Çözüm sürecini, PKK/HDP tarafında başlatan, Abdullah Öcalan'dı. Devletle ve Kandil'le yaptığı müzakerelerin sonunda, 2013 yılının Mart ayında, "silahlı mücadele bitti, siyasi mücadele dönemi başladı" çağrısında bulundu. Kürtlerin büyük desteğini alan bu çağrıya; Kandil, çok gönüllü olmasa da uydu.
Silahlar patladığından bu yana, Öcalan yok. Süreci bitirenler arasında değil. Ne düşündüğünü bilmiyoruz. Dolaylı yollardan alınan bilgilerden anlayabildiğimiz kadarıyla, Öcalan ortaya çıkan tablodan memnun değil.
Öcalan'ın tam olarak ne dediğini biz bilemiyoruz… Ama, onunla düzenli temas içinde olan devlet yetkililerinin, onun tutumuna dair bilgi sahibi olmamaları imkansız. Tabii, Öcalan’ın devreye girmesi noktasında, devletin son dönemde “işi ağırdan aldığı” da görülebiliyor.
Geçenlerde, Yeni Şafak’ta, Abdülkadir Selvi, “hendek kazılan ilçelerdeki durumum sonlandırılmasının ardından, Öcalan'ın yeniden devreye gireceğini” yazdı.
Kişisel liderlik karizması
Öcalan'ın sonuç alacağına inandığı noktada devreye gireceği, girebileceği öngörülebilir… Kendi “kişisel liderlik karizması” açısından, adımlarını hep dikkatli atmış bir isim olan Öcalan; bu kez de, eğer devreye girerse, bu hesapların hepsini yaptıktan sonra girecektir.
Evet, Kandil'den gelen bazı mesajlar, "savaşa biz karar veririz" şeklinde. Yani, Öcalan ne derse desin, silahların susturulmaması ihtimali var.
Öcalan'ın, içinde bulunduğu koşullar nedeniyle, büyük ihtimalle yeterince yakından takip edemediği yeni süreçlere bir göz atalım… Örneğin PKK; Rusya, İran, ABD ile nasıl bir bağ kurdu? AB ülkeleri, PKK'yi Ortadoğu denkleminin neresinde görüyor? Kandil, Suriye yönetimiyle nasıl bir ilişki içinde?
Hendek siyasetinin arka planı…