Yakın zamana kadar gazetecilerin oylarının rengini açık etmesi pek âdetten değildi. AK Parti düşmanlığını dizginleyemeyen yazar ve sanatçılar, 17 Aralık darbe girişiminin ardından kapı kapı dolaşarak AK Parti'nin rakiplerine oy toplamaya başladığında işler iyice rayından çıktı. Bu gelişme haliyle herkesi oyunun rengini açık etmeye teşvik etti.
AK Parti'ye karşı dışarıdan ve içeriden başlatılan seferberlik hali de göz önüne alındığında 7 Haziran'a ilişkin tercihimi açıklamakta bir sakınca bulmuyorum.
Bu seçimin en popüler partisi kuşkusuz HDP. New York Times'tan, The Guardian'a ve The Economist'e kadar dışarıdan ve içeriden pek çok medya kuruluşu ve gazeteci HDP'ye oy istiyor. Seçmenin karşısına bir pop-star olarak çıkardıkları Demirtaş'a oy vermeyi tavsiye ediyorlar. Hasan Cemal'den Bekir Coşkun'a, Murat Belge'den Nazlı Ilıcak'a kadar çok sayıda gazeteci, okurlarından 7 Haziran'da bu partiye oy vermelerini istedi. Doğan grubu ve paralel devlet medyası ise aylardır zaten televizyon ve gazetelerinden halkı HDP'ye oy vermeye çağırıyor. CHP ve MHP gibi muhalefet partilerinin liderleri bile neredeyse HDP'ye oy isteyecek halde.
HDP için başlatılan bu seferberlik halinde bir tuhaflık buluyorum. Bu partiye ve liderine destek çıkan kesimlere bakıldığında, bugüne kadar bu ülke için taş üstüne tek taş koymayan çevreler olduğunu görüyorum. Bir yanda paralel yapı, diğer yanda İstanbul sermayesi, Doğan grubu… Ulusalcılar ve solcular… Kandil ve DHKP-C'yi de eklemek lazım bu listeye.
Türkiye'yi bugüne kadar hep geriye doğru çekmiş olanlar, ülkenin ekonomik ve istikrarını baltalayanlar, gizli operasyonlara imza atanlar… Velhasıl vesayet Türkiye’si HDP'nin arkasında birleşmiş durumda. Kibar biçimde "demokrasi", "eşitlik", "özgürlük" dediklerine bakmayın; HDP'den beklenen siyasi ve ekonomik istikrarı vurması… Erdoğan ve AK Parti'ye duyulan rahatsızlıkları, memnuniyetsizlikleri sadece bu amaç için meze yapıp seçmeni etkilemeye çalışıyorlar.
Kuşkusuz HDP'nin ikinci bir seçeneği daha vardı; statükoyu arkasına alacağına demokratik güçlere dayanmayı tercih edebilirdi. Ama HDP eski Türkiye'ye sığındı, vesayetçi güçlere dayanarak siyasi başarı elde etmeye yöneldi. Bunun kabul edilir veya affedilir bir yanı yok. Bu durum HDP ve PKK'nın demokrasi sınavını geçemediğini gösteriyor. Demokratik cephede yerlerini alamadılar. Darbeci, komplocu, faşist bir ittifakın parçası oldular.
Bir seçmen olarak benim tercihim Türkiye'nin istikrarını, güvenini, barışını, huzurunu temsil eden partiye yönelmek olacaktır. Bugün bunu temsil eden siyasi hareket AK Parti'dir. Darbeleri, kaosu, iç savaşı, gerginliği, huzursuzluğu, şiddeti, çatışmayı, bölünmeyi temsil eden HDP'li koalisyona oy veremeyiz. Türkiye düşmanı bu kirli ittifakı oylarımızla güçlendiremeyiz. Bu yüzden oyum HDP'ye değil.