Bu sürdürülebilir değil. Böylesine bir çatışma ve yıkım tablosuyla, uzun bir süre birlikte yaşayamayız. Bunlara razı olmamız halinde, ateş Türkiye'nin diğer bölgelerini de yakabilir.
Başbakan Davutoğlu, HDP Eşbaşkanlarıyla görüşme programını iptal etti. Yani onlarla görüşmeyecek. Kendisinin bu karara varmasının en önemli nedeni; sanırım, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov'la görüşmesi sırasında, "uçağın düşürülmesi yanlıştı" değerlendirmesinde bulunması.
Bir muhalefet partisi liderinin, kritik bir gerilim yaşanan bir ülkenin liderleriyle görüşürken, daha özenli davranması gerektiği düşünülebilir. Toplumsal duyarlıkların yükseldiği böyle zamanlarda; daha dikkatli ve dengeleri gözeten bir siyaset, iç ilişkiler açısından da, dış dünyadaki etkiler açısından da önemlidir.
Mesele derinlerde
Tabii, meselenin daha derinlerde olduğunu söylemek mümkün. Şu bir gerçek: Bu konu, tek başına, iplerin kopmasına sebep olmayabilirdi.
Selahattin Demirtaş'ın önceki gün Demokratik Toplum Kongresi’nde yaptığı konuşma, bana “yeni bir durumun ilanı” gibi geliyor.
Bir süredir, HDP yöneticilerinin yaklaşımında, bir değişiklik seziliyor. Önceleri, yüksek sesle olmasa bile, "hendekler yanlıştır" diyorlardı. Son dönemde, bunun yerine, "hendekler haklıdır" noktasına gelindi. Daha gergin bir dili hissedebiliyoruz.
Bu değişimin çeşitli nedenlerinden söz edilebilir. Örneğin, PKK; bu direnişi “bir özerklik ve bağımsızlık projesi olarak ele aldığını” HDP'lilere anlatmış ve bu “proje”ye onları ikna etmiş olabilir.
Hükümetin, sert ve uzlaşmaz bir yaklaşımla ortaya koyduğu “direnişi süpürme” kararlılığının; onları köşeye sıkıştırdığını, bu nedenle sert bir karşılık verdiklerini düşünebiliriz.
Sürdürülemez bir çatışma ortamı
Her durumda, şu anda yüreğimizi yakan bir tabloyla karşı karşıyayız. Ülkemizin bir bölgesinde, insanlar ölüyor, şehirler, tarihi doku yok oluyor. Ekonomi çöküyor, çözüm döneminde elde ettiklerimizi kaybediyor, batıyla doğunun birbirini anlama konusunda attığı adımların tersi yönde ilerliyoruz.
Bu sürdürülebilir değil. Böylesine bir çatışma ve yıkım tablosuyla, uzun bir süre birlikte yaşayamayız. Bunlara razı olmamız halinde, ateş Türkiye'nin diğer bölgelerini de yakabilir.
Yüzümüzü hükümete dönüyoruz. Aldığımız cevap şu: "Bir ülkenin bazı şehirlerine eli silahlı kişiler el koyup, burada egemenlik ilan ettiklerini söylüyorlarsa, buna hiçbir iktidar razı olmaz. Bir ülkede bir yasal yönetim vardır. Bir devlet, bunu kabul edemez, ederse yönetemez."
HDP'lilere dönüyoruz: "Hükümet, görüşme masasını devirdi. Barışçı çözüm ihtimalinin önünü kapattı. Bu nedenle hendeklerdeki direniş meşru ve haklıdır."
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN