Ana SayfaYazarlarKemalizmin çözülüşü ve muhalefet

Kemalizmin çözülüşü ve muhalefet

 

 

Türkiye’yi gelişmiş Avrupa ülkeleriyle karşılaştırma, onlara göre eksik gedik arama tutumları, belirleyici olanın ve olması gerekenin Batı kültürü ve medeniyeti olduğuna dayanan bir anlayışın ürünü. Bu anlayış doksan küsur yıllık Cumhuriyetimizin temel dayanaklarından biri. Hoş, bu tutumlar Cumhuriyet öncesinde, daha 19. yüzyılda başlayan Osmanlı modernleşmesi sürecinde de belirdi ve o zaman da az tartışılmadı.

 

Ancak Batı medeniyetini üstün gören anlayış, devlete esas olarak Kemalist kurucular tarafından ve zor yoluyla raptedildi. Bu görüşün toplumsallaşması için Cumhuriyetin kuruluş yıllarında ve daha sonraları topluma çok ağır baskılar uygulandı. İnsanlar siyasi iktidar tarafından yönlendirilen bir saatlik “İstiklal” mahkemelerinde “yargılanıp” asıldı; kışkırtılmış kalabalıklara teslim ve onlar eliyle linç edildi; bu idamlar, suikastler, fiziksel olduğu kadar siyasî-psikolojik linç girişimleri, dönemin olağan uygulamaları haline geldi. Bu zorbalığa karşı çıkan — ayrım yapmaksızın demokrat, liberal, dindar, sosyalist ilh — her kesimden insan ile  farklı etnik ve dinî temelli cemaatler sindirildi. Osmanlı’dan devralınan çoğulcu toplum yapısı zorla ve zulümle, etnik temizlik, mübadele ve göçe zorlama yöntemleriyle tekçi bir yapıya dönüştürülmek istendi.

 

Bir asra yakın süren bu proje, sonuçta kentlerde laik bir orta sınıf yaratmak suretiyle hedefine ulaştı. Yine de bu değişime direnen iki büyük kesim oldu: Kürtler ve Anadolu’nun mütedeyyin insanları. İlki Türklüğe dayalı tekçi ulus-devlet tasavvuru açısından  bir tehdit oluşturuyordu. İkincisi ise rejime varoluşsal bir karşıtlığı temsil ediyordu. Kürtler ayaklanma ve silahlı mücadeleye, mütedeyyinler ise siyasete yöneldi. Her ikisi de askeri-bürokratik vesayet sistemi tarafından defalarca bastırıldı. 

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında Kürt meselesi, bir milli mesele olmaktan çok devletin Kürtlerin kimliğine, kültür ve yaşam tarzına yönelik müdahalelerine karşı direniş boyutlarındaydı. Modernist devletin Kürtlerin yüzyıllara dayalı aşiret sistemindeki yaşam tarzına, toprak ve ekonomik düzenine aşırı müdahalelerine, Kürtler silahlı isyanlarla karşılık verdi. Yine de Kürt isyanları genç Cumhuriyet için mütedeyyinler denli bir varlık yokluk meselesi değildi. Anadolu’nun silahlı isyan geleneği yalnızca Kürtlere özgü de değildi; bu yüzden yeni devletin baş sorunu Kürtler değil, evlerinde dua ve ibadet eden inançlı insanlardı. Kürt hareketleri yıllar içinde Kürt milliyetçiliğine doğru evrildi. Diğer yandan, doksan küsur yıllık Kemalist hegemonya mütedeyyinlerin desteklediği muhafazakâr partilerle kırılmak istendiyse de, AKP iktidara gelene değin bu teşebbüsler akim kaldı. 

İşte tam da bu nedenlerle, son on yılda bu ülkede olup bitenler köklü bir değişimin ağır sancılarından ibaret. Post-modern çağda ve dünyada, Kemalizmin iflası ve yeniye direnenlerin ümitsizce çabaları şimdiki adlandırılması zor ortamı yaratıyor. AKP muhafazakâr sekülerliği savunarak ve yaşama geçirerek Kemalizmin kalesi olan milliyetçi, baskıcı ve tektipçi sekülerliği temellerinden sarsıp değişimi toplumsallaştırıyor. Kemalizmin Batı’daki müttefikleri ve ülkedeki alışılmış iktidar odakları ise buna karşı koymak için her yolu deniyor. AKP aynı zamanda  Batı kaynaklı İslamofobiye ve oryantalizme karşı duruşuyla da yeni bir akımın sözcüsü. Henüz kimin kazanacağı belli olmayan bu mücadelede, Kemalist ideolojinin bu topraklarda çözülmeye uğradığı bir gerçek. Ancak sözü geçen çevrelerin iktidarı zorbalıkla elde tutma deneyimi de küçümsenemez.  

 

Gelelim muhalefete. Ülkemizde bu iki karşıt alanın dışında kalan, yeni ve kendi özgün sözünü söyleyen bir muhalefetin oluşması mümkün mü? Yeşiller, feministler ve (Kemalizmden uzak durmaya çalışan, İslamofobik ve öz-oryantalist olmayan) sol muhalefet bir umut oluştursa da, bu şiddetli hegemonya mücadelesinde varlık göstermeleri o denli kolay olmayacak gibi gözüküyor. Bu mücadelede Kürtlerin siyasi temsilcilerinin kararsız davranması, şiddetle arasına mesafe koyamaması ve geleceğini eski dünyayı temsil eden Kemalistlerle ittifakta araması da bir başka dezavantaj.

 

Velhasıl, yakın gelecekte bu dezavantajları aşabilecek bir muhalefetin ortaya çıkması ihtimali var mı dersiniz?   

 

- Advertisment -