Geçtiğimiz günlerde, HDP ve Hüda Par dışında kalan Azadi, Hak Par, PAK, KDP-T, KDP-B ve PSK’den oluşan Kürt siyasi öznelerinin temsilcileri bir araya geldi. Toplantıda cumhurbaşkanlığı seçiminde takınılması gereken tutum ve ittifaklar gibi konular ele alındı.
Bu bileşenler siyasal temsiliyet açısından çok güçlü değil. Elimizde veriler yok ama hepsini toplasak Kürtlerin ancak yüzde 5’ine tekabül edebilirler. Ancak temsiliyeti çok çok aşan psikolojik etkileri olduğu söylenebilir. Zira toplumsal eko (yankı) yaratabiliyorlar. Bu eko da onların verili durumdan daha güçlü olmaları veya görünmelerini sağlıyor.
Toplantıda en önemli gündem maddesi, iki aydır hazırlıkları sürdürülen “Kürdistanlılar” ittifakı (Kürt seçim bloku) olarak belirlenmiş. Yukarıda sıraladığım Kürt öğeler HDP ve Hüda Par’ın da dahil olduğu ortak bir platform oluşturarak seçimlere girerse, Kürt yoğunluklu illerin yarısında yüzde 80, en zayıf oldukları yerlerde yüzde 25’lik bir başarı gösterir diye düşünülüyor.
Tezi seslendirenler, “Kürtler başkalarının kapısında dilenmek yerine kendi öz güçlerine dayanarak ittifak oluşturmalı ve cumhurbaşkanlığı seçiminde güçlü ana belirleyici olmalı” diye düşünüyor.
* * *
Toplantıda HDP’siz bir alternatif konusu da gündeme gelmiş. Bu alternatifi önerenler, Saadet Partisi ile ittifakı seslendirmiş. Saadet’i önerenler, Saadet Partisi’nin geçmişte Kürt Müslümanların karşı karşıya olduğu sorunların Kürt milliyetçiliğinden çok Türk milliyetçiliğinden kaynaklandığı şeklinde görüş belirttiğini, bu tezlerin onlara doğuda oy olarak yansıdığını, benzer sonucun Saadet Partisi ile ittifak yapılması halinde yeniden sergileneceğini kaydediyor.
Öneride doğruluk payı var. Çünkü Saadet Partisi’nin temsil ettiği siyasi gelenek 1984 yerel seçimleri ile 1987 ve 1995 (35 Kürt milletvekili) genel seçimlerinde güçlü oylar aldı. Ancak geçmişte Saadet’in aldığı oyları bugün AK Parti alıyor. Sanırım Saadet’in kapısı çalınarak AK Parti’nin bölgede önü alınmak isteniyor.
İttifakın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, Saadet Partisi’nin Diyarbakır’da düzenlemeyi önerdiği Barış Konferansı sonuçlarına göre şekillenecek. Saadet’in İyi Parti ile ittifak yapıp yapmayacağı da önemli bir parametre olacak.
* * *
Kürt öğelerinin HDP ile ittifak yapıp yapmayacağı meselesinde ise son noktayı pazarlıklar koyacak. Kürt bileşenleri HDP’ye şu öneriyi yapıyor: “HDP, CHP’nin İyi Parti’ye yaptığını yapsın; 10 milletvekili dışında kalan vekillikleri muhalif Kürtlerin hizmetine sunsun.”
Kürt muhalif öğelerinin seslendirmediği, ancak kapalı kapılar ardında dile getirdiği bir tez daha var: “HDP, sol bileşenlerle ittifak yapıp kontenjan vereceğine, aynı ittifakı Kürtlerin birliği için yapmalı; Türk soluna verdiği vekil kontenjanını öteki muhalif Kürt bileşenlerine vermeli.”
HDP ile muhalif Kürt özneleri arasındaki görüşmeler sürüyor. HDP dışında kalan Kürt muhalif özneleri, Kürt milliyetçiliğinin daha İslâmî, daha geleneksel kodlarla birleştirilmesini, bu kodun da Kürtlerde ortak payda olmasını istiyor. HDP ise Kürt milliyetçiliğinin daha seküler ve evrensel kodlarla harmanlanmasını, bunun belirleyici ana nehir olmasını, ana nehrin de “şiddetin müzakere edilebilir kılınmasına” vesile yapılmasını talep ediyor.
Ancak ben görüşmelerin bu görüş farklılıklarından, yani ilkeler teatisinden ziyade vekil pazarlığı şeklinde süreceği kanaatindeyim.
Kürt siyasi öznelerinin anlamadığı şu: Var olan sıkıntı Kürtler arası birliğin olmamasından kaynaklanmıyor. Sorun, Kürt öznelerin henüz Türklerle nasıl yaşayacaklarına dair uygulanabilir, şiddetsiz bir reçete sunamamalarından kaynaklanıyor. Tüm Kürt bileşenleri, Türkiye’nin batısının da dahil edildiği, Türkiye kamuoyuna ortak bir barış manifestosu sunabilirlerse, Kürtler arası birlikten daha çok Kürt halkına hizmet etmiş, daha fazla dikkat de çekerek seçimin gündemini belirlemiş olurlar.