Bağımsızlıkçıların neden olduğu süregelen siyasi krizin İspanya ve özellikle Katalunya ekonomisine faturası her geçen gün ağırlaşıyor. İspanya Ekonomi Bakanı Luis de Guindos Cuma günü (13 Ekim) G 20 zirvesi vesilesiyle bulunduğu Washington’da yaptığı açıklamada Katalan krizi nedeniyle yüzde 2,6 olarak belirlenen 2018 büyüme tahminlerini aşağı, yüzde 2,2 olarak saptanmış olan kamu borçları tahminlerini de yukarı yönde revize etmek zorunda kalabileceklerini belirtti. Bu konuda oran vermekten kaçınan ve olumsuzluğun Katalunya özelinde yoğunlaşacağını vurgulayan Luis de Guindos Katalunya’nın İspanyol ekonomisinin yüzde 20’sini oluşturduğunun, dolayısıyla İspanya’nın da bu olumsuzluktan etkilenmesinin kaçınılmaz olduğunun altını çizdi.
Katalunya’da yerleşik 540 banka ve şirket, 11 Ekim tarihi itibariyle merkezlerini İspanya’nın Madrid, Alicante ve Valencia gibi başka kentlerine kaydırmış durumda. Bunlar arasında borsa değerleri 24,3 milyar avro olan Caixabank, 18,5 milyar avro olan Gas Natural, 17,2 milyar avro olan Abertis, 9,5 milyar avro olan Banco Sabadell ve 4,7 milyar avro olan Cellnex gibi büyük banka ve şirketler bulunuyor. Katalunya’dan kaçışın gerekçesi özerk topluluğun olası bağımsızlığının ardından AB dışında kalma riski.
Ekonomi Bakanı her ne kadar bu durumun geçici olduğunu ve krize yol açan bağımsızlıkçı politikalara son verilmesiyle siyasi belirsizliğin ortadan kalkacağını ve banka ve şirketlerin Barselona’ya döneceğini söylüyor olsa da ekonomistlerin görüşü bu kaçışın en azından orta vadeli olduğu yönünde. Dünyadaki örnekler, söz gelimi Québec ’te yapılan bağımsızlık referandumlarının (1980 ve 1995) ve bağımsızlıkçı politikaların yol açtığı siyasi belirsizliğin bölgeye etkisi dikkate alındığında bunun kalıcı olma olasılığı da var. Örneğin Kanada’nın 5. büyük bankası olan BMO (Banque de Montréal) Montréal Saint Jacques’taki tarihi merkezini açık tutmaya devam etti belki ama operasyon merkezini ilk referandumun öncesinde (1977) taşıdığı Toronto’da bıraktı. Katalunya’da da bağımsızlıkçı siyasetin bir çırpıda ortadan kalkmayacağı göz önüne alındığında benzeri bir durumla karşılaşılması mümkün.
Barselona uzun zamandan beri önemli bir finans merkezi olmayı hedefliyordu. Ne var ki Puigdemont ve arkadaşlarının oldu bittiyle yarım yamalak yaptığı yasadışı referandum bu hedeften kısa sürede tamamen uzaklaşılmasına yol açtı. Barselona’da yerleşik iki önemli banka da (Sabadell ve Caixabank) merkezlerini Valencia özerk topluluğuna taşımayı yeğledi.
GSYİH’de 61 milyar avroluk kayıp
Katalunya gayri safi hasılasıyla İspanya’nın en zengin özerk topluluğuydu. Bağımsızlıkçı siyasetçiler de bu nedenle İspanya’yı Katalunya’nın ayakta tuttuğunu, bağımsız bir ülke olabilirse İspanya içindeki bir özerk topluluk olarak kalmaktan daha zengin olacağını öne sürüyorlardı. Bu belki çok da yanlış bir değerlendirme değildi ama bir şartla: bağımsızlığın İspanya ile bir anlaşma sonucu gerçekleşmesiyle. Puigdemont ve arkadaşlarının yaptığı gibi neredeyse imkânsız olanı dayatarak değil. Sonuç olarak bağımsız Katalunya tatlı bir hayaldi. İspanya neden ülkesinin bölünmesini kabul etsindi ki?
Puigdemont ve arkadaşlarının dayattığı bağımsızlık referandumunun yarattığı belirsizlik konuyla ilgili yazılarımdan birine başlık attığım gibi Katalunya’nın evdeki bulgurdan olması sonucunu da doğurmuş durumda. Bu en azından ekonomi alanında böyle. Büyük banka ve şirketlerin Katalunya dışına çıkmasının GSYİH’de yıllık 61 milyar avrodan fazla kayba yol açtığı hesaplanıyor. Bu rakamı veren Ok diario’ya göre, sadece Caixabank’ın Barselona’daki merkezini Katalunya dışına taşımasının faturası 7.827 milyar avroyu buluyor.
Ekonomi gazetesi CincoDías Brüksel’deki Vlerick Business School’un bir çalışmasına atıfta bulunarak 10 Ekim itibariyle Katalunya’nın İspanya’nın en zengin özerk topluluğu olmaktan çıktığına işaret ediyor. Bu çalışmaya göre, Katalunya şimdiden GSYİH’sinin yüzde 0,33’ünü İspanya’nın diğer bölgeleri lehine kaybetmiş durumda. Profesör David Veredas, bu çalışmada bölgeden kaçan banka ve şirketlerin tümünün hesaba katılmadığına, bugün itibariyle kaybın bu oranın iki katına ulaşmış olduğuna işaret ediyor.
Madrid, söz konusu çalışmaya göre, İspanya’nın en zengin özerk topluluğu olma unvanını devralmış durumda. İlginç olan şu ki Katalunya artık 2. sırada bile yok. Katalunya’nın düşüşünden en çok yararlanan özerk topluluk Valencia ama en yüksek gelirliler arasında ilk dörde girebilmiş değil. Eurostat verilerine göre, İspanya’da yıllık kişi başına gelir bakımından Madrid 31 700, Bask Ülkesi 30 800, Navarra 29 100, Katalunya 27 600 avro ile sıralanıyor. Böylece uluslararası medyanın biraz da abartarak, diğerleriyle aralarında çarpıcı bir fark varmış gibi işlediği Katalunya’nın İspanya’nın en zengin bölgesi olduğu teması bir çırpıda çökmüş bulunuyor. Ama Profesör Veredas’ın dediği gibi, bağımsızlık ilan edilme aşamasına kadar gelmeseydi, açık farkla olmasa da yukarıdaki tabloda “hâlâ ilk sırada Katalunya yer alırdı”.
Yukarıda aktardığım ekonomik verilerin kısa vadede Katalunya aleyhine değişmesi de olası Çünkü Generalitat Başkanı Puigdemont ve arkadaşlarının Başbakan Rajoy’un geçen yazımda belirttiğim bağımsızlıktan vazgeçmesi için 19 Ekim’e kadar verdiği süreye uymaya pek niyeti olmadığı İspanyol medyasına yansıyan haberlerden anlaşılıyor. Görünen o ki önümüzdeki dönemde İspanya’da 1978 anayasasının 155. maddesinin ilk uygulamasına tanık olacağız. Bu uygulamaya geçişte yeni krizlerle karşılaşılırsa bu fatura daha da ağırlaşır kuşkusuz.