Sevdiğiniz insanların vefat haberini almanın hüznüne çoğu kez bir tamamlanmamışlık duygusu eşlik eder. Aslında ona söyleyecek daha çok sözünüz, konuşacağınız çok mevzu ve beraberce yapacağınız çok iş vardır.
Ama artık bunu yapamayacağınızı bilirsiniz.
Türkiye’nin en değerli fikir insanlarından, Liberal Düşünce Topluluğu’nun ilk yönetim kurulu başkanı, büyüğümüz ve dostumuz Kazım Berzeg’in vefatını haber almanın üzüntüsüne eşlik eden de bu tamamlanmamışlık duygusuydu.
Kazım Bey’i ilk kez 1992 yılında, araştırma görevlisi olarak bulunduğum Hacettepe Üniversitesine geldiğinde görmüştüm.
Hocamız Atilla Yayla’nın yeni yayımlanmış olan Liberalizm adlı kitabını okumuş ve ilk kez liberalizm kavramının gerçek muhtevasını açık ve derli toplu biçimde ifade eden Türkçe yazılmış bir kitapla karşılaştığı tespitinden hareketle onun yazarıyla tanışmak istemişti.
Atilla Hoca o gün de odasında olmadığından dolayı onu ben karşılamış ve misafir ederek kendisiyle sohbet etmiştim.
Konuşurken kelimeleri çok dikkatli ve yerli yerinde kullanan, sempatik ve nezaketli bir insandı karşımdaki. Nezaketinin yapmacık değil kişiliğinin bir parçası olduğu belliydi.
Kendisini “kıdemli ve istikrarlı bir liberal demokrat” olarak tanımlıyordu ve elinde Türk Tarımı ve Toprak Reformu adlı kitabıyla birlikte, yıllar içinde çeşitli gazetelerde yayımlanmış makalelerinden örnekler vardı.
Ertesi gün Atilla Hoca’ya bıraktığı kitabı verdim ve olumlu izlenimlerimi aktardım. Atilla Hoca onu bürosunda ziyarete gitti ve kısa bir süre sonra Liberal Düşünce Topluluğu’na dönüşecek olan beraberlik böyle başladı.
Yıllar sonra o günleri anlattığı kitabında Atilla Hoca, “Kazım Bey’in ortaya çıkışı ve hayatımıza girişi bizim için büyük bir olaydı. Ne de olsa grubumuz yüzde elli büyümüştü. Üstelik o bizden daha yaşlı, daha tecrübeli, görmüş geçirmiş bir insandı” diyecekti.
"Erkenci fikirler"…