Türkiye'nin Rus uçağını düşürmesi, Suriye krizini bir üst noktaya tırmandırdı. Bu krizin, iki ülke arasındaki bir strateji çatışmasının ürünü olduğunu söylesek bile, bunu çok aşan bir durumun varlığını da gözardı edemeyiz.
Uçağın düşmesinin hemen ardından basın toplantısında sorularla karşılaşan Obama ve Hollande, Türkiye'yi desteklediklerini açıkladılar. "Türkiye sınırlarını koruma hakkına sahiptir" dediler. Bu açıklamalara NATO Genel Sekreteri'nin aynı doğrultudaki açıklaması da eklenince, krizin “Rusya ile Batı bloku arasında bir kriz” olduğu belirginleşti.
Obama "Rusya güçlerini IŞİD'e yöneltse iyi olacak. Onlar daha çok Türkiye'nin ve Batı'nın desteklediği ılımlı güçleri hedef alıyorlar." diyerek, tavırlarını somutlaştırdı.
Esad'ın kaderi için masaya oturulmadan önce; Şam rejiminin, bir hamle yaparak, Türkiye sınırındaki bazı bölgeleri ele geçirmesinin planlandığı ortaya çıkıyor. Rusya'nın bombardımanının bu amaca yönelik olduğu belli.
Kürtler ne yapacak?
Bu çatışmanın bir boyutunun da PYD'li Kürtler olduğu görülebiliyor. Esad'ın Moskova'yı geçen haftalarda ziyaret ettiği günlerde, PYD Eşbaşkanı Asya Abdullah ve beraberindeki heyet Moskova'daydı. Bu görüşmenin, Rusya aracılığıyla bir “Esad-PYD işbirliği”ni amaçladığı yorumları yapıldı.
Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Abbas Vali, Bashaber'e verdiği demeçte bu gelişmeyi şöyle yorumladı: "PYD, Rusya'nın Suriye'ye müdahalesini memnuniyetle karşıladı. PYD-Rusya ittifakı kaçınılmaz. Rusya'nın sahadaki radikal İslami grupları bombalaması, PYD'nin operasyonlarını büyük ölçüde etkileyecek.(…) Rusya'nın operasyonları sahada PYD'yi çok güçlendirecektir."
Türkiye'nin Suriye siyaseti
PKK'nın, 7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından bölgede yaygınlaştırdığı "özyönetim" ilanlarını ve yoğunlaştırdığı çatışmaları, bu işbirliğinin bir parçası olarak gören yorumlar da artıyor.
Türkiye ile Rusya arasındaki krizin tırmanmasının, bölgedeki ittifaklar denklemini giderek netleştirdiği söylenebilir: ABD(Nato), Esad'ın gitmesini isterken; İran, Bağdat'a egemen olan Şii yönetimi ve Rusya, Esad'ın arkasında duruyor. Rusya’nın duruşu, giderek daha etkili bir askeri destek haline dönüşüyor. Avrupa medyasında ise, “gerilimin düşürülmesine yönelik” vurgular artıyor.
Kürtlerin ne yapabileceklerine ve hangi cephe içinde yer alabileceklerine bakalım… Öncelikle: İran'ın, Kuzey Irak'taki Kürdistan bölgesinde; Barzani karşıtı, Talabani ve Goran güçleriyle işbirliği yaptığı, artık net bir veri.
Irak Kürtleri, iki cephe arasında bölünmüş durumdalar. Hala yönetimi elinde bulunduran Barzani iktidarı, Batı cephesinde yer alırken; karşı güçler, karşı cephe içinde saf tutuyorlar.
PKK ve onun Suriye'deki izdüşümü olan PYD'nin tavrının ne yönde olabileceğine gelirsek… Kobani direnişi sırasında, Batı'nın sempatisini kazanan, ABD ve müttefik güçlerin hava desteğini arkasında bulan PYD’nin, saflar netleştikçe, bir karar vermeye zorlanacağı söylenebilir.
Geçen ay(23 Ekim 2015) Soçi'deki bir toplantıda konuşan Putin, hava operasyonlarındaki hedeflerini ve Kürtlere yönelik niyetlerini şöyle dile getirmişti: "Teröristleri ılımlı ve ılımlı olmayan olarak ikiye ayıramazsınız. Suriye'deki terörist grupları yenmek tüm problemleri çözmeyecek, ancak siyasi çözüm için gereken koşulları yaratacak. Suriye'de hükümet güçleri ve Kürt güçler terörle mücadelede güçlerini birleştirmeli. Suriye'deki hava operasyonlarımızın olumlu etkili olacaktır."
Esad'ı korumak
Rusya, Batı ile birlikte bir çözüm için masaya oturmaya hazırlanırken, elindeki kartları güçlendirmeye çalışıyor.
Görüntü şu: Putin; Esad'ı güçlendirmek, Batı'nın desteklediği “ılımlı muhalif”leri ezip, onların masaya oturmalarını engellemek istiyor. PYD'li Kürtleri Esad rejimiyle birleştirerek; İran, Bağdat ve Lübnan Hizbullahı’nın oluşturduğu cepheyi güçlendirmek planlanıyor. Sonuç olarak, hedef, yeni Ortadoğu haritasında (daha fazla) ağırlık sahibi olmak…
Suriye ile Kürtler
PYD'nin Suriye'deki Esad rejimiyle ittifak girmesi konusunda da değişik yorumlar yapılıyor. BasHaber gazetesine durumu değerlendiren Ortadoğu uzmanı Kawa Babekhani, Rusya'nın sadece güç gösterisi için Ortadoğu'da bulunmadığını, Moskova'nın İran ve Rojava'daki Kürtlerin desteği ile Şam'ı dirilteceğini söyledi. Babekhani, Şam'ın güçlenmesinin Kürtler için bir tehdit durumu oluşturacağını da aktardı. Rojova'daki Kürtlerin farklı stratejilerinin olması gerektiğini ifade etti.
“Türkiye-Rusya gerilimi” olarak görünen son kriz, çok boyutlu ve karmaşık bir saflaşmayı gözler önüne seriyor. Verileri sakin şekilde ele alarak, nesnel değerlendirmeler yapabilmenin önem taşıdığı bir dönemden geçiyoruz.