İki haberi birbiriyle karşılaştırarak değerlendirmek istiyorum. Haberin birisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait: “Anneliği reddeden kadın yarımdır.” Konuşmanın devam şöyle: “Çalışıyorum diye annelikten imtina eden kadın, kadınlığını inkar ediyor demektir. Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen kadın, iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun, eksiktir yarımdır.” Diğeri ise, eşlerini döven milli futbolculara ait: “Önce İbrahim Toraman, şimdi de Burak Yılmaz. Her iki ünlü futbolcunun da eşleri, şiddet gördüklerini ileri sürerek uzaklaştırma kararı aldı.” Konuyu tartışan yazarlar şunları söylediler: “Futbol, küfür ve şiddet, maalesef hep yan yana anılan kelimeler. Yakında daha çok şiddet haberi duyacağız futbolcu eşlerinden.” İki haberi birlikte okuyunca gösterdiğim tepki şu oldu: Kadınlarla uğraşmayı bıraksak da erkeklerle uğraşsak.
Kadının çalışması
Kadınların çalışması, erkek dünyasında her zaman tartışma konusu. Dindar çevreler, oldu bitti, kadının çalışmasıyla birlikte, “düzenin bozulacağı” kaygısındadır. Toplumun ahlakının çökeceği, aile düzeninin yıkılacağı korkusu dillendirilir. Bu zihniyetin arkasında dinden çok, “erkek egemen kültür”ün izleri vardır. Kadın, çalıştığı zaman, evden dışarı çıkar ve toplumsal yaşama katılır. Düzenli bir gelir elde edip erkeğin ekonomik ve sosyal baskısından kendini koruyacak adımlar atabilir. Kadın, çalışma hayatında da değişik baskılara göğüs gerer.