ali’yi devletin öldürmesi Hrant Dink’i de öldürdüğü anlamına gelmez ama, bu kadar çok devlet görevlisinin birden adının geçmesi de şüphe çekici değil mi?  Ama hala ciddiyetle devletin ihmalinden söz edilebiliyor.

 

Londra Tasarım Festivali kapsamında Victoria&Albert müzesinde açılacak mimar Murat Tabanlıoğlu küratörlüğündeki  “Kürk Mantolu Madonna” sergisiyle meşgulüm. Romanın nihayet İngilizce’ye çevrilmesini vesile yapan bu serginin danışmanlığını yaparken ister istemez 60 yıl arayla işlenen cinayetler arasındaki muhtemel paralellikler geldi aklıma.

 

S.Ali’nin katilini önce cezaevindeki koğuşuna sokup tanıştırtmışlar, sonra da o tanışıklığa sığınarak ülke dışına kaçırma bahanesiyle işlemiş cinayeti. 40’ların sonundaki TV yokluğunda  kamuoyu yankıları nasıl oldu bilmiyorum ama devlete ihmal fiilinden hak ettiği şekliyle daha fazlası en başından yakıştırılmış gibi duruyor.

 

Dada anlamı olmayan bir sözcüktü, Dink cinayeti ertesinde  kendimizi içinde bulduğumuz durum, hele ki eleştirel vurguyla da olsa ciddi ciddi bunca görevlisi işin içindeyken devletin ihmalinden dem vuran yorumcular, 1. Dünya Savaşı ertesinde biraraya gelip sosyal/siyasal eleştirilerini “saçma” [absurd] üzerinden yapmaya karar vererek isim olarak da iki anlamsız hecenin tekrarını seçmiş bu avangart sanat eğilimini getiriyor sıklıkla aklıma… Mizah, zaten her zaman başlıbaşına bir eleştiri aracı olmuş da saçmanın eleştiri dağarcığına katılması Modern sanatla birlikte gerçekleşmiş. Etkili de olmuş, Türkiye’de bu araç yoğun şekilde Gezi muhalefetince kullanıldı. Hem de sanatçıların öznelliğiyle tarafından değil, ayaklanmış kitlenin anonimliğine sinmiş şekilde ağacı, nebatı, tasarımı, akımlılığı, düzeniyle İstanbul’a malolup benimsenmiş özenli bir parkın yok yere ve sırf iktidar inadı uğuna yokedilmesi karşısındaki çaresizliğin ifadesi olarak kararın saçmalığına atıf yapan “Çare Drogba”  gibi içi boş sloganlar, Dada’nın açtığı yolun iziydi. Türkiye’de bu aracı düzenli kullanan bir grup “Dokunma” adlı inşaat şantiyesi parodisi parçası klasik olmuş Vitamin grubuydu. Saçma, mizahın mesafesiyle bile başa çıkmakta zorlanılan durumlar için etkili bir ifade biçimi. Karşısındakinin zaten içinde olduğu saçma bir pozisyonu ifşa edip görünür kılarak felç edip reaksiyon veremez hale getiriyor. Kasıtlı bir mizansen olduğuna dair bilgim yok, ama sergilerinde duvar yazısıyla kamuoyuna “bizi ciddiye alın! buna değer!” diye seslenen Dadacıların Nazi polisince ciddiye alınışını belgeleyen şu fotoğraf bu karşılaşma anında biri kendileri, her iki hasmın da düştüğü çaresizliğin saçmalığını sanatın yüceliğinden dem vuracak ezber söylevlerden daha etkili şekilde ortaya koymuyor mu?

 

Duvarında “Dada’yı ciddiye alın! Buna değer.” yazan bir sergiyi ciddiye almış Nazi polisi.

 

Hrant Dink cinayeti ve katilinin yakalanışı üzerinden dokuz yıl geçti. Bu arada sivil toplum, dostları ve avukatların dirayetiyle birçok ayrıntı dökülüp saçıldı ortaya, saçılmaya da devam ediyor. Ama devlet bir türlü beklenen hamleyi yapmayıp, ayak sürüyor. Çaresizlikten saçmalayıp duruyoruz. Yakınları alınmasa; çivi misali, saçmayı sökecek “saçma” yerinde araç olur muydu, diye düşünmeden edilemiyor.

 

Öte yandan, Walter Benjamin geçmişi kurtarmadan geleceği de kurtaramayacağımızı öğretmişti. Yani Sabahattin Ali vakasının defterini dürmeden Hrant Dink vakasında da huzur bulamayacağımızı.

 

 

 

 

 

 

 

- Advertisment -